O an: Dil tutuluyor, gönlün bağı çözülüyor

04:009/06/2024, Pazar
G: 9/06/2024, Pazar
Ersin Çelik

Hacca gideceğimi öğrenen birçok dostum ve büyüklerimiz en fazla da o anlarını anlattılar. “Kabe’yi ilk gördüğümde…” diye başlanılan ve yutkunulan o eşsiz sahneyi. Bin 400 yıldır hiç durmadan, duraksamadan akıp giden hayatların içinde, bir ömre bedel saniyelermiş. Kaç milyar Müslüman o aşılamaz duygu yu yaşadı bilinmez? Hac arkadaşlarım, “adet üzere” sordular: -Kabe’yi gördüğünde neler hissettin? -Tarif edemem. -Ne oldu? -Dilim tutuldu, gönlümün bağı çözüldü . Şunu anladım ki, anlatılması mümkün

Hacca gideceğimi öğrenen birçok dostum ve büyüklerimiz en fazla da o anlarını anlattılar.
“Kabe’yi ilk gördüğümde…”
diye başlanılan ve yutkunulan o eşsiz sahneyi.
Bin 400 yıldır
hiç durmadan, duraksamadan akıp giden hayatların içinde, bir ömre bedel saniyelermiş.
Kaç milyar Müslüman o
aşılamaz duygu
yu yaşadı bilinmez?

Hac arkadaşlarım, “adet üzere” sordular:

-Kabe’yi gördüğünde neler hissettin?

-Tarif edemem.

-Ne oldu?

-Dilim tutuldu,
gönlümün bağı çözüldü
.
Şunu anladım ki,
anlatılması mümkün olmayan
,
tarifi eksik kalan
ve sonrasında
uzun uzadıya bakmakla da aşılamayacak
hal imiş.

Sonra?

Binlerce insanın etrafında pervane olduğu
Kabe ve sen! Nefeslerin nefeslere karıştığı, ırkların, renklerin, milletlerin, lisanların
yek vücut
olduğu metaf alanında yalnız gibisin. İlk gelişin, ilk görüşün. Sen ve Allah’ın evi Kabe.
Sonrası rüyadan ötesi. İçten
ta içeriden edilen dualar
, dualar, dualar. Kabul olacağı müjdelenen talepler.
Ne isimler geliyor akla ne de daha önce çalışılmış, tekrar edilmiş sözler…
Gönlün ne isterse o geliyor dile
. Gönlün kimi anıyorsa aracılık ediyorsun.
Ve Tavaf başlıyor. İslam dininin
bütün ihtişamı ve ahengiyle
hemhal olma vakti. Artık tek değil, selde bir damlasın. İnsanlar
ayaklarını hissetmiyor
gibi. Sanki metaf alanı da dönüyor.

Sahi iki büklüm olmuş dedeler ve neneler bu gücü nereden alıyorlar?

Dualar, teşrikler, tekbirler… Ve bir kez daha, bir kez daha iman ediyorsun; böyle bir telaşı, böyle bir gayreti, aşkı, azmi ve heyecanı
Allah’tan başka hiçbir gücün oluşturamayacağı
na. İnanmak ve iman etmek ise en büyük nimet.
Tavaftasın ve
eşitler arasındaki eşitsizliğin
burada sona erdiğinin ilanı, ispatı ve delilisin artık.

Nasıl da çabucak bitti!

Tavaf namazlarımızı kılıp, zemzem sularımızı içeceğiz. Bir bardak, iki bardak… Daha önce içtiğim tüm zemzem sularından farklı bir lezzet var. Soruyorum çevremdekilere, aynı şeyleri düşünüyorlar.

Tam karşında Kabe.

“Döndüm kıbleye ve Kabe…” Bu sefer
kıble de sana dönük
. ‘O an’dan sonra o namaz. Ne anlatılabilir ne de bir tarifi var…

Ziyaret umresini yarıladık. Say vakti, hazırlık yaparken gruptan uzaklaşmışım.

Rehberliğimizi eden İrfan Açık Hocamız dualar ettiriyordu. Geri kaldım diye panik yaptım. Ama ne panik? Safa ile Merve tepeleri arasında koştur koştur grubumuzu arıyorum. Sonra durdum! Anladım ki olması gereken de buymuş zaten.
Hacer annemiz gibi
oradan oraya koşturmak... Hamdolsun.
Say biterken, ihramdan çıkmaya yöneliyorsun. Bir tutam saç karşılığında… Şunun şurasında
18 saat giydiğim
iki parça kumaş
sağladı bu disiplini. İslam ne yüce bir din. Basit bir kumaş parçasıyla, bir havluyla terbiye ediyor inananları. Sınırları çiziyor.
Saçının teline bile
hükmedemiyorsun. Hamdolsun.

***

Mekke’de dördüncü günü geride bıraktım. Gündüzleri gazetecilik faaliyetlerimizi yapıyor geceleri de Kabe’ye gidiyoruz. İlk umreden sonra, ertesi gün nafile tavaf için geldiğimde, metaf alanına alınmadım. Bir süredir böyleymiş. İhramsız olanlar üst katlara yönlendiriliyor. Fakat Kabe’nin zemininde olmak gibisi yok. Bir de sabah namazı vaktine kadar kalınırsa hissiyat daha bir başka oluyor.

***

Mekke-i Mükerreme’de iki iklim var. Biri malum, gündüzüyle gecesiyle hissedilen sıcak, yakıcı hava. Diğeri de
her anıyla yaşanılan maneviyat
. Öyle bir denge ki, Allah’ın davetine koşarak gelen milyonlarca Müslüman
45 dereceyi geçen sıcaklığı hiç hissetmiyorcasına
, birçoğu güneşin alnında ibadetlerini yapıyor. Yukarıda da vurgulamıştım, yaşlı adamlar ve kadınlar da en diri, en gençler kadar tavafta ve Say’dalar.
Hayatlarının kalan enerjilerini
bu büyük buluşmada harcarcasına gayretle ve aşkla vazifeleri yapıyorlar. Bir de düşkünler, hastalar ve bedensel engelliler var. Onları görünce, -ki sayıları hiç az değil- insan kendine çeki düzen veriyor. ‘Yoruldum, ayaklarım ağrıdı’ gibi
serzenişler, mahcubiyete dönüşüyor
. İdrak ettim ki, Kabe gelen her misafirini yeniden inşa ediyor. Hayatların, kalan ömürlerin miladı oluyor.

Allah gidemeyen, gitmek için can atan ve bir kez daha diyerek özlemle yanıp tutuşan herkese nasip etsin.

#hac
#umre
#Kabe
#namaz
#Mekke
#tavaf
#Müslüman
#kıble