Agos Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Hrant Dink'in suikasta kurban gittiği 19 Ocak'tan bu yana suikastın oluş biçimi, tetikçi veya tetikçiler, saldırının arkasında kimler olduğu ve polisin ihmalinin olup olmadığıyla ilgili olarak çeşitli spekülesyonlar yapıldı. Yetkililer, medyada yeralan bazı iddiaları yalanlarken bazılarını ise sessizlikle geçiştirdi. Dink cinayetindeki gelişmeler “bilgi kirliliği var” bahanesiyle ikinci plana itilmeye başlandı. Oysa, Yasin Hayal-Ogün Samast ve arkadaşları ile ilgili birçok nokta aydınlandı. Sıra, Hayal ve Samast'ın arkasındaki çeteyi ortaya çıkarmaya geldi.
Yeni Şafak, suikast gününden itibaren “Bu sefer kaçmasın, çete ortaya çıkarılsın” sloganıyla tetikçinin çete bağlantıları üzerinde durdu.
“Yardımcı istihbarat elemanından alınan bilgilerden bahse konu şahsın (Yasin Hayal) çevresinde bulunan arkadaşlarına Ermenilere karşı büyük bir kin beslediğini ve önümüzdeki günlerde İstanbul ilinde ses getirecek bir eylem yapmayı planladığını, hedef olarak da Türkleri ve Türkiye Cumhuriyeti'ni karalayıcı faaliyetlerde bulunduğu gerekçesiyle Agos Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Hrant Dink isimli şahsı seçtiğini, maddi imkan sağladığı takdirde bahse konu eylemi gerçekleştirmek için İstanbul iline gideceğini ve Sarıgazi ilçesinde bir fırında çalıştığı bilinen ağabeyi Osman Hayal'in yanında kalacağını söylediği' öğrenilmiştir.”
“Bahse konu şahsın McDonald's isimli işyerine yapmış olduğu eylem öncesinde de benzer söylemlerde bulunduğu göz önüne alınarak şahsın söz konusu eylemi yapabilecek bir yapıya sahip olduğu değerlendirilmekte olup 0 538 719.... numaralı telefonu kullanan şahsa yönelik çalışmalarımız devam etmektedir.”
İstanbul Emniyeti bu yazı üzerine Sarıgazi'de küçük çaplı bir araştırma yaptı. Bir sonuca ulaşamadı ve işin peşini bıraktı.
Olayın ardından bir ilgniç gelişme Hüseyin Mümtaz Beyazıtoğlu isimli ulusalcı çecvrelerde iyi tanınan bir emekli albayın 24 Ocak'ta internette yayınlanan ve tetikçiye isim vermeden 'aferin' diyen şu satırlarıydı:
“Denk geldi, denk getirdik. Biz de manzaranın resmini çektik. Tarih tekerrürdür derlermiş. Hiç ibret alınsaydı, tekerrür eder miydi.”
Dink'in arkadaşlarından gazeteci Aydın Engin ise İstanbul Vali Yardımcısı tarafından valiliğe çağrılan Dink'in oradaki iki kişi tarafından uyarıldığını iddia etti.
Trabzon Pelitli Belde Belediyesi'nde temizlik işçisi olarak çalışan Ahmet Samast, polise başvurarak görüntülerdeki kişinin 17 yaşındaki oğlu Ogün Samast olduğunu bildirdi. Samast, İstanbul Trabzon seferi yapan yolcu otobüsü Samsun Otogarı'nda mola verdiği sırasında suikast silahı ve görüntülerde dikkat çeken beyaz beresiyle birlikte yakalandı. Ogün Samast ile birlikte Yasin Hayal ve beş arkadaşı da gözaltına alınarak sorgulanmak üzere İstanbul'a getirildi.
30 Ocak 2007'de ise Trabzon Eski Emniyet Müdürü Ramazan Akyürek'in cinayet planını 11 ay kadar önce yani 17 Şubat 2006'da İstanbul'a bildirdiği ilk kez medyada yer aldı. Polisin, Dink öldürüldükten hemen sonra ihbar mektubunu hatırlayarak önce Yasin Hayal'in peşine düştüğü öğrenildi. Trabzon polisi, Ankara'nın talimatı uyarınca Yasin Hayal'in peşine düştü ve iki saat kadar sonra Trabzon'da izine rastladı.
Soruşturmayla ilgili ilk açıklamayı İstanbul Emniyet Müdürü Celalettin Cerrah yaptı:
“Gözaltına alınan 7 kişinin sorgusu sürüyor. Cinayetin herhangi bir siyasi boyutu ve örgüt bağlantısı yok”
İstanbul Emniyet Müdürü Cerrah saat 11.30'daki basın toplantısında “Örgüt bağlantısı yok. Zanlı milliyetçi duygularla işlenmiş” savını tekrarladı ancak bir saat sonra Vali Muammer Güler tarafından yalanlandı: “Örgüt bağlantısı var mı, araştırılıyor.” Bu açıklamaların ardından İnsan Hakları Derneği, Cerrah hakkında görevini kötüye kullandığı gerekçesiyle İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'na suç duyurusunda bulundu.
Trabzon'daki olayları incelemek için İçişleri Bakanlığı müfettişleri görevlendirildi. Kentte daha önce de meydana gelen olaylarda tartışma konusu olan Yavuzdemir ile Altay, 26 Ocak'ta İçişleri Bakanlığı tarafından merkeze alındı. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Yavuzdemir ve Altay ile ilgili olarak yaptığı açıklamada, “Trabzon halkımızın huzuru için burada müfettişlerin yapmakta olduğu çalışmanın sağlıklı bir şekilde yürümesi lazım. Onun için bu adım atılmıştır. Bu adım, daha farklı yerlere sıçrayabilir” dedi.
Jandarma Trabzon'un Pelitli Beldesi'nde 'sıkıyönetim' ilan etti ve kendileri dışında hiç kimseye bilgi verilmemesi yönünde anonslar yaptı.
Trabzon Valisi Hüseyin Yavuzdemir, Cerrah'a destek vererek, Dink cinayetinin arkasında bir şey çıkmayacağını ve bunun amatörce işlenmiş, arkasında örgüt olmayan bir cinayet olduğunu ileri sürdü. Trabzon Emniyet Müdürü Reşat Altay da suikastın önlenememesini AB uyum yasalarına bağladı.
Ogün Samast'ı yakalayan Samsun'daki jandarma ve emniyet görevlilerinin Samast'a kahraman muamelesi yaptıkları ortaya çıktı. 2 Şubat 2007'de basına yansıyan görüntüler büyük tepki aldı. Samast'ın “Vatan toprağı kutsaldır, kaderine terk edilemez” yazılı takvim önündeki posterli pozu günlerce tartışıldı ve bu pozu kimin çektirdiği tartışma konusu oldu. Samsun Emniyet Müdürlü Terörle Mücadele Şubesi'nde çekilen fotoğrafların 'kamera arkası' görüntülerinin TGRT'de yayınlanması deprem etkisi yarattı. Görüntülerde görevlilerin Samast'la poz verebilmek için birbirleriyle yarıştığı görülüyordu. Olaya karışan 4 polis görevinden alındı, 4 jandarma görevlisinin de görev yeri değiştirildi. Jandarma Genel Komutanlığı bir açıklama yaparak görüntüleri sızdıranları jandarmayı yıpratmakla suçladı. Görüntüleri yayınlayan TGRT'nin de Genelkurmay'daki akreditasyonu iptal edildi.
Ogün Samast, Samsun'da yakalandıktan sonra üzerindekilerle İstanbul polisine teslim edildi. Ogün Samast'a jandarmaya ait olduğu anlaşılan Telsim sim kartının kendisine nasıl ulaştığı sorulduğunda polisleri şok eden bir cevap verdi. Samast kendisinde Telsim'e ait herhangi bir sim kart bulunmadığını, Turkcell'e kayıtlı bir kart olduğu cevabını verdi. Arama tutanağını düzenleyen jandarma üsteğmeni Telsim'i yerde bulduğunu ve yanlışlıkla koyduğunu iddia etti.
Agos Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Hrant Dink'e yönelik suikastinin ardından emniyet, istihbarat ya da jandarma kaynak gösterilerek yayınlanan haberlerin büyük bir kısmı sonradan yalanlandı. Olayın seyrine ilişkin çok önemli iddiaları içeren bu yanlış bilgiler ve doğrular özetle şöyle: