T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
Niçin katlanıyoruz bu saçmalıklara?

Televizyondan seçim haberlerini izliyor musunuz? Ben, ayıptır söylemesi, hiçbirini kaçırmıyorum.

Hayır, gazeteci merakı ve tecessüsü değil...

Hoşça vakit geçirmek için katlanıyorum bütün bu saçmalıklara.

Bir sayın genel başkan, konuşmasını "Cenabı Allah'ı halka emanet ederek" bitirdi.

Çok güldüm.

Bir başkası "3 Mayıs seçimlerinden muvaffakiyetle" çıkacaklarını söyledi.

Biri de, Uğur Dündar'ın ekrana getirdiği yoksulluk görüntülerine dayanamayarak canlı yayında ağladı.

Eee, ne elinde doğrudürüst bir program, ne de ekonomiyi nasıl kurtaracağı, ülkeyi nasıl düze çıkaracağı konusunda kafasında bir fikir var, ne yapsın ağlamayıp da?

Biri var ki pek celalli, pek şedid...

Geçenlerde, ortaklık yaptığı partinin genel başkanını yargılıyordu kürsüden... Meğer ortak vaktiyle, "AB'ye giden yol Diyarbakır'dan geçer" demiş...

Şedid genel başkan kıyametleri koparıyor, "Türkiye'ye ihanet ediliyor, ülkemiz Avrupa'ya peşkeş çekiliyor" diye

İyi de, aynı hükümette çalıştınız, aynı Bakanlar Kurulu'nda mesai beraberliği yaptınız, aynı AB ve IMF yasalarının altına imza attınız, neden bu ihaneti o zaman dillendirme gereği duymadınız diye sormazlar mı adama?

Sormuyorlar demek ki...

Sorsan da bir şey değişmiyor.

Merakımı mucip oldu:

Bu genel başkan ne söylüyor, bize ne vaadediyor?

Hangi sorunlarımızı, nasıl, ne zaman, ne tür enstrümanlar kullanarak çözecek?

Örneğin, "enflasyon" konusunda ne düşünüyor?

İşsizliği nasıl ortadan kaldıracak?

İç ve dış borçlarımızı nasıl, hangi kaynaklarla ödeyecek?

Finans sorununu nasıl çözecek?

Son AB raporunda da şikayet konusu olan "yargı bağımsızlığı"nı nasıl sağlayacak?

Bırakın ekonomiyi, yargıyı filan; bayrağımıza, ulusal sınırlarımıza, yeraltı ve yerüstü zenginliklerimize nasıl sahip çıkacak?

Daha da önemlisi, "siyasetsizlik" kulvarında hızla yokoluşa ve çöküşe sürüklenen ülkemizi yeniden "büyük hedeflerin ülkesi" haline nasıl getirecek?

Onlar "ila-yı kelimetullah" diyor.

İla-yı kelimetullah'ın, CHP'nin boşluğunu doldurmak ve seçim meydanlarında bol keseden 28 Şubat nutukları atıp, Meclis'e girince 28 Şubat'ın dikte ettiği yasaları, üstelik derin bir memnuniyet ve hoşgörü içinde Genel Kurul'dan geçirmek olduğunu sonradan tecrübe edecektik...

"CHP'liler üzülmesin" buyurmamış mıydı TBMM Başkanlığı'na seçilen adamları?

"Üzülmesinler, çünkü biz varız... Biz CHP'nin boşluğunu doldururuz" demişti.

Hangi CHP bu?

"Karaoğlan" banalitelerinin sulandırdığı "komünizan" CHP'yle geçmiş yıllarda kora kor mücadele edip, kendi ifadeleriyle "beş bin de şehid" verdiklerine göre, olsa olsa İnönü'nün otarşik, sıkıdüzenci, totaliter CHP'sinden sözediyordu eleman...

Ya da, bugünkü "enternasyonalizm" bulaşığı "sosyal demokrat" partiden...

Hangisi?

Niyetim, hiçbir şey söylemeden saatlerce konuşabilen siyasileri teşrih masasına yatırmaktı da, söz döndü dolaştı, belki de gitmemesi gereken yerlere gitti.

Neyse, vardır bunda da bir hayır.


16 Ekim 2002
Çarşamba
 
MEHMET E. YAVUZ


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED