Akciğer kanserinin, dünya genelinde her yıl yaklaşık 2,1 milyon insanı etkilediği ve bu hastalıktan yaklaşık 1,7 milyon kişinin yaşamını yitirdiği belirtildi. Dünya genelinde en sık ölüm nedeni olarak gösterilen akciğer kanserine bağlı saatte 20 hastanın yaşamını yitirdiği belirtildi.
Kanserle Dans Derneği tarafından, "Akciğer Kanseri Farkındalık Ayı" kapsamında, "Kanserle Dans Basın Buluşmaları - Akciğer kanserinde erken tanı ve yeni geliştirilen tedaviler" konulu etkinlik düzenlendi.
Dünyanın dikkatini, her yıl yaklaşık 2 milyondan fazla kişiyi etkileyen ve yaklaşık 1,7 milyon kişinin hayatını kaybetmesine yol açan akciğer kanseri hastalığına çekmek için gerçekleştirilen etkinlik, Flamenko dans gösterisiyle başladı.
Türkiye'de de en fazla can kaybına neden olan kanser türü
İç Hastalıkları ve Tıbbi Onkoloji Uzmanı Prof. Dr. Umut Demirci, akciğer kanserinin, dünyada olduğu kadar Türkiye'de de en fazla can kaybına neden olan kanser türleri arasında yer aldığını vurguladı.
Akciğer kanserinin, hem erkekler hem de kadınlar için kansere bağlı ölümlerde önde gelen nedenler arasında bulunduğunu ifade eden Demirci, "Şu an her bir saat boyunca dünya genelinde 20 hasta, akciğer kanseri nedeniyle hayatını yitiriyor. Yine benzer şekilde, her 4 kansere bağlı ölümden biri akciğer kanseri nedeniyle gerçekleşiyor. Türkiye'de her yıl yaklaşık 211 bin yeni kanser vakası bildirilmektedir. Bu vakalar içinde akciğer kanseri oranı yüzde 16,5'tir. Akciğer kanserine bağlı yıllık yaklaşık 117 bin hasta kaybedilmektedir." bilgisini verdi.
- Demirci, "Bildirilen yeni vakalar arasında erken tanı alabilenlerin oranı, yüzde 21,5 iken, bu hastaların 5 yıllık yaşam oranı ise yüzde 60'lardadır. İleri evre hastalıkta ise 5 yıllık yaşam oranı yüzde 6'dır. Yaşam oranlarında fark çok net iken, kanser tedavisinde erken tanının yeri ve önemi göz ardı edilemez." dedi.
Yenilikçi tedaviler yan etkileri azaltırken, yaşam kalitesini de artırıyor
Akciğer kanseri tedavisinde 1990'larda yaygın olarak kullanılmaya başlayan kemoterapi gibi geleneksel tedavi yöntemlerini takiben, 2004'ten itibaren yenilikçi tedavilerin ciddi bir ivme yakaladığını belirten Demirci, hedefe odaklı tedavilerin gündeme geldiğini söyledi. Demirci, 2011 ve sonrasında ise kanser tedavisinde önemli bir aşama olarak kabul edilen immünoterapinin yer aldığını anlattı.
İmmünoterapinin, vücudun kanserle savaşmak için doğal savunmasını güçlendiren bir tür biyolojik tedavi türü olduğunu ifade eden Demirci, sözlerine şöyle devam etti:
"İmmünoterapi, diğer tedavilerden farklı olarak, direkt tümörün kendisini değil, vücudun bağışıklık sistemini güçlendirerek tümörü yok etmeyi amaçlıyor. Kanser, genellikle bağışıklık sisteminin doğal savunmalarının çoğunu aşarak kanser hücrelerinin büyümeye devam etmesine neden olur.
İmmünoterapiler, bağışıklık sisteminin kanser hücrelerini seçici bir şekilde tanımasına ve ortadan kaldırmasına yol açar. Bağışıklık sisteminde uzun süreli bir hafıza oluşturur. Bu nedenle zaman içinde kanserin sürekli kontrolüne ve bu yolla uzun süreli ve kalıcı tümör yanıtlarına ve sağkalım oluşmasına neden olur. İmmünoterapi uygulamalarında, daha az yan etki ile beraber, hastaların tedavi sürecindeki yaşam kalitelerinde artış sağlanabiliyor."
Sigara içenlerde akciğer kanseri riski 10 kat daha yüksek
Akciğer kanserinin gelişiminde sigara kullanımının önemli bir risk faktörü olduğunun altını çizen Demirci, "Sigara içenler için akciğer kanseri riski, yaşam boyu sigara içmeyenlere göre ortalama 10 kat daha yüksek. Risk, sigara miktarı, sigara içme süresi ve başlama yaşı ile artıyor. Sigarayı bırakmak, kanser öncesi lezyonlarda ve akciğer kanseri geliştirme riskinde bir azalmaya neden olur. Sigara içenler, sigarayı bıraktıktan sonra yıllarca yüksek akciğer kanseri riski taşımaya devam ediyor." diye konuştu.
Demirci, ileri yaşın, çoğu kanser için en önemli risk faktörü olduğunu da vurgulayarak, sigara dumanındaki kansere neden olan maddelere maruz kalma, asbest, arsenik, krom, berilyum, nikel ve diğer ajanlara mesleki maruziyet, radyasyona maruz kalma, hava kirliliği olan bir bölgede yaşamak ve ailede akciğer kanseri öyküsü bulunmasının da riskler arasında bulunduğunu bildirdi.
Prof. Dr. Demirci, akciğer kanserinin en sık görülen belirtilerinin de geçmeyen veya giderek kötüleşen öksürük, öksürürken kan veya kanlı balgam çıkarma, derin nefes alırken, öksürürken veya gülerken kötüleşen göğüs ağrısı, iştahsızlık, halsizlik, yorgunluk ve kilo kaybı, ses kısıklığı, nefes darlığı, sürekli tekrarlayan veya geçmeyen bronşit veya zatürre gibi akciğer enfeksiyonları olduğunu söyledi.
Kanserle Dans Derneği Başkanı Sevil Gürkan da akciğer kanserinde erken tanı ve tedavinin önemine dikkati çekti.
Yeni tedavi ve ilaçlardan çok olumlu sonuçlar alındığının tespit edildiğini dile getiren Gürkan, "Yenilikçi tedavilere erişimin sağlanması konusunda, yetkililerin çalışmaları hızlandırması en büyük temennimiz." dedi.