|
|
Aydın Doğan ve Sabah
Geçenlerde, bir makalemde, "Pamukbank, Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu'na devredildikten sonra, Aydın Doğan'ın gazeteleri batık bankalar konusuna değinmeye başladılar" demiştim. Hatta, Sabah'ı terk eden Dinç Bilgin'in, 2001 yılının Ocak ayında Aydın Doğan'ın desteği ile gazetesine dönmesinin, o tarihte çok yadırgandığını belirtmiştim. Yadırganmıştı, çünkü, 2 ay önce (9-15 Kasım 2000) Doğan Grubu'na ait Tempo dergisi, Dinç Bilgin'i hedef alan bir haber/yorum yayınlamıştı. Ne değişmişti ki, Dinç Bilgin, Aydın Doğan'ın desteğini kazanmıştı?
Gizli protokol
İşte 12 Ekim 2002 tarihli Akşam'da yayınlanan bir gizli protokol, zihnimizdeki soru işaretlerini giderdi. Meğer 6 Ocak 2001'de Aydın Doğan ile Dinç Bilgin, bir protokol imzalamışlar. Buna göre, Sabah-Bilgin Grubu'nun, Etibank A.Ş.'ye olan borçları (31.12.2000 itibariyle 420 milyon dolar) Aydın Doğan tarafından karşılanacaktı. Doğan "Toplam borcun geri ödenmesi için, Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu ile yapılacak görüşmelere tüm olanakları ile katılmayı, söz konusu kurul tarafından talep edilmesi halinde, gerekli teminat ve kefaletleri vermeyi" taahhüt ediyordu. Buna karşılık, Sabah Grubu'na dahil bütün şirketlerin % 50'si Aydın Doğan'a geçiyor; Dinç Bilgin ve Aydın Doğan'ın müştereken sahip olacakları Yeni Sabah Yayıncılık A.Ş adında bir şirket kuruluyor, bu şirketin yönetimi "tam yetkiyle ve herhangi bir kısıtlamaya maruz kalmaksızın Aydın Doğan'a veriliyordu. Gerekmesi halinde, şirkete, Turgay Ciner'in katılımı sağlanacak, bu takdirde Doğan ve Bilgin'in hisse oranları % 40'a düşecek, böylece serbest kalacak % 20 oranındaki hisse, Ciner'e tahsis olunacaktı." Doğan, RTÜK Yasası'nın getirdiği hisse sınırlamasını by pass edebilmek gayesiyle, ATV televizyonunun % 50 hissesinin kendi tarafından belirlenecek kişilere bilâ bedel devrinin sağlanmasını da, gizli protokolün bir hükmü haline getirmişti.
Sorular
Bu protokol, bazı soruları sormamızı zorunlu kılıyor. 1) Her şeyden önce BDDK'nın böyle bir anlaşmadan haberi var mıydı? Eğer yoksa, BDDK'dan gizli hisse devri, suç teşkil etmiyor mu? 2) Ocak 2001'den, protokolün bozulduğu tarihe kadar BDDK'ya, ana parası 420 milyon dolar olan borcun ve faizin ne kadarı ödendi? BDDK, haberi olmadığı için mi 420 milyon doların kefaletini Aydın Doğan'dan almadı? Yoksa, haberi vardı da, kulağının üzerine mi yattı? Veyahut parayı aldı da bizim mi haberimiz olmadı? 3) Aydın Doğan, ayda 200 bin dolar kira ödeyerek, Turgay Ciner'in Sabah Grubu'na ortak olduğunu açıklıyor; hesap soruyor. Acaba, Dinç Bilgin ile arasındaki protokolün geçerli olduğu dönemde, Doğan Grubu, BDDK'ya kira veyahut taksit olarak kaç para ödedi? 4) Aydın Doğan, Turgay Ciner'i, ayrı bir şirket kurup satış ve reklam gelirlerini kaçırıyor diye ihbar etmekte. Peki kendisi niçin Yeni Sabah Yayıncılık A.Ş.'yi kurmuştu? 5) ATV hisselerinin, Aydın Doğan'ın göstereceği isimlere bilâ bedel devredilmesi RTÜK Yasası'nı by pass etmek için değil mi? Kanunlar güçlülere işlemiyor mu?
Vatan ve Sabah
Gizli protokol ortaya çıkınca, Hürriyet ve Milliyet gazetelerinin banka hortumları karşısındaki suskunluğunun sebebi de anlaşıldı. Bugün Bankalar nasıl hortumlandı isimli yazı serisi başlatanlar (Bak Hürriyet 15 Ekim 2002) o tarihte yetimin hakkını akıllarına bile getirmiyorlardı. Peki acaba, Bilgin ile Doğan arasındaki bu protokol niçin bozuldu? "Sabah'a bu kadar para vereceğimize, çalışanları transfer etmek suretiyle, yeni bir gazete çıkartalım" düşüncesi, akla daha yakın gelmiş olmasın! Sabah'ın genel yayın müdürü Zafer Mutlu, Dinç Bilgin'in kader arkadaşı ve baş yazarı Güngör Mengi, Zülfü Livaneli, Selâhattin Duman, Asaf Savaş Akat ve mevcut kadronun önde gelen çok sayıdaki elemanını Vatan gazetesinde toplamak doğrusu "cin gibi" (!) bir fikirdi. Belki de protokol, bu hesap ile bozulmuştur. Ama, evdeki hesabın çarşıya uyduğunu söyleyemeyeceğiz. Çünkü Vatan, Sabah'ı bitiremedi. Sabah, Vatan'dan fazla satıyor. Bence Vatan'ın sonu, Yeni Türkiye Partisi'ne benzeyecek. Çünkü başlangıç noktaları birbirini andırıyor.
Vatan, Sabah'ı yenemeyince, bu defa Aydın Doğan BDDK'ya 500 milyon dolar teklif etti; Sabah'ı bir konsorsiyum adına satın almak istediğini söyledi. (Akşam gazetesi 11 Ekim 2002) Şimdi, sizin de dilinize aynı soru gelmiyor mu? Madem 500 milyon doları gözden çıkaracaktınız, Ocak 2001'de altına girdiğiniz taahhütleri neden yerine getirmediniz?
Etik ve demokratik
6 Ocak 2001 tarihli protokolde, Aydın Doğan, Sabah Grubu'na niçin ortak olduğunu şu cümlelerle açıklıyor: "Aydın Doğan, son aylarda meydana gelen ve Bilgin ailesinin yönetimindeki Sabah Grubu'nun malî krize girmesiyle sonuçlanan olaylar nedeniyle, Türk basınının önemli bir bölümünün bağımsızlığının tehlikeye düştüğüne inanmaktadır. Basının bağımsızlığı, demokrasinin hayat damarlarından en önemlisidir. Bağımsızlığını kaybeden basın, çıkar çevreleri karşısındaki gücünü yitirip, esas fonksiyonlarını yerine getirmekten uzaklaşabilir. Medyada yaşanan son gelişmelerden endişelenen kamuoyunun ve meslekdaşlarının Aydın Doğan'dan, Sabah Grubu'nun bağımsızlığının korunmasında yardımcı olması yönünde girişimde bulunmasını istedikleri herkesin malûmudur. Aydın Doğan, Türkiye'nin demokratik geleceği açısından basının bağımsızlığını ve çıkar grupları karşısında güçlü olmasını sağlamak amacıyla, Bilgin ailesinin içine düştüğü ekonomik krizden kurtarılmasında, kendi üzerine düşen sorumlulukları yerine getirmeye hazırdır. Bu girişimin ana çerçevesi gazetecilik mesleğinin etik kurallarına uymak, meslekî dayanışmanın bir gereği ve sonucu olarak Sabah Grubu'nda çalışan gazetecilerin sosyal ve ekonomik haklarını garanti altına almak, nihaî olarak da, Türkiye'nin demokratik çıkarları açısından gazetecilik mesleğinin bağımsızlığının kesin teminatını sağlamaktır."
Hiç etik (ahlâk) kelimesi, bu kadar ayağa düşmemişti! Demokrasi kavramının içi bu kadar boşaltılmamıştı! Hiç, "meslekî dayanışma" böyle açık bir aldatmanın malzemesi haline gelmemişti! Hangi gazetecinin sosyal ve ekonomik hakkından söz ediyorsunuz? Sendikaya girdi diye, işinden kovulan veyahut akşamdan sabaha tensikata uğrayıp görevini kaybeden gazetecinin mi? Hangi meslekî dayanışmadan bahsediyorsunuz? Sabah'tan yapılan transferlerle kadrosu oluşan Vatan gazetesi mi meslekî dayanışmanın belirtisi? Yoksa, bütün rakip medya patronlarını hedef alıp serbest atış yapmak mı? Dağıtım şirketi YAYSAT'tan ve televizyonların reklam yerlerini paylaştıran BİMAŞ'tan ayrıldıkları için, Ciner ve Karamehmet'i ekonomik olarak vurmak çıkar grupları karşısında medyanın bağımsızlığını korumaktan ziyade, kendi şahsî çıkarını korumak anlamına gelmiyor mu?
Şeytan doldurur
Bu arada Sermaye Piyasası Kurulu'nu (SPK) dikkatle takip ediyoruz. Herhalde, SPK tam da seçim arefesinde, hükûmetin de değişeceğini hesaba katarak, İş-Doğan'ın, 1.2 milyar dolarlık borcunu, Petrol Ofis'e yüklemesine izin vermeyecektir. Fon Bankaları Ortak Yönetim Kurulu Başkanı Tevfik Altınok ile, Kamu Bankaları Ortak Yönetim Kurulu Başkanı Vural Akışık, görevlerinden ayrılır ayrılmaz Doğan Holding'e geçtiler. İster misiniz, SPK Başkanı da böyle bir beklenti ve heves içinde olsun! SPK'dan izin çıkarsa, bu istikametteki bir gelişmenin ilk işaretini almış olacağız. Hem geçenlerde sorduğumuz bir sorunun hâlâ cevabı verilmedi: Petrol Ofisi, "TÜPRAŞ'ın ürünleri pahalı" gerekçesiyle, ithalatını Bahamalar'da kurulu Lysa Investment Ltd.'den yapıyor. Gerçekten TÜPRAŞ ürünleri yurt dışına göre pahalı mı? TÜPRAŞ'tan bir açıklama bekliyoruz. Pahalı değilse, neden POAŞ, ithalatı tercih ediliyor? Gümrükte, acaba yurt içine giren akaryakıt miktarları dikkatle kontrol ediliyor mu? İthalatın olduğundan az gösterilmesi, petrol ürününden % 330 oranında vergi alındığı için, önemli ölçüde vergi kaybına ve açıktan satış yüzünden haksız kazanca yol açabilir. Petrol Ofisi'nin yetim hakkını yememek hususunda özenli davrandığını biliyoruz ama gene de belli olmaz "Şeytan doldurur."
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv Bilişim | Dizi | Röportaj | Karikatür |
© ALL RIGHTS RESERVED |