|

Hayvan Vs. İle İlgili Teferruat ile İlgili Hadisler

- Kütüb-i Sitte Hadisleri
Kitaplar
Tümü
Konu Başlıkları
Hayvan Vs. İle İlgili Teferruat Hadisleri
331-

Bir köle gelerek Hz. Peygamber (sav)'a hicret etmek üzere biat etti, Resulullah (sav) onun köle olduğunu sezemedi. 

Arkadan efendisi onu aramaya geldi. Resulullah (sav) ona: "Onu bana sat" buyurdu ve köleyi iki siyah köle mukabilinde satın aldı."
Musakat 123;
(1602);
Siyer 36;
(1596);
Büyu 17;
(3358);
Bey'a 66;
(7;
292-293);
Cihad 41;
332-

Hz. Peygamber (sav) raviye, kendisine bir ordu hazırlamasını emretmiştir. 

Mevcut develer (askerlere) yetmedi. Bunun üzerine Resulullah (sav) (devesi olmayanlar için, bilhere) hazine develerinden ödenmek üzere deve te'min etmesini emretti. (Böylece Abdullah) zekat yoluyla hazineye gelecek develerden iki adedi karşılığında bir deve temin ediyordu."
Büyu 16;
(3357);
333-

 

Anlattığına göre, "devesini yirmi küçük deve mukabilinde veresiye olarak satmıştır"
Büyu 59;
(2;
652);
334-

İbnu Ömer, satıcının zimmetinde bulunan bir binek devesini, Rebeze'de bulunan dört küçük deve mukabilinde satın almıştır. 

" (Buhari, bu hadisi bab başlığında senetsiz olarak kaydetmiştir)
Büyu 108;
Büyu 60;
(2;
652);
335-

Resulullah (sav) şöyle buyurdular: "İki hayvan, veresiye olarak bir hayvana mukabil satılamaz. Peşin satılırsa bunda bir beis yok. 

"
Büyu 21;
(1238);
Ticarat 56;
336-

Hz. Peygamber (sav) hayvanın hayvanla veresiye satışını yasaklamıştır." (Tirmizi, hadisin sahih olduğunu belirtmiştir.)

Büyu 21;
(1237);
Büyu 15;
Büyu;
65;
(7;
292);
Ticarat 56;
(2271);
337-

Said İbnu'l-Müseyyeb derdi ki: "Hayvanda riba yoktur. Hz. Peygamber (sav) hayvan satışını üç hususta yasakladı: el-Mezamin, el-Melakih ve Habelu'l-habele. Mezamin: Dişi devenin karnındaki yavru demektir. Melakih: Erkek devenin belinde bulunan (ve dişiyi dölleyen) şey demektir. Habelu'l-habele: "Hamile develerin hamile kalması) yani, dişi develerin karnındaki ceninin doğuracağı yavrunun satımı. (İmam Malik, bu tabirleri, yukarıdaki gibi açıklamıştır. Ancak garib kelimeleri açıklayan lugatci ve fakihler nezdinde, mezamin ve melakih kelimeleri aksi manaları ifade etmektedir.)

Büyu 63;
(2;
654);
338-

İmam Malik'e ulaştığına göre, bir adam İbnu Ömer (ra)'e gelerek: "Ben birisine bir borç verdim. Bana, bunu daha üstün bir şekilde iadesini şart koştum" dedi ve hükmünü sordu, İbnu Ömer (ra): "Bu ribadır" diye cevap verdi ve şu açıklamada bulundu: "Borç verme işi üç şekilde cereyan eder. 1- Borç vardır, bunu vermekle sadece Allah'ın rızasını düşünürsün. Karşılığında sana rıza-yı ilahi vardır. 2- Borç vardır, bununla arkadaşını memnun etmek istersin. 3- Borç vardır, temiz bir malla pis bir şey almak için bu borcu verirsin. İşte bu ribadır." Adam: "Öyleyse bana ne emredersiniz, ey Ebu Abdirrahman?" diye sordu. İbnu Ömer şu açıklamada bulundu: "Akdi yırtmanı tavsiye ederim. Borçlu, verdiğin miktarı aynen iade öderse alırsın, Verdiğinden daha az iade eder, sen de alırsan sevap kazanırsın. Eğer sana, daha iyi birşeyi gönül hoşluğu ile verirse, bu sana bir teşekkürdür, böylece teşekkürünü ifade ediyor demektir. Sana ayrıca, ona vade tanıdığın için sevap vardır."

Büyu 92;
(2;
681-682);
339-

İbnu Ömer (ra) bir miktar borç para aldı. Bunu sahibine daha iyi bir şekilde ödedi. Borç veren adam: "Bu verdiğimden efdaldir (fazladır) diyerek almak istemedi. İbnu Ömer adama: "Biliyorum, ancak için bu şekilde rahat edecek" dedi.

Büyu 90;
(2;
681);
340-

İbnu Ömer (ra)'e, "belli bir vade ile bir başkasında alacağı bulunan adam, parasını daha çabuk alabilmek için bir kısmından vaz geçecek olsa?" diye sordular. İbnu Ömer bunu hoş görmedi ve bu davranışı yasakladı."

Büyu 82;
(2;
672);
341-

Ben, bilahere ödenmek üzere Dar-ı Nahle ehline bez sattım. Bir müddet sonra Küfe'ye gitmek istedim. Borçlular bana gelerek fiyattan biraz inmem halinde peşin ödeyeceklerini söylediler. Bunu Zeyd İbnu Sabit'e sordum. Bana: "Hayır, bu işi yapmana cevaz veremem, bunu (ribayı) ne senin yemeni, ne de (satın alanlara) yedirmeni emredemem" dedi.

Büyu 81;
(2;
671);
342-

Zeyd İbnu Erkam (ra)'ın Ümmü Veled'i (çocuk doğurmuş cariyesi), Hz. Aişe (ra)'ye uğradı ve dedi ki: "Zeyd'in bir cariyesini el-Ata'ya sekiz yüz dirheme sattım. Sonra aynı cariyeyi ondan, ödeme zamanı dolmazdan önce altı yüz dirheme satın aldım. Ayrıca ben kendisine, bunu satacak olursan senden ben satın alacağım diye şart koşmuştum." Hz. Aişe (ra): "Şart koşman da uygunsuz, satın alman da uygunsuz olmuş. Zeyd İbnu Erkam'a söyle ki, bu iş sebebiyle tevbe etmezse, Resulullah (sav)'la birlikte yaptığı cihadı iptal etmiştir" dedi. Kadın: "Zeyd ne yaptı ki (böyle hükmediyorsun?)" diye sorunca Hz. Aişe cevap olarak şu ayeti okudu: "Kime Rabb'inden bir öğüt gelir de faizcilikten geri durursa, geçmişi kendisinedir, onun işi Allah'a aittir..." (Bakara, 275). Ashab'tan pek çoğu hayatta olduğu halde, kimse bu hükümden dolayı Hz. Aişe'yi reddetmedi.

Rezin;
343-

Cenab-ı Hakk'ın terketmeyenler için harb etmeye izin verdiği riba, cahiliye devrinde iki şekilde cereyan ederdi: 1- Bir kimsenin diğer bir kimsede, vadeli bir alacağı bulunurdu. Vade dolunca alacaklı: "Ödeyecek misin yoksa faizlesin mi?" derdi. Borçlu öderse öbürü alırdı. Ödemezse, ölçeklenen, tartılan, ekilen veya sayılan çeşitten ise alacak katlanırdı. 2- Yaşla ölçülen bir mal ise, daha üst mertebeye kaydırılır, vade de uzatılırdı. İslam gelince Cenab-ı Hakk şu ayeti indirdi: "Ey iman edenler! Allah'tan sakının, inanmışsanız faizden arta kalan hesaptan vazgeçin. Böyle yapmazsanız, bunun Allah'a ve Peygamberine karşı açılmış bir savaş olduğunu bilin. Eğer tevbe ederseniz sermayeniz sizindir. Böylece haksızlık etmemiş ve haksızlığa uğramamış olursunuz" (Bakara 278-279).

Rezin;