Sahabe Ve Tabiin Arasında Çıkan Kavga Ve İhtilaflar ile İlgili Hadisler

- Kütüb-i Sitte Hadisleri
Kitaplar
Tümü
Konu Başlıkları
Sahabe Ve Tabiin Arasında Çıkan Kavga Ve İhtilaflar
Sahabe Ve Tabiin Arasında Çıkan Kavga Ve İhtilaflar Hadisleri
4809-

Abdullah İbnu Selam'ın kardeşioğlu, amcası (Abdullah İbnu Selam) (ra)'ndan naklediyor. "Hz. 

Osman (ra) öldürülmek istendiği zaman yanına geldim. Osman bana: "Sen niye geldin?" diye sordu. "Sana yardım edeyim diye geldim" dedim. "Öyleyse halka çık. Onları benden uzaklaştır. Zira sen bana hariçte olursan, yanımda olmaktan daha faydalı olursun!" dedi. Ben de çıkıp: "Ey insanlar! Bilirsiniz, benim adım cahiliye devrinde falandı. Ama Resulullah (sav) beni Abdullah diye tesmiye buyurdu. Benim hakkımda Kitabullah'ta bir kısım ayetler nazil olmuştur. Şu ayet benim hakkımda nazil olanlardan biridir: "De ki: "Söyleyin bana, eğer bu Kur'an Allah tarafından gönderildiği halde, onu inkar ettiyseniz ve İsrailoğullarından bir şahit de Tevrat'a dayanarak onun hak kitap olduğuna şahitlik edip iman ettiği halde siz iman etmeyi büyüklüğünüze yediremezseniz, zalim olmaz mısınız? Muhakkak ki, Allah zalimler güruhuna yol göstermez" (Ahkaf 10). Keza şu ayet de benim hakkımda nazil oldu: "İnkar edenler "Sen Allah tarafından gönderilmiş bir peygamber değilsin" diyorlar. De ki: "Sizinle benim aramızda şahid olarak Allah ile O'nun kitapları hakkında bilgi sahibi olanlar yeter" (Ra'd 43). Allah'ın size karşı kınına konmuş bir kılıcı var. Resulullah (sav)'ın inmiş olduğu bu beldenizde melekler size mücavir oldular. Öyleyse bu adamı öldürmekten Allah'tan korkun! Allah'tan korkun! Allah'a yemin olsun eğer onu öldürürseniz, komşularınız olan melekleri buradan tardetmiş olacaksınız ve Allah'ın size karşı kında tuttuğu kılıcı kınından çıkartacaksınız ve artık o kıyamete kadar kınına girmeyecek!" Bu sözlerim üzerine: "Şu Yahudiyi öldürün! Osman'ı öldürün" diye bağrıştılar."
Tefsir;
Ahkaf;
4810-

Hz. Talha, Zübeyr ve Hz. 

Aişe (ra) Basra'ya yürüyünce, Hz. Ali, Ammar İbnu Yasir ve Hasan'ı (ra) gönderdi. Bu ikisi Kufe'ye yanımıza geldiler ve minbere çıktılar. Hz. Hasan (ra) minberin yukarısında idi. Ammar (ra) da ondan aşağıda idi. Biz onların etrafında toplandık. Ammar'ın şöyle konuştuğunu işittim: "Aişe, Basra'ya yürüdü. Muhakkak ki o, dünyada da ahirette de Peygamber (sav)'in zevcesidir. Ancak Allah sizi imtihan ediyor: Kendisine mi itaat edeceksiniz, yoksa ona (Hz. Aişe'ye) mi?"
Fezailu'l-Ashab 30;
Fiten 17;
4811-

Ben, Ebu Musa el-Eş'ari, Ebu Mes'ud el-Ensari ve Ammar (ra) ile oturuyordum. Ebu Mes'ud, Ammar'a: "Senin arkadaşlarından herkese dilediğim takdirde bir kulp takabilirim. 

Ama sen hariçsin. Senin hakkında bir şey söyleyemem. Senin, Resulullah (sav)'a arkadaş olduğun günden beri şu işteki aceleciliğinden başka bir kusurunu görmedim!" dedi. Ammar da ona şu cevabı verdi: "Ey Ebu Mes'ud! Ben de ne senden ne de şu arkadaşından, Resulullah (sav)'a arkadaş olduğunuz günden beri, ikinizin şu işteki ağırlığmızdan başka bir kusurunuzu görmüş değilim!" Ebu Mes'ud -zengin birisiydi- şu karşılıkta bulundu: "Ey oğlum! İki hülle (takım) getir. Birini Ebu Musa'ya ver, diğerini de Ammar'a!" Ve ilave etti: "Bunların içinde ikiniz cumaya gidin."
Fiten 18;
Fezailu'l-Ashab 30;
4812-

Ali (ra)'ye: "Söyle bize! (Savaş için) şu yürüyüşünü Resulullah (sav)'ın bir emrini yerine getirmek üzere mi yapıyorsun, şahsi bir içtihadın olarak mı? 

" diye sordum. "Resulullah (sav) bana bu yürüyüşü yapmam için herhangi bir emirde bulunmadı. Ben bunu şahsi reyimle yapıyorum!" cevabını verdi.
Sünnet 13;
(4666);
4813-

Zeyd İbnu Vehb el-Cüheni - ki bu zat Hz. Ali, Haricilerle savaşmak üzere yürüdüğü zaman beraberindeki orduda bulunuyordu- anlatıyor: "Hz. 

Ali dedi ki: "Ey insanlar, ben Resulullah (sav)'ın şöyle söylediğini işittim: "Ümmetimden bir grup çıkar. Kur'an'ı öyle okurlar ki, sizin okuyuşunuz onlarınkinin yanında bir hiç kalır. Namazınız da namazlarına göre bir hiç kalır. Orucunuz da oruçları yanında bir hiç kalır. Kur'an'ı okurlar, onu lehlerine zannederler. Halbuki o aleyhlerinedir. Namazları köprücük kemiklerinden öteye geçmez. Okun avı delip geçmesi gibi dinden hemen çıkarlar. Onlarla harb eden ordu(nun askerlerini) peygamberlerinin diliyle ne (kadar çok ücret)ler takdir edilmiş oldugunu bilselerdi (başkaca) amel yapmaktan vazgeçerlerdi. Onların alameti şudur: Aralarında pazusu olduğu halde kolu olmayan bir adam olacak. Pazusu üzerinde meme ucu bir çıkıntı bulacak. Bunun üzerinde de beyaz kıllar bulunacak. Sizler Muaviye ve Şamlıların üzerine gidecek, buradakileri terkedeceksiniz. Onlar da sizin (yokluğunuzdan istifade ile) çoluk-çocuğunuza ve mallarınıza sizin namınıza halef olacaklar!" (Hz. Ali ilave etti): "O vallahi! Ben, onların bu kavim olacağını kuvvetle ümit ediyorum. Çünkü onlar haram kan döktüler. Halkın meradaki hayvanlarını gasbettiler. Öyleyse Allah adına bunlar üzerine yürüyün!" Ravi der ki: "Haricilerin başında o gün, Abdullah İbnu Vehb er-Rasibi olduğu halde, onlarla karşılaşınca Hz. Ali (ra) askerlerine: "Mızraklarınızı bırakın, kılıçlarınızı kınlarından çıkarın. Çünkü ben, onların Harura günü size yaptıkları gibi yine size sulh teklif edeceklerinden korkuyorum!" dedi. Bu emir üzerine döndüler, mızraklarını bertaraf ettiler ve kılıçlarını sıyırdılar. Askerler onlara mızraklarını sapladı. Öldürüp üst üste yığdı. O gün cengaverlerden sadece iki kişi isabet alıp şehit düştü. Ali (ra): "Aralarında o sakat herifi arayın!" emretti. Aradılar, fakat bulamadılar. Bizzat Ali kalkıp üst üste öldürülmüş insanların yanına geldi: "Bunları geri çekin!" dedi. Sonra yere gelen cesetler arasında onu buldular. Onun bulunması üzerine Hz. Ali (ra) tekbir getirdi ve: "Allah doğru söyledi, Resulü de doğru tebliğ etti" dedi. Ubeyde es-Selmani, Hz. Ali'ye doğrulup: "Ey mü'minlerin emiri! Kendisinden başka ilah olmayan Allah aşkına söyle. Sen bu hadisi Resulullah (sav)'dan bizzat işittin mi?" diye sordu. Ali (ra): "Kendisiden başka bir ilah olmayan Allah'a yemin ederim, evet!" dedi. Ubeyde Hz. Ali'ye üç sefer yemin verdi. O da ona üç sefer yemin etti.
Zekat 156;
(1066);
4814-

Müslim, (bu hadisi) Abdullah İbnu Rafi'den de aynı şekilde tahriç etmiştir. O rivayetin baş kısmında şu ziyade var: "Haruriyye, Ali İbnu Ebi Talib (ra)'e karşı huruç ettikleri zaman: "Hüküm Allah'ındır" dediler. (Bu ibare Kur'an'dan bir iktibas olması hasebiyle) Hz. Ali de: "Kendisiyle batıl murad edilen hak bir söz" dedi.

Zekat 157;
(1066);
4815-

Ali (ra) dedi ki: "Ben size Resulullah (sav)'dan bir hadis söyleyince, Allah'a yemin olsun Aleyhisselatu vesselam'ın söylemediği bir şeyi söylemektense gökten atılmayı tercih ederim. Ancak benimle sizin aranızda cereyan eden şeyler hakkında konusunca, bilesiniz harp hiledir. Zira ben Resulullah (sav)'ın şöyle söylediğini işittim: "Ahir zamanda yaşça küçük, akılca kıt birtakım gençler çıkacak. Yaratılmışın en hayırlısının sözünü söylerler, Kur'an'ı okurlar. İmanları gırtlaklarından öteye geçmez. Okun avı delip geçtiği gibi dinden çıkarlar. Onlara nerede rastlarsanız onları gebertin. Zira, onları öldürene, kıyamet günü, Allah'ın vereceği ücret var."

Fezailu'l-Kur'an 36;
Menakıb 25;
İstitabe 6;
Zekat 154;
(1066);
Sünnet 31;
(4767);
Tahrim 26;
(7;
119);
4816-

Resulullah (sav) buyurdular ki: "Ümmetimde ihtilaf ve ayrılıklar meydana gelecek. (Onlardan) bir grup lafıyla güzel, ameliyle kötü olacak. Bunlar Kur'an'ı okuyacaklar, ancak köprücük kemiklerinden aşağı geçmeyecek. Bunlar, dinden tıpkı okun avı delip geçmesi gibi çıkarlar. Onlar, ok, kirişine dönmedikçe bir daha dine geri gelmezler. Bunlar mahlukatın en şeriridir. Onları öldürene ve onlar tarafindan öldürülene ne mutlu! Onlar insanları Kitabullah'a çağırırlar, fakat Kitap'tan zerre kadar nasipleri yoktur." Yanında bulunan Ashab: "Ey Allah'ın Resulü onlann alameti nedir?" diye sordular da: "Tıraş olmak!" buyurdular. (Benzer bir rivayeti Ebu Saidi'l-Hudri'den Sahiheyn kaydetmiştir)

Sünnet 31;
(4765);
Fezailu'l-Kur'an 36;
Menakıb 25;
Edep 95;
İstitabe 6;
7;
Zekat 143-148;
(1064);
Kur'an 1O;
(1;
204;
205);
Zekat 79;
(5;
87);
Tahrim 26;
(7;
119);
4817-

Hz. Enes (ra)'ten gelen bir rivayette (Resulullah şöyle) buyurmuştur: "Onların alameti tıraş ve saçın yolunmasıdır. Onları gördüğünüz zaman öldürün."

Fezailu'l-Kur'an 36;
Menakıb 25;
Edep 95;
İstitabe 6;
7;
Zekat 143-148;
(1064);
Kur'an 1O;
(1;
204;
205);
Zekat 79;
(5;
87);
Tahrim 26;
(7;
119);
4818-

Resulullah (sav)'ın Huneyn dönüşünde bir adam yanına geldi. Bu sırada Hz. Bilal'ın eteğinde gümüş (para) vardı. Resulullah (sav) bundan avuç avuç alıp insanlara dağıtıyordu. Gelen adam: "Ey Muhammed! Adil ol!" dedi. Aleyhissalatu vesselam (öfkeli olarak); "Yazık sana! Ben de adil olmazsam kim adil olabilir? Eğer adil olmazsam zarara ve hüsrana düşerim!" buyurdular. Hz. Ömer atılıp: "Ey Allah'ın Resulü! Bana müsaade buyurun şu münafığın kellesini uçurayım!" dedi. Aleyhissalatu vesselam: "Halkın "Muhammed arkadaşlarını öldürüyor" diye dedikodu yapmasından Allah'a sığınırım. Bu ve arkadaşları Kur'an okurlar (ama okudukları) hançerelerinden aşağı geçmez. Dinden, okun avı delip geçtiği gibi çıkıp giderler!" buyurdular. [Metin Müslim'inkidir.]

Humus 16;
Zekat 142;
(1063);
4819-

Hz. Hafsa (ra)'nın yanına girdim ve: "(Ali ile Muaviye (ra)'nin Sıffin'deki hadiseleri sebebiyle) halka gelenleri görüyorsun. (Şimdi Harameyn ve başka yerde hayatta kalan sahabeleri toplayıp fikirlerini almak istiyorlar.) Bu hilafet ve emirlik meselesinde bana hiçbir hak tanımadılar (bu sebeple gitmek istemiyorum, ne dersin?)" dedim. "Katıl. Çünkü onlar seni bekliyorlar. Onlardan geri durmanı, onların bir muhalefet saymalarından korkarım!" dedi ve Abdullah, oraya gidinceye kadar Hafsa onu bırakmadı. (Hakemlerin hüküm vermesinden sonra) Hz. Muaviye bir hutbe irad etti ve (Abdullah'la babası Ömer'i kastederek) dedi ki: "Kim bu hilafet meselesi hakkında bizimle konuşmak isterse kendini bize göstersin (meydana çıksın). Şurası muhakkak ki biz, halifeliğe ondan da babasından da ehakkız." Habib İbnu Mesleme der ki: "Abdullah'a: "Ona cevap vermedin mi?" dedim. Abdullah cevaben: "Bu işe senden daha ehak olan, İslam adına sana ve babana karşı (Uhud'da, Hendek'te) mücadele vermiş olan Ali (ra)'dir!" demek istedim. Fakat, herkesin arasına tefrika sokup, kan akıtacak ve istemediğim bir manaya çekilecek bir kelime sarfetmekten korktum. Allah'ın (sabredene) cennette hazırladığı mükafaatları da hatırlayarak (Muaviye'ye) karşılık vermedim" demiştir. Habib İbnu Mesleme: "Bu tavrı takdir ederek: "Sen bir fitneden (inayet-i ilahi ile) korunmuş ve (ciddi) bir felaketten muhafaza edilmişsin!" dedim" der.

Megazi;
29;
4820-

İlk fitne, yani Hz. Osman (ra)'ın şehid edilmesi vukua geldiği zaman Ashab-ı Bedr'den kimseyi hayatta bırakmadı. Sonra ikinci fitne yani Harra hadisesi vukua geldi. Bu da Hudeybiye ashabından kimseyi hayatta bırakmadı. Sonra üçüncüsü vukua geldi. O da insanlar arasında akıl ve kuvvet (sahabe) bırakmadı.

Megazi 11;
4821-

Abdullah İbnu'z-Zübeyr (ra)'i (Mekke'deki) Akabetü'l-Medine (denilen yerde) (asılmış) gördüm. Kureyş ve diğer halk onun yanına gelmeye başlamıştı. Derken Abdullah İbnu Ömer (ra) de geldi. Yanında durdu, "es- Selamu aleyke ey Ebu Hubeyb!" dedi ve bu selamı üç kere tekrar etti. Sonra sözlerine devamla [üç kere de] "Vallahi seni bu işten men etmiştim (ama beni dinlemedim)" deyip şunları söyledi: "Vallahi, benim bildiğime göre sen, çok oruç tutan, çok namaz kılan, yakınlara çokça yardımcı olan bir kimseydin. Vallahi, en kötüsü sen olan bir ümmet mutlaka en hayırlı bir ümmettir!" Haccac'a, Abdullah İbnu Ömer (ra)'in İbnu'z-Zübeyr karşısındaki tavrı ve söylediği bu sözleri ulaştı. Derhal adam göndererek İbnu'z-Zübeyr'in cesedini asılı olduğu kütükten indirtip, Yahudilerin kabirlerine attırdı. Sonra annesi Esma Bintu Ebi Bekr (ra)'i de bir adam gönderip çağırttı. Fakat kadıncağız gitmekten imtina etti. Haccac ikinci bir elçi daha gönderdi ve: "Ya bana kendi rızanla gelirsin ya da, sana saç örgülerinden sürüyerek getirecek birisini gönderirim!" dedi. Esma yine imtina edip: "Sen, örgülerimden tutup beni sürükleyecek birini gönderinceye kadar vallahi gelmeyeceğim!" dedi. Haccac: "Bana ayakkabılarımı gösterin!" dedi. Papuçlarını alıp, çalımla koşup Esma'nın yanına girdi. "Allah düşmanına ne yaptığımı gördün mü?" dedi. "Ona dünyasını berbat ettiğini, onun da senin ahiretini berbat ettiğini gördüm. Bana ulaştığına göre ona: "Ey iki kuşaklının oğlu" demişsin. Vallahi iki kuşaklı benim. Onlardan biriyle ben Resulullah (sav) ve Ebu Bekr'in (hicret sırasındaki) yiyeceklerini bağladım. Diğeri de, kadının belinden ayırmadığı kuşağıdır. Şunu ilave edeyim ki, Resulullah (sav) bana: "Sakifte bir yalancı, bir de zalim var!" demişti. Yalancıyı gördük. Zalime gelince; bunun da ancak sen olacağını zannediyorum!" dedi. Haccac, hiç cevap vermeden yanından ayrıldı. [Rezin şu ilavede bulundu: "Haccac (bilahare) demiş ki: "Ben Esma'nın yanına onu üzmek için girmiştim, ama o beni üzdü."]

Fezailu's-Sahabe 229;
(2546);
4822-

Hz. Enes İbnu Malik (ra)'in yanına girdik. Haccac'ın bize yaptıklarını şikayet ettik. "Sabredin," buyurdu. "Zira öyle günlerle karşılaşacaksınız ki, her yeni gün, gidenden daha kötü olacak. Bu hal Rabbinize kavuşuncaya kadar devam edecek. Ben bunu, Resulünüz (sav)'den işittim."

Fiten 6;
Fiten 36;
(2207);
4823-

Resululah (sav) buyurdular ki: "Sakif'ten bir yalancı, bir de zalim çıkacaktır."

Fiten 44 (2221);
4824-

Haccac'ın hükmen öldürttüğü insanların miktarı sayılmış, 120 bin kişiye ulaştığı görülmüştür.

Fiten 43;
(2221);
4825-

Ceddim bana dedi ki: "Ben Ebu Hüreyre (ra) ile beraber Medine mescidinde oturuyordum. Yanımızda Mervan da vardı. Bir ara Ebu Hüreyre (ra): "Ben, sadık ve masduk olan Resulullah (sav)'ın şöyle buyurduklarını işittim: "Ümmetimin helak olması Kureyş'e mensup [aklı kıt] bir grup çocukcağızın elleriyledir!" Mervan: "Allah onlara lanet etsin!" dedi. Ebu Hüreyre der ki: "Eğer ben dileseydim falan falan diye onları teker teker ismen sayardım." Said rahimehullah dedi ki: "Ben, Beni Mervan iktidar olduğu zaman dedemle birlikte Şam'a gittim. Orada onları genç oğlanlar olarak görünce: "Ebu Hüreyre (ra)'nin kastettiği bunlar olmasın?" dedi. Ben de: "Sen daha iyi bilirsin" dedim".

Fiten 3;
Menakıb 25;
4826-

Resulullah (sav) (bir gün): "Bana İslam telaffuz eden kaç kişi olduğunu sayıverin" buyurdular. Biz: "Ey Allah'ın Resulü! Bizim sayımız altı-yedi yüze ulaşmış olduğu halde hakkımızda korku mu taşıyorsunuz?" dedik. "Siz bilemezsiniz, (çokluğunuza rağmen) imtihan olunabilirsiniz!" buyurdular. Gerçekten öyle (belaya maruz kalıp) imtihan olunduk ki, içimizden namazını gizlice kılanlar oldu.

Cihad 181;
İman 235;
(149);
4827-

Resulullah (sav) buyurdular ki: "(Kıyamet günü, havz-ı kevserime bir kısım gruplar da gelecekler ki, onlar oradan uzaklaştırılacaklar. Ben: "Onlar benim ashabımdır!" diyeceğim. Fakat: "Sen, onların arkandan neler işlediklerini bilmiyorsun!" denilecek."

Rikak 53;
Fezail 32;
(2297);
4828-

Bera İbnu Azib (ra)'e rastladım. Kendisine: "Sana ne mutlu! Resulullah (sav)'la sohbet şerefine erdin. O'na (Hudeybiye'de) ağaç altında biat ettin!" demiştim. Bana şu cevapta bulundu: "Ey kardeşimoğlu! Biz ondan sonra ne bid'alar işledik sen bilemezsin."

Megazi;
35;
Yerel hava durumu bilgisini ve ezan vakitlerini görmek için tarayıcı ayarlarında konum bilgisine izin vermelisiniz.