EDISYON:

Hicret yurduna veda: Dağına taşına kadar vefa

04:0023/06/2024, Pazar
G: 23/06/2024, Pazar
Ersin Çelik

Medine’yi dört günde karış karış olmasa da siyer kitaplarının sayfalarını dolaşır gibi ziyaret ettik. “Gezdik” diyemiyorum, çünkü bu münevver şehir ancak aziz hatıraları yâd edilerek adımlanabilir. Okumakla görmenin ve dinlemekle ortamı teneffüs etmenin arasındaki farkları ve de öğrenilenleri eş zamanlı temaşa etmenin bereketini bir kez daha görmüş oldum. Hazreti Peygamber’e hicretinde ev sahipliği yaptıktan sonra kısa sürede gelişerek İslam dünyasının en önemli devlet, ilim, kültür, eğitim merkezi

Medine’yi dört günde karış karış olmasa da
siyer kitaplarının sayfalarını dolaşır gibi
ziyaret ettik. “Gezdik” diyemiyorum, çünkü bu münevver şehir ancak
aziz hatıraları yâd edilerek
adımlanabilir. Okumakla görmenin ve dinlemekle ortamı teneffüs etmenin arasındaki farkları ve de öğrenilenleri eş zamanlı temaşa etmenin bereketini bir kez daha görmüş oldum.
Hazreti Peygamber’e hicretinde ev sahipliği yaptıktan sonra kısa sürede gelişerek
İslam dünyasının en önemli devlet, ilim, kültür, eğitim merkezi
haline gelen Medine’de manevi havanın gücü etkisini öyle gösteriyor ki; gelişen dünya, imkanlar ve modernleşme bu duygunun önüne geçemiyor.

Dün Mescid-i Nebevi’de Efendimiz’i selamlarken hissettiklerimi, gözlemlerimi aktarmaya çalıştığım yazıda da vurgulamıştım: “Ashabı, Peygamber Efendimiz’e hayattayken nasıl saygı gösteriyorsa, ümmeti de asırlardır aynı davranışı sergiliyor.”

İstanbul, Bursa, Konya, Kastamonu gibi şehirlerin manevi iklimlerinin, özellikle de dışarıdan gelenleri etkisi altına aldığını
yıllardan beri
sayısız kişi söylemiştir. Mekke ve Medine’de ise
ruha sirayet eden ve düşünceyi de etkisi altına alan
bu gerçeklik -ilk şehirde de farklı duygularla- çok belirgin yaşanıyor. Mekanların duygulara nasıl etki ettiğinin mukayesesi ise Mekke’den ayrılıp Medine’ye varınca yapılabiliyor.
Medine’de bizlere rehberlik eden
Çanakkale Müftüsü Mustafa Bilgiç Hocamız
, Mekke’deyken hepimizin farkında olduğu Kabe’nin dışına çıkınca şahit olunan hengâmenin tekrar Kabe’ye dönünce sonlandığına dikkat çekti. Tam olarak böyleydi Mekke. Hac zamanı yaklaştıkça koşturan ve vazifeleri yetiştirmeye çalışanları misafir ederken otoritesinden de asla taviz vermiyor şehirlerin annesi.. Mustafa Bilgiç Hoca, “Cenab-ı Allah Mekke’de Celal, Medine’de Cemal sıfatları ile tecelli eder” dedi ve ekledi: “Medine’yi gezdiğinizde bu rahatlığı (Cemal’i) bütün iliklerinize kadar hissedersiniz.”
Öyle de oldu. Medine aynı zamanda
karşılıklı ve süregelen vefanın yurdu
... Peygamber Efendimiz, zulüm ve baskılar sonucu hicret etmek zorunda kaldığı doğup büyüdüğü Mekke’yi, Medine’de kurduğu İslam devletine liderlik ederek büyük bir hoşgörüyle fethetmesinin ardından, kendileri için kurulan çadırda ikamet ederek şehirdeki yeni düzeni kurup
İslami hayatın temellerini atmış
. Bu sürede, kendileri ile sefere katılan Medineliler endişelenmiş ve Hazreti Peygamber’in bir daha hicret yurduna dönmeyeceği korkusuna kapılmışlar. Kendisine kucak açan Ensar’ın tedirginliğini sezen Fahri Kainat Efendimiz yanlarına gelerek, “Konuştuğunuz nedir?” diye sorup, üzüntülerinin nedenini öğrenince büyük bir vefa örneği sergileyerek şunları söylemiş: “Ey Ensar! Öyle bir şey yapmaktan Allah’a sığınırım. Ben sizin memleketinize hicret ettim. Hayatım hayatınızla, ölümüm de sizin yanınızdadır.”
Medine’deki manevi iklimin özünde misafirlerine sirayet eden bu vefa duygusu var sanırım. Şehrin ismine cismine, Mescid-i Nebevi başta olmak üzere camilerine ve hatta dağına taşına kadar vefa... Bu muhabbetin hiç eksilmeden
asırlardır değişik milletlerden Müslümanlar tarafından
sürdürüldüğünü her adımda görmek mümkün. Sahabe mezarlarının yer aldığı Cennet-ül Baki, Uhud ve Hendek savaşlarının yapıldığı bölge ile Hazreti Hamza’nın kabrinin bulunduğu Uhud Şehitliği, Kıbleteyn ve Kuba mescitleri her an dolup taşıyor. Suudlular bu ilgiyi şirk kabul edip, zaman zaman müdahale de ediyorlar lakin Okçular Tepesi’ne çıkmak, oradan bir an olsun bakmak, anı yaşamak, Uhud’u, Efendimiz’in zor anlarını düşünmek, geçerken görmekten
çok farklı ve büyük bir muhabbetin tezahürü
oysa. Güneşin altında yüzlerce kişilik kafilelerin biri gitmeden diğerinin gelmesinin özünde hala Okçular Tepesi’nde yaşananların izlerini, şehitlerin sultanı Hazreti Hamza’ya
Efendimiz’in duyduğu o büyük muhabbetin gölgesi
ni bulma telaşı var..
Zaman mekandan kopmaz… İslam’ın doğduğu yerleri görmeden, hatıraları idrak etmeden bu bütünlüğü fark etmek pek mümkün değil. Çünkü
Medine İslam’ın hard diskidir
. Hemen hemen her karışı
bağrında büyük hikayeler barındırır
.
Biz şimdilik bedensel olarak Medine’den dönüyoruz fakat
yeniden ümmeti Muhammet olabilmek için
hep birlikte her daim yeniden
Medine’ye dönmemiz gerekiyor
. Medine’nin hafızasına, ruhuna, birliğine, vefasına ve özlerin özüne dönmeliyiz.
Salat ve selam ebede kadar senin, alinin ve ashabının üzerine olsun ey Allahın Resulü
. Ümmetin kanayan yarası yüreğimizdeyken geldik kapına. Ümmetin yetimliğinin hüznünü yaşaya yaşaya. Vuslata şükredersen şimdiden özlüyoruz…

Salat ve selam her an yeniden üzerine olsun…

***

Medine’ye veda yazısıyla, Hac farizası süresince kutsal beldelerdeki duygu ve gözlemlerimi Allah nasip etti 10 yazıyla aktardım. Lakin bazı notlarım var ve onları da Türkiye’de iki yazıda yayınlayacağım. Yazılara üste üste yer veren ve çoğunu ilk sayfadan anonslayan gazeteme çok teşekkür ediyorum. Her sabah “bugün yazı var mı” mesajı atan Yazı İşleri Müdürümüz Mustafa Kahraman ağabeye de muhabbetlerimi bildiriyorum.


#Hac
#Mekke
#Medine
#Mescid-i Nebevi
#Ersin Çelik

Günün en önemli haberlerini e-posta olarak almak için tıklayın. Buradan üye olun.

Üye olarak Albayrak Medya Grubu sitelerinden elektronik iletişime izin vermiş ve Kullanım Koşullarını ve Gizlilik Pollitikasını kabul etmiş olursunuz.