T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
Federal Irak Türkiye'nin yararınadır

Ömrü çoktan sona ermiş ve şunun şurasında 'cenaze namazı'nın kılınmasına iki haftalık bir süre kalmış, Türkiye halkının kendilerine yetki vermeyip barajın çok altında süründüreceği besbelli olan partilerden oluşan hükümet, bir süredir bir 'yalan rüzgarı' estiriyor.

Bu 'yalan rüzgarı'na göre, 'burnumuzun dibinde bir bağımsız Kürt devleti Amerika'nın himayelerinde kuruluyor'. 'Gençlerimizi ölüme sürükleyecek' diye muhtemel Irak operasyonundan ötürü 'anti-Amerikanizm'e gaz veren Başbakan Bülent Ecevit'in tetiklediği duygular, 'burnumuzun dibinde göz göre göre kurulan bağımsız Kürt devleti'ni önlemek için Kuzey Irak'a bir 'askeri harekat düzenlenmesi' kampanyasını özendiriyor.

Bu kafayla, Türkiye, kendi topraklarında yaşadığı ve yaralarını hâlâ tam olarak saramadığı 15 yıllık 'düşük yoğunluklu bir savaş'tan sonra; Kuzey Irak'ta ortak Barzani-Talabani kuvvetleriyle yani Kuzey Irak'ta yerleşik 4-5 milyonluk Kürt halkıyla sonu ve sınırı belirsiz bir savaşa girmek için 'psikolojik hazırlık' içine sokulmak isteniyor.

Ve, bütün bunlar estirilen bir 'yalan rüzgarı'nın esintileri...

1. Kuzey Irak'ta 'göz göre, burnumuzun dibinde bir bağımsız Kürt devletinin kurulmakta olduğu' yalandır.

2. Amerika'nın Kuzey Irak'ta bir 'bağımsız Kürt devleti' kurdurmakta olduğu yalandır.

Nereden mi biliyoruz? Çünkü, 'olgular' öyle söylemiyor. Ne söylüyor?

1. Kuzey Irak'ta ta 1992'de seçimle kurulmuş olan ve 1996'dan bu yana Barzani-Talabani ihtilafı nedeniyle çalışamayan Kürt Parlamentosu, iki liderin –Amerika'nın teşviki ve Saddam Hüseyin rejiminin günlerinin sayılı olduğunun idrakiyle- uzlaşması üzerine, bir süre önce çalışmalarına yine başladı.

Söz konusu Kürt Parlamentosu'nu oluşturan unsurların, 'Saddam sonrası Irak'a ilişkin bir 'anayasa taslağı' üzerinde çalıştıkları, bu 'anayasa taslağı'nın 'federal Irak'ı öngördüğü, 'Kürt federe devleti olacak antitenin merkezinin Kerkük olmasının tasarlandığı' haberleri yayıldı.

Bu, 'bağımsız Kürt devleti ilanı' anlamına gelmez.

2. Amerika Birleşik Devletleri'nin 'Saddam sonrası Irak' için 'Japonya modeli' üzerinde çalıştığına dair bilgiler Amerikan basınına (New York Times gazetesi) sızdırıldı. Buna göre, Amerika, müttefikleriyle (muhtemelen Türkiye ile de) birlikte uzunca bir süre Irak'ı 'askeri yönetim' altına almayı tasarlıyor. Bunun nedeni, Irak'ı mevcut toprak bütünlüğü içinde tutmak.

Dolayısıyla, ABD'nin, Irak için 'işbirliğine önem verdiği' müttefiki Türkiye'yle iplerini gerecek hatta kopartacak biçimde Irak'ı parçalamak ya da Kuzey Irak'ta bir 'bağımsız Kürt devleti' kurdurmak istediği, hiçbir ciddi dayanağı olmayan bir iddiadan ibarettir.

Peki, bir 'Birleşik Irak' yapısı içinde de olsa bir 'federe Kürt devleti', tarih içinde 'bağımsız devlet'e doğru yol alabilir mi?

Olabilir. Tarihe ipotek konulamaz. Ama olmayabilir de. Hatta, olmaması, olmasından, -'küreselleşme çağı'nın milli devletin bilinen formatını önümüzdeki onyıllarda anlamsız kılacağını düşünürsek- çok daha kuvvetle muhtemeldir.

Ancak en azından, bugün ve görünür bir vade için, 'Kuzey Irak'ta bir bağımsız Kürt devletinin söz konusu olmadığı ve olmayacağı' görülüyor. O nedenle, Türkiye'de son günlerde çalınan trampetler, aslında, bir 'tehdit algılaması'ndan ziyade bazı çevrelerin kendilerini sıyıramadığı 'Kürt alerjisi'ni yansıtıyor. Buysa, 'iç barış' açısından 'potansiyel tehdit' olduğu için rahatsızlık verici.

Abartılı heyecanlar ve ateşlenen şovenizme çok kez bilgisizlik eşlik eder. Şu sırada Türkiye'de olan bu. Daha üzerinde tamamlanmış bir taslak olan 'federe devlet' ile 'bağımsız Kürt devleti ilanı'nı eşanlamlı kullananlar, Irak'ın yakın tarihiyle ilgili hiçbir bilgiye, besbelli ki, sahip değiller.

Uzun silahlı çatışma yılları ardından bizzat Saddam Hüseyin'in Kuzey Irak'a giderek Molla Mustafa Barzani'yle imzaladığı 11 Mart 1970 Anlaşması'nın – bu anlaşma Irak Kürtleri için Irak'ın geri kalan bölümleriyle ilişkilerinin temel taşı olarak kabul görüyor- hükümlerine bakınız:

"1. Kürtçe, Kürt çoğunluğun bulunduğu yerlerde Arapça'nın yanında resmi dil olacak ve söz konusu bölgelerde eğitim dili olmaktan gayrı, Irak'ın her yerinde ikinci dil olarak öğretilecek.

2. Kürtler, hükümet ve orduda üst düzey ve hassas mevkilere tümüyle katılacaklardır.

3. Kürtçe eğitim ve kültür güçlendirilecektir.

4. Kürt çoğunluklu bölgelerdeki tüm devlet görevlileri Kürt ya da Kürtçe bilen kişiler olacaktır.

5. Kürdistan'ın kalkınması için fonlar ayrılacaktır.

6. Kürtler kendi kimlikleriyle öğrenci, gençlik, kadın ve öğretmek örgütleri kurabileceklerdir.

7. Kürtler ve Araplar (yerleri değiştirilmiş olanlar) eski yaşadıkları yerlere döndürüleceklerdir.

8. Irak Anayasası, 'Irak halkı, iki milliyetten oluşur: Arap milliyeti ve Kürt milliyeti' ibaresinin eklenmesiyle değiştirilecektir.

9. Bir Kürt, Irak Cumhurbaşkanı Yardımcılarından biri olacaktır.

10. Kürt çoğunluğun bulunduğu bölgeler, bir özyönetim birimi oluşturmak üzere birleştirilecektir.

11. Kürt halkı, Irak nüfusundaki oranına göre Irak yasama organında temsil edilecektir."

Bizzat Saddam Hüseyin'in ve ta 1970 yılında imzaladığı bu anlaşma, Kerkük, Hanekin ve Sincar vilayetleri üzerindeki ihtilaf nedeniyle yürütülemedi. Kürt bölgeleri, tıpkı bugünkü ve 1974 Özerklik Yasası'ndaki gibi Süleymaniye, Erbil ve Dohuk vilayetleriyle sınırlandı.

2002 yılına geldiğimizde ve üstelik 1990-91 Körfez Savaşı'ndan bir on yıl sonra, Irak Kürtleri'nin statüsünün, 1970 ve 1974'de Saddam'ın dahi kabul ettiği ölçülerin dahi gerisine gitmesini beklemek hayaldir.

Hayaldir ve Türkiye açısından da gereksizdir. Zira, Türkiye'nin Irak'ın geleceğinde söz sahibi olabilmesi (ve bu yolla güvenliğini garanti altına alması), esas olarak, Irak Kürtleri ve Türkmenleri'nin 'soydaşlarının yaşadığı kuzeydeki komşu devlet' olmasından geçer.

Dolayısıyla, Irak Kürtlerinin, -Türkmenler gibi- Türkiye'nin güvencesi altına alınması; Türkiye'yi Irak'ın geleceğinde söz sahibi kılar. Araplar'ın (ve Şiiler'in), Arap Dünyası'nın ve İran'ın şahsında fazlasıyla 'beşeri ve kültürel hinterlandı' bulunuyor. Türkiye'nin 'geleceğin Irak gerçeği'ndeki 'gerçekçi etkisi' Kürtler ve Türkmenler üzerinden sağlanır.

Ancak, bunun olabilmesi, Türkiye'nin Irak Kürtleri'ni algılamasında ve onlara yaklaşımında 'gerçekçi' olabilmesiyle mümkündür. Irak Kürtleri'nin, 'birleşik Irak' içinde ama 'federal kimliğin bir parçası' olarak ve Türkiye'nin güvencesi altında bulunmaları...

Yani, 'federal Irak', Türkiye'nin yararınadır.


16 Ekim 2002
Çarşamba
 
CENGİZ ÇANDAR


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED