|
|
Faydacı siyasi kültür, krizler ve seçimler
Zor bir siyasal kültürümüz var; temenniler ve gerçekler arasında çizgilerin muğlak olduğu, soyut, kavramsal, ilkesel olanın önem hiyerarşisinde altlarda yer aldığı, faydanın, çıkarın, somutun kol gezdiği bir kültürdür bu. Belki de bu yüzden bu ülkede düşüncenin siyaset karşısında özerkliği olabileceğine ihtimal verilmez. Her düşünce hizmet ettiği siyasi fayda ile anlaşılmaya çalışılır, daha doğrusu her fikrin siyasi bir faydaya hizmet ettiği varsayılır. Özgürlük, demokratlık bile bu fayda içinde ölçülür. Bu ataerkil zihniyetin sularında düşünceyi merkez alarak, fayda fikrinden uzak durup ilkelerden dem vurarak kulaç atmak her zaman kolay değildir. Bir taraftan yana olmanız beklenir sizden ya da düşünce ve yazılarınızın hangi taraftan yana olduğunu çözmeye çalışır insanlar. Kendilerine göre bunu pek de çabuk çözerler ve rahatlarlar. Rahatladıkları andan itibaren artık ya onların adamısınızdır ya da karşı cephenin tehlikeli manipülatörü... Siyasetin kritik anlarında, örneğin kritik seçim dönemlerinde bu siyasi kültür şaha kalkar. Bu seçim döneminde de öyle oluyor. En azından ben kendi adıma, özellikle bu dönemde İslami ya da laik, milliyetçi ya da Kürt her kesimden, AKP'den CHP'ye, Genç Parti'den ANAP'a her parti yandaşından öfkeli tepkiler alıyorum. Hele bir de kamuoyu araştırmalarından sözetmişsem, bu tepkiler tavana vuruyor. Aslında bu tepkilerde itham edilen ben olmuyorum, benim üzerimden bilgi, daha doğrusu topluma dair bilgi oluyor. Tehlikeli ilan edilen, manipülatör olarak kabul edilen toplumun yeni yapılanmasına, sorunları yeni bir önem sırasına tâbi tutmasına, yeni siyasi ittifak ve davranışlarına ilişkin bulgular oluyor... Aynı tepkilerde karşı görüş olarak dile getirilen, bana önerilen ve benden talep edilen ise sezgiye başvurmam. Ama çıplak bir sezgiye de değil, siyasete, partizanlığa bulanmış bir faydacı sezgiye başvurmam; temennilerimi, daha onların temennilerini gerçeklerin içine sokmam, önüne geçirmem... Ama gerçekler değişmiyor… Tersine bu tavırların işaret ettiği siyasi kültür ya da anlayış bu gerçekleri kesifleştiriyor. Görmek istesek de istemesek de Türkiye bugün siyasi arenada ciddi bir kopuşa doğru gidiyor. Üstelik bu kopuş sadece siyasi değil, aynı zamanda toplumsal nitelikli. Örselenen toplumsal mutabakatlar, ayrışan tepkiler, toplumun ve siyasetin merkezinden kopan dev parçalar… Tüm bunlar sıradan tedbirlerle, analizlerle geçiştirilecek durumda değil. Faydacı okumalarla anlaşılacak gibi ise hiç değil. Bir düşünürün söylediği şu söz hepimizin kulağına küpe olmalı: Bir ülkede sokaktaki insan ne tasavvur ederse, o ülkede devlet tam olarak odur…
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv Bilişim | Dizi | Röportaj | Karikatür |
© ALL RIGHTS RESERVED |