T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
İktidarları legalleştirecek bir oy pusulası

Sıradışı ve esprili çıkışlarıyla, başında bulunduğu Ankara Ticaret Odası Başkanlığı'nın ötesinde bir popülarite elde eden Sinan Aygün, Türk demokrasisinin bam teline dokunan bir buluşla yeniden ortaya çıktı. Oy pusulasının sonuna, bir partiymiş gibi IMF'nin de amblemiyle birlikte eklenmesini isteyerek, "Bunu da pusulaya koyalım. Halk, kime istiyorsa oyunu ona versin" dedi. Aygün böylelikle, seçimlere yönelik en önemli tesbitlerden birisi olan, "bu seçim, IMF yanlısı partilerle karşıtları arasında geçecek" analizini de aşan bir buluşa! imza atmış oldu.

Böyle bir şey ne mümkün, belki ne de anlamlıdır ama Şubat 2001'den beri ülkedeki yönetim için gerçekçi bir teşhis yapılacak ve tanımlayıcı bir ad konulacaksa, buna "IMF azınlık hükümeti" demek abartı olmayacaktır. Bu tanımı güçlendiren olaylar, herkesin gözü önünde açık açık ve neredeyse bir fırtına şiddetinde ard arda gerçekleşmiştir. Ekonomiyi düzenleyen birçok kanun, kararname, yönetmelik ve atama, IMF'nin Kemal Derviş marifetiyle yönetime hükmetmesinden sonra mümkün olabilmiştir. TBMM'nin "15 günde 15 yasa" sloganıyla özdeşleşen "fetret devri" de yine bu dönemde yaşanmıştır.

Hükümetin, övündüğü Meclis'i çalıştırma ve çok sayıda yasa çıkarmış olma performansı da yine bu dönemde zirveye ulaşmıştır. Meclis'in "yasama istatistikleri"ne tavan yaptıran en güçlü motivasyon, daha doğrusu zorlayıcı güç yine IMF olmuştur.

ATO Başkanı'nın oy pusulasına eklenmesini istediği kurum işte böylesine etkin bir yürütme ve yasama gücünün adıdır. Hatta, eğer IMF hükümete el koymamış olsaydı koalisyonun bu güne kadar gelemeyeceğini söylemek de kehanet olmayacaktır. IMF-Derviş müdahalesi çelik korseyle de olsa hükümetin ömrünü bugüne kadar uzatmıştır. Dolayısıyla IMF ve Derviş bu seçim için asla yabana atılamayacak çok önemli iki figür olmayı hak etmişlerdir.

Derviş, CHP çatısı altında da olsa kendisini bir şekilde oylatıyor. Ama IMF'nin siyasi pozisyonu, politikalarına sahip çıkan birçok parti bulunmasına rağmen gerçek gücü görülemeyecek kadar gizli ve örtülüdür.

IMF, oy pusulası, Derviş, partiler...

Bütün bunların bir arada anılması en fazla, sıkıcı bir espriye karşı nezaket gereği gösterilen zoraki tebessümlerle karşılanabilir. Ancak ne var ki, Türkiye'de temel iktidar parametrelerini oluşturan güç ve değerler skalası pratikte böylesine dramatik bir haldedir. IMF, Türk siyasetinin önünde hem ikame edilmesi zor, hem de mutlaka ama mutlaka ikame edilmesi gereken bir unsurdur. Üstelik herkes çok iyi biliyor ki, ülkedeki gerçek iktidarı belirlemek için oy pusulasında sadece IMF'ye yer açmak da yeterli olmayacaktır.

Şu halde, 3 Kasım madem sürprizlerden ibaret bir politik fanteziye dönüşmüştür, o zaman oy pusulasını görünürde irrasyonel yapan ama gerçekte daha isabetli bir tercih için kolaylaştıran buluşlar! üzerinde kafa yorabiliriz. Nihayet, Türkiye'de gerçek iktidarı belirleyecek pusulanın, 18 partinin isimlerinin yan yana dizildiği 75 cm'lik kağıttan ibaret olamayacağı cümlenin malumudur. Bu yüzden oy pusulasının zenginleşmesi şarttır.

Seçmenin, istediği kadar istemediğini de apaçık beyan edeceği gerçek bir tercihi yansıtacak pusulada IMF'den başka mutlaka bulunması gereken başka partiler de vardır. Sözgelimi, bu ülkede hangi kurum siyasete illegal yollarla iştirak etmeyi alışkanlık haline getirmişse onun da oy pusulasında bir damgalık yeri olmalıdır. Olmalıdır ki, seçmenin önüne 4-5 yılda bir gelen demokrasi nöbeti sadece umutsuz bir tercihle sınırlı kalmasın! Dönem dönem, siyasetin ve demokrasinin üzerinde Demokles Kılıcı gibi sallandırılan "güvenilirlik anketleri"nde madalya sıralamasına giren kurumların hepsi bu pusulada oylanmalıdır. "Derin güçler böyle istedi..." ve "üst düzey bir yetkili konuştu..." cümlelerinin özneleri halkın tercihine sunulmalıdır.

Kendisini, devletin, rejimin ve bütün kutsal değerlerin yerine koyan gizli güçler de bu pusulada yerlerini almalı ve yıllardır karanlık mahfillerde mütevazı bir şekilde sürdürdükleri iktidar kariyerleri seçmen tarafından ödüllendirilmelidirler.

Yani, iktidara ucundan kıyısından bulaşan bütün güçler, oy pusulasında yer almalıdır.

Madem, 3 Kasım'da seçmenin önüne konulacak pusula eksik ve yasaklı olacak; hiç olmazsa iktidarı paylaşan esrarengiz güçler, bu vesileyle gün yüzüne çıkıp legalleşmiş olsunlar.

Bakarsınız, oy bile alırlar!


16 Ekim 2002
Çarşamba
 
MUSTAFA KARAALİOĞLU


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED