Trump’ın imzaladığı kararnameler ve yaptığı açıklamalara bakarak uluslararası ticarette fırtınalı bir döneme girdiğimizi söylemek mümkün. “Önce Amerika” vurgusuyla İkinci Trump döneminde küreselleşmenin tabutuna son çivi çakılabilir.
ABD’nin 47. Başkanı Donald Trump 20 Ocak günü yemin ederek ikinci başkanlık dönemine resmen başladı. Trump yemin töreni sonrası yaptığı konuşmasında önümüzdeki 4 yıl özellikle iç politikaya önem vereceğine işaret etti. Dış politika meselelerinde ise yine ABD’nin çevresine daha çok yoğunlaşacağı görülüyor. Burada özellikle Meksika ve Panama vurgusu yapması önemliydi. Meksika Körfezi’nin adını Amerikan Körfezi yapacağını, Panama Kanalı’nın kontrolünü ise tekrardan ele alacağını belirtti. ABD Başkanı Trump, kendisinin dünyaya barış getiren bir isim olarak anılacağını söyledi. Bu çerçevede aslında Trump’ın “Önce Amerika” sloganı ete kemiğe bürünüyor. Trump kendisini ve ülkesini her türlü uluslararası bağlantı ve sorumluluktan uzak tutmayı ve Washington’ın öncelikleri/çıkarları doğrultusunda bir politika çerçevesi oluşturmak istiyor. Çin ile hegemonya mücadelesinde “dünyanın jandarması” rolünün ABD’ye zarar verdiği ve Pekin’e avantaj sağladığı düşüncesinin bunda rol oynadığını söylemek de mümkün.
Bu, Trump’ın başta Ukrayna olmak üzere belli başlı çatışma alanlarına diplomatik neşter niteliğinde müdahalelerde bulunacağı ve Washington’u sürdürülemez bir destek sürecine sokmaktan uzaklaştıracak politikalar üreteceği anlamına geliyor. Benzer biçimde Filistin meselesi ve İran-İsrail gibi gerilim alanlarında da Washington’ın askeri müdahalesine yol açmayacak bir sopa-havuç politikası izleyeceğine dair işaretler veriyor.
ÜÇ KRİTİK VAAD
Trump’ın yemin töreninden hemen sonra yaptığı konuşmasında üç unsur öne çıkıyor; güven, güvenlik ve refah. Önümüzdeki dört yıl boyunca esas vaatleri bu üç temel unsur üzerinden şekilleneceğe benziyor. Burada özellikle düzensiz göçle mücadele öne çıkan başlıklardan birisi. Yine federal kurumların restorasyonunun öncelikler arasında olduğu biliniyor. Trump’ın bu çerçevede özellikle otomotiv endüstrisi ve fosil yakıtlara yönelik adımlar atacağı görülüyor. Burada özellikle ABD’nin zengin petrol ve doğalgaz rezervlerini daha çok kullanacağına bunun dışında ise sanayi üretiminin Amerika’ya tekrar yatırımlarla geri dönmesinin sağlanacağına vurgu yaptı. Bu çerçevede ilk döneminde olduğu gibi ABD dışına yatırım yapan şirketleri bir şekilde yurt içine çekmeye yönelik bir nevi sopa havuç politikası da kullanacağı söylenebilir. ABD’nin teknoloji devleri Google, Amazon, Facebook, Apple ve SpaceX/Tesla kurucu ve CEO’larının tam kadro yemin töreninde olması bir tesadüf değil.
YOZLAŞMIŞ YERLEŞİK SİSTEMLE MÜCADELE
Trump’ın başkanlığının ilk günlerinde iki yüzden fazla başkanlık kararnamesine imza atması bekleniyor ki bu aslında Washington’ı tepeden tırnağa şekillendirme amacı taşıyan bir hedefe işaret ediyor. Zaten konuşmasında da “yozlaşmış yerleşik sistem” diyerek kendi hedefini ortaya koymuş oldu. Burada özellikle Dışişleri, Savunma ve Eğitim Bakanlığı gibi kurumların baştan aşağı reformdan geçirileceği söylenebilir. Tabii Trump LGBT ile mücadele çerçevesinde de önemli bir kararnameye imza atacağını ve sadece iki cinsiyetin olduğunu yani kadın ve erkek olarak iki cinsiyetin garanti altına alındığı bir kararnameyi de imzalayacağını açıkladı. Bu noktada Trump’ın ilk 4 yıllık başkanlık döneminden önemli tecrübeler kazandığını ve Washington’da kendisine yönelik hamlelere izin vermeden hızlı hareket etmek istediğini görüyoruz.
SEÇİLMİŞ KİŞİ MİSYONU!
Trump’ın yemin töreni sonrası yaptığı başkanlık konuşması sembolik göndermeleri de içeriyordu. Bu da aslında 4 yılın çerçevesini çizen başka bir alt metin özelliği taşıyor. Konuşmasında Amerika’nın kendi başkanlık döneminde altın çağını yaşayacağını belirten ABD Başkanı yine “Her milletin gıpta ettiği bir ülke olacağız.” ve “Artık sömürülmemize izin vermeyeceğiz.” ifadelerini de kullandı. Trump “Ülkemiz yeniden gelişecek ve tüm dünyada saygı görecek.” dedi. Trump’ın konuşmasının belki de en can alıcı noktası; kendisinin ABD Başkanı olması için “Tanrı tarafından kurtarıldığını” savunmasıydı. Bu tabii geçen temmuz uğradığı suikast girişimine bir göndermeydi. Trump bu suikasttan kurtulmasının tek bir nedeni olduğunu bunun da “Amerika’yı tekrar büyük yapmak için gerçekleştiğini” ve “Tanrı tarafından kendisine sunulduğunu” belirterek Evanjelik Hristiyanlığa bir göndermede de bulunarak kendisine “seçilmiş kişi” misyonu yükledi. ABD’nin çiçeği burnunda başkanı son 250 yılda hiçbir ABD başkanının yaşamadığı sınavlardan geçtiğini de belirterek kendisini ayrıcalıklı bir konuma yerleştirdi. Bu da aslında Trump’ın tüm ABD başkanları arasında kendisine farklı bir misyon yüklediğini gösteriyor. Bu seçilmiş kişi kompleksi hem ABD hem de dünya için iki tarafı keskin bıçak anlamına geliyor. Sonuçta kendisinin “Tanrı tarafından seçildiğini” düşünen ve dünyanın en güçlü ordusuna hükmeden bir isimden bahsediyoruz…
ODAK NOKTASI YAKIN ÇEVRE
ABD Başkanı Trump, Beyaz Saray’daki ilk gününde Washington’daki yerleşik sistemi neredeyse tepetaklak edecek onlarca kararnameye imza attı. Baktığımız zaman sadece iç siyasete ilişkin değil dış siyasete ilişkin de kritik adımlar attığını görmekteyiz. Trump, ABD’nin Dünya Sağlık Örgütü’nden ve Paris İklim Anlaşması’ndan çekilme sürecini başlattı. Selefi Joe Biden’ın bir hafta önce çıkardığı terör listesine Küba’yı yeniden ekledi. 6 Ocak 2021 kongre baskınına katılan ve bir şekilde haklarında cezai işlem uygulanan 1600 taraftarı için de af çıkardı.
Meksika sınırında acil durum ilan etti. Meksika merkezli uyuşturucu kartellerini “yabancı terör örgütü” olarak tanımladı ki bu oldukça kritik bir madde. ABD bildiğiniz gibi terörle mücadele bahanesiyle hem Afganistan’ı hem Irak’ı işgal etmişti. İnsan şimdi düşünmeden edemiyor sıra Meksika’ya mı geldi diye... Bu çerçevede Trump’ın kartelleri terör örgütü ilan ederek Meksika içerisinde orduya müdahale alanı açma durumu da söz konusu ki bu yaklaşık 100 yıldır barış içinde yaşayan iki komşu ülkeyi karşı karşıya getirebilecek bir durum.
Hakeza Meksika Körfezi teriminin Amerika Körfezi olarak değiştirilmesi sürecini de başlattı ve “Panama Kanalı’nı geri alacağız” ifadesini de kullandı. “Grönland harika bir yer uluslararası güvenlik için ona ihtiyacımız var” dedi. Putin’le yakın zamanda görüşeceklerini ifade etti. Ancak burada daha önceki yaklaşımından biraz farklı bir söylem gördük. Trump, Ukrayna’da Rusya’nın kendisini mahvettiğini ve eğer anlaşmaya yanaşmazsa Rusya’nın başının büyük belaya gireceğini söyledi. Böylece Ukrayna savaşında bir çözüm ya da ateşkes sağlanma umudunu biraz daha uzatmış oldu. Bu arada Trump’ın Ukrayna’daki temsilcisinin de 100 günlük bir süreyi işaret ettiğini de not edelim. Trump’ın ilk döneminde yarım kaldığını düşündüğü Suudi Arabistan-İsrail normalleşmesini ilk yüz gün içerisinde gerçekleştirmeyi hedeflediği de söylenebilir. Yeni ABD Başkanı’nın ilk yurt dışı ziyaretini Riyad’a yapabileceğini söylemesi bu yönde bir hamleyi gösteriyor.
KÜRESELLEŞMENİN TABUTUNA SON ÇİVİ
Trump’ın imzaladığı kararnameler ve yaptığı açıklamalara bakarak uluslararası ticarette fırtınalı bir döneme girdiğimizi söylemek mümkün. İkinci Trump döneminde küreselleşmenin tabutuna son çivi çakılabilir.
Financial Times’ın haberine göre ABD Başkanı Donald Trump görevinin ilk gününde ABD’li uluslararası şirketlere ek vergi uygulayan ülkeleri hedef alan adımlar atma talimatı verdi. ABD Başkanı 1 Şubat’tan itibaren Meksika ve Kanada’ya ek yüzde 25 gümrük vergisi getireceğini de açıkladı. Trump ayrıca BRICS üyesi ülkeleri hedef alan bir açıklama da yaptı. Buna göre ABD’ye ihracat gerçekleştiren BRICS üyesi ülkelere yüzde 100 oranında gümrük vergisi getirileceğini işaret etti.
Trump bununla da yetinmedi. Avrupa Birliği üyesi ülkeleri de hedefe koydu. AB’ye üye ülkelerin ABD’den daha fazla doğalgaz ve petrol alması gerektiğini vurguladı. ABD ile Avrupa Birliği üyesi ülkeler arasındaki dış ticaret açığı Brüksel lehine, Trump da bu açığı kapatmayı hedefliyor. ABD başkanı küresel ticarette cehennemin kapılarını sonuna kadar açmış durumda. Şimdi bu yaptırımların hedefindeki ülkelerin vereceği cevap merak ediliyor.
TÜRKİYE İÇİN FIRSAT PENCERESİ
Son olarak Türkiye’ye ilişkin ne gibi sonuçları olacak diye soracak olursak, Trump döneminin yukarıda da belirttiğimiz gibi daha çok iç politik meselelere odaklanacağını görüyoruz. Bu da aslında çevre coğrafyasında Türkiye’ye daha bağımsız bir hareket alanının açılacağı anlamına geliyor. Bu özellikle güney sınırlarımızdaki terör tehdidinin bertaraf edilmesi açısından önemli ve yine Ukrayna cephesinde eğer Trump dediği gibi savaşı bitirecek olursa Türkiye için ekonomi ve siyasi çerçevede önemli bir rahatlama sağlayacaktır…