AYDINLIK TÜRKİYE'NİN HABERCİSİ
Albaraka Türk

Y A Z A R L A R
Yine konuştu...

Mütekait başsavcı Vural Savaş bir dönem ehliyetsiz araba kullanmış. Nuriye Akman'ın Zaman'daki söyleşisinden öğreniyoruz bunu.

Önce sevindim.

Yasaların yılmaz tatbikcisi Vural Savaş, yasaların vazettiği bir formaliteye kafa tutuyor ve kurallar, disiplinler, hiyerarşiler olmadan da kendimizi gerçekleştirebileceğimizi (belki daha insanca koşullarda gerçekleştirebileceğimizi) gösteriyor.

Bu davranışı bir an çok sevimli geldi bana.

Vural Savaş belki de şunu demek istiyordu bize:

"Mevcut terakkinin bir parçası olmayı reddettiğim için ehliyet gereksinmedim; insan ehliyetle fermante edilmiş gibi hissediyor kendini; ben ehliyeti değil, liyakatı önemsiyorum..."

İlk sürücü belgesini 63 yaşında almış. Ne güzel! O tarihe kadar zaman zaman ehliyetsiz araba kullanmış. Hatta askerlik yaparken koskoca kamyonu Urfa'dan Siirt'e götürmüş. Ehliyet sahibi olunca da, sürücülükle ilişkisini kesmiş.

"Çünkü" diyor, "Eşim ve çocuklarım çok tehlikeli araç kullanıyorum diye oturup ağlıyorlardı; onun üzerine aracımı çocuklarıma verdim..."

Sevimli, değil mi?

Fakat, söyleşiye daldıkça huzurunuz kaçıyor.

Çocukca bir saflıkla ehliyetsiz araba kullandığını itiraf eden "sevimli" Vural Savaş gidiyor, kuralların, yasaların, hiyerarşilerin herşey demek olduğunu, bunlarsız bir hayat tasarlanamayacağını savunan (en azından böyle olduğunu sandığımız) "buyurgan" Vural Savaş geliyor.

Evrak-ı sabıkası da oldukça kabarık zaten.

Hatırlayalım bir:

RP'yi kapattırabilmek için olayla ilişkisi olmayan şahısları (gazetecileri) "işbirliği"ne çağırmıştı. DSP hakkındaki işlemi "şık olmayacağı" gerekçesiyle ertelediğini açıklamıştı. Siirtliler'i "vatan haini" ve "düşman işbirlikçisi" ilan etmişti. 312. maddeyi ıslah edeceğini söyleyen dönemin Başbakanı Mesut Yılmaz'ı "darbe"yle korkutmuştu. Hakkında açılan soruşturma için TBMM komisyonuna gidip ifade vermeyi reddetmişti. Demokrat aydınları "artist olacağım diye kandırılan genç kızlara" benzetmişti. Yasadışı yollardan elde edilmiş bir kaseti "ek delil" olarak Anayasa Mahkemesi'ne sunmuştu. Kapatma davası açtığı partinin mensuplarına "habis ur" ve "kandan beslenen vampirler" diye hakaret etmişti.

Hangi birini sayalım!

Hulki Cevizoğlu'nun programında da aynen şu cümleyi sarfetmişti:

"Millet iradesiymiş, ıvır zıvırmış... Geçin efendim bunları..."

Nuriye Akman, niçin "vampir" ve "habis ur" gibi kaba benzetmelere başvurduğunu soruyor, Vural Savaş şu cevabı veriyor: "Aslında bu adamlar benim söylediğimden çok daha fazlasını haketmişlerdi..."

Çünkü kendisi bir savcıymış.

Savcılar tarafsız olamazmış.

Eğer bir savcı cumhuriyetten ve laiklikten yana tavır koyamıyorsa, o savcıya da şuracıkta küfredermiş.

Nuriye Akman deştikçe gerçek Vural Savaş ortaya çıkıyor. Anlıyorsunuz ki, başkalarında "suç" olması gereken bir şeyi, Vural Savaş kendisi için "hak" kabul ediyor; zamanla böyle bir alışkanlık edinmiş.

Belki de bu yüzden ehliyetsiz araba kullanıyordu...

Neyse...

Asıl "Vural Savaş" imzalı kitaplardan sözetmek istiyordum ama, gördüğünüz gibi yer kalmadı.

Yeni bir kitabı intişar ettiğinde artık...

Biliyorsunuz, Vural Savaş tekaüt olduktan sonra üç adet kitap yazdı, üçünün de ortak özelliği bizzat Vural Savaş tarafından yazılmamış olması...


24 Haziran 2003
Salı
 
AHMET KEKEÇ


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Dizi | Röportaj | Karikatür | Çocuk
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED