Ramazan ayı için geri sayım sürüyor. Üç aylara girilmesinin ardından Ramazan heyecanı da başlamış oldu. On bir ayın sultanı Ramazan'ın bu sene hangi güne denk geldiği de araştırmaların başında geliyor. Milyonlarca müslüman bir aylık oruç ibadetini gerçekleştirmek ve bu özel günleri en verimli şekilde geçirmek için sabırsızlanıyor. Peki 2025 ramazan ne zaman başlıyor? İlk oruç hangi güne denk geliyor?
İslam dünyasında oldukça önemli olan mübarek üç aylara girildi. Ramazan ayının da yaklaşmasıyla araştırmalar hız kazandı. Diyanet'in yayınladığı takvime göre bu sene Ramazan ayı 1 Mart'ta başlayacak. İşte 2025 dini günler takvimi...
RAMAZAN NE ZAMAN? İLK ORUÇ HANGİ GÜN?
İlk sahura 28 Şubat'ı, 1 Mart'a bağlayan gece kalkılacak. 1 Mart 2025 günü ilk oruç tutulacak.
2025 DİNİ GÜNLER TAKVİMİ
Ramazan-ı Şerif'in Başlangıcı: 1 Mart 2025 Cumartesi (1 Ramazan 1446)
Kadir Gecesi: 26 Mart 2025 Çarşamba (26 Ramazan 1446)
Ramazan Bayramı 2025 ne zaman, bayram hangi gün?
Arefe Günü: 29 Mart 2025 Cumartesi
Ramazan Bayramı 1. Günü: 30 Mart 2025 Pazar (1 Şevval 1446)
Ramazan Bayramı 2. Günü: 31 Mart 2025 Pazartesi (2 Şevval 1446)
Ramazan Bayramı 3. Günü: 1 Nisan 2025 Salı (3 Şevval 1446)
RAMAZAN AYININ ÖNEMİ VE FAZİLETİ
Ramazan ayı; ay takvimine göre dokuzuncu ayın adıdır. İslam dini Ramazan ayına büyük bir önem vermiştir. Ramazan ayına “on bir ayın sultanı” denilmiştir.
Ramazan sözcük olarak “yaz sonunda yağıp yeryüzünü tozlardan temizleyen yağmur” manasında “er-ramza” kelimesinden almıştır. Yağmur yeryüzünü nasıl temizleyip yıkarsa Ramazan ayı da müminlerin günahlarını öylece temizleyip yok eder.1
Yüce Rabbimiz Kur’anı Kerimde Ramazan ayını şöyle açıklıyor.
شَهْرُ رَمَضَانَ الَّذِيَ أُنزِلَ فِيهِ الْقُرْآنُ هُدًى لِّلنَّاسِ وَبَيِّنَاتٍ مِّنَ الْهُدَى وَالْفُرْقَانِ فَمَن شَهِدَ مِنكُمُ الشَّهْرَ فَلْيَصُمْهُ وَمَن كَانَ مَرِيضًا أَوْ عَلَى سَفَرٍ فَعِدَّةٌ مِّنْ أَيَّامٍ أُخَرَ يُرِيدُ اللّهُ بِكُمُ الْيُسْرَ وَلاَ يُرِيدُ بِكُمُ الْعُسْرَ وَلِتُكْمِلُواْ الْعِدَّةَ وَلِتُكَبِّرُواْ اللّهَ عَلَى مَا هَدَاكُمْ وَلَعَلَّكُمْ تَشْكُرُونَ
“Ramazan ayı; insanlara yol gösterici doğrunun ve doğruyu eğriden ayırmanın açık delilleri olarak Kuran’ı Kerim’in indirildiği aydır. Sizden her kim bu aya erişirse onu oruçlu geçirsin.”
Kuran’da “Haram aylar“ olarak bilinen Araplarca hürmet edilen dört haram ayın (Zilkade, Zilhicce, Muharrem ve Recep) bir ayrıcalığı vardı. Ancak Ramazan ayını değerli ve ayrıcalıklı kılan birçok yönü vardı bunlar;
Ramazan, oruç ayıdır.
Ramazan, Kur’an ayıdır.
Ramazan, takva ayıdır.
Ramazan, Allah’ı yüceltme ayıdır.
Ramazan, şükür ayıdır.
Ramazan, doğruyu bulma ayıdır.
Ramazan, tövbe ayıdır.
Ramazan itikaf ayıdır.
Ramazan, bin aydan daha hayırlı olan Kadir gecesini içinde saklayan mübarek bir aydır.3
“Ramazan ayı öyle bir aydır ki; evveli rahmet, ortası mağfiretve sonu cehennem ateşinden azattır.”
Oruç lugatta; nefsi meylettiği şeylerden alıkoymak yani kendini tutmak demektir. Dinimizdeki anlamı ise, nefsin belli başlı istekleri olan yeme, içme ve cinsel münasebetten bütün gün kendini tutmak demektir.
Kuran’ı Kerimde Rabbimiz;
يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُواْ كُتِبَ عَلَيْكُمُ الصِّيَامُ كَمَا كُتِبَ عَلَى الَّذِينَ مِن قَبْلِكُمْ لَعَلَّكُمْ تَتَّقُون
“Ey iman edenler! Oruç, sizden önceki ümmetlere farz kılındığı gibi size de farz kılındı.” Bu ayet ile birlikte Rabbimiz şekil ve süre farklı olsa da oruç ibadetinin geçmiş ümmetlerde de farz kılınmış bir ibadet olduğunu bildiriyor. Kazandırdığı birçok mükâfatına rağmen oruç ibadeti insan nefsine en ağır gelen ilahi bir emirdir.
Orucun ibadetinin farz kılınmasının hikmeti; Allah’ın emrine boyun eğmek ile birlikte, kulluk zevkini tatmak, ruhu, riya ve gösteriş gibi hastalıklarından arındırarak kendini Allah’ın korumasına teslim etmek için nefis ile mücadele etmektir.
Hz. Peygamber orucun da insan davranışlarını etkileyen ve düzenleyen yönlerine de işaret eder. Oruç ibadetinin mükâfatını Allah’ın vereceğini, birinin oruç tuttuğu zaman kötü söz söylememesini, biri kendisine çatar ise ona ‘ben oruçluyum” demesini, oruç ağız kokusunun Allah katında misk kokusundan daha güzel olacağını ve oruçlunun rahatlayacağı iki sevinç olduğunu; birisi iftar ettiği zaman diğerinin ise orucun sevabıyla Rabbine kavuştuğu an olduğunu Peygamberimiz (sas) bize bildirmiştir.
Oruçla ilgili bu hadiste Peygamberimiz dört hususa değiniyor. Birinci olarak; orucun mükâfatına, ikinci olarak oruçlu bir mümin, kendisine sataşıldığın da ne yapması gerektiğine, üçüncü olarak; oruçlunun midesinin boşalmasından dolayı ağzının kokacağı bildiriliyor. Hâlbuki dinimiz ağız kokusuna çok önem vermektedir. Fakat oruçlu iken, ağız kokusu, Allah katında misk kokusundan daha güzel koktuğunu anlatıyor. Son olarak ise; iftar etmenin mutluluğundan, bundan daha büyük bir mutluluğunda ahirette Rabbimize kavuşacağımız an olduğu anlatılıyor.
Hadiste; orucun kalkan olduğu, nasıl ki savaşta askerleri ok veya kılıç darbelerinden koruyor ise oruçta insanı; nefsi istek ve arzulardan, dünyevi işlerden, şeytanın vesveselerinden öylece korur. Burada oruçluya yakışan aç olmasına rağmen yüzündeki tebessümü, tatlı dili ile insanlara hitap etmeyi, gönül kırmamayı, sevgi ve merhamet gibi duygularla Ramazan ayını geçirmesi hedeflenmiştir.
Orucun diğer ibadetlerden farklı olan bir yönü ise; orucun sırf Allah rızası için yapılan bir ibadet olmasıdır. Yani; oruçlu bildirmediği halde, dışarıdan hiç kimsenin bilemeyeceği, riya ve gösterişten uzak bir ibadet olmasıdır.
Çünkü orucun diğer ibadetler gibi görünür bir şekli yoktur. “İnsanın oruç dışında her ameli kendisi içindir. Oruç benim içindir ve mükafatını ben vereceğim.”
İmam-ı Gazali orucun üç derece olduğunu söylüyor. Birbiri ardına gizlenmiş üç perde derecelerin ilki; yemekten, içmekten ve cinsi münasebetten uzak durmaktır. Buna “avam orucu denir. İkinci derece ise; “havasın orucu” dur. Kulak, dil, göz, el, ayak ve azaları günahlardan uzak tutmak demektir. Bu orucun kalbe tesiri büyüktür. Üçüncü derece ise, “ahassu’l havasın” orucudur. Kalbi, dünyevi düşüncelerden tamamen arındırıp, Allahtan başka her şeyi kalpten uzaklaştırmaktır.8 İşte feyzin ve bereketin döküldüğü yer burasıdır.
Oruç; sadece sahura kalkıp, sahur yemeği yiyerek akşam ezanı okuyuncaya kadar aç kalma şeklinde anlaşıldığında bu, açlık eylemi olarak yorumlanacak bir iştir. Hâlbuki oruç, aç kalma eylemi değildir. İnsanın midesine hâkim olduğu gibi sinirlerini de hakim olması gereken bir ibadet söz konusudur. Gözüne, diline hâkim olması gereken bir ibadettir oruç. Bunlarla beraber oruç alemine girmiş oluyoruz. Aksi takdirde oruç, bir alem Müslüman başka bir alem olur ki ona da Allah oruç için vadettiği sevabı vadetmemiş olur.
Allah Resulü (sas) bir gün ashabıyla oturuyordu. Kıyamet günü amellerine gelince şöyle buyurdu.
-Kıyamet günü bir çok kimse Tehame (büyük bir dağ ismi) kadar sevapla gelir. Fakat Allah onun bütün amellerini boşa çıkartır.
Sahabeden biri bu kavmi nasıl tanıyacağız diye sorduğunda Peygamberimiz (sas) şöyle buyurur.
-Onlar oruç tutar, namaz kılarlar ama kendilerine haramdan bir şey teklif edildiği zaman Allahtan korkmadan haram işlerler. İşte Allah onların amellerini kabul etmez.
“Yalanı ve yalana göre hareket etmeyi terk etmeyenin yemeği, içmeyi bırakmasına Allah’ın ihtiyacı yoktur.”