Gazze’nin şanlı direnişi ve İsrail’in Pirus zaferi

04:0021/01/2025, Salı
G: 21/01/2025, Salı
Yeni Şafak
İllustrasyon: Cemile Ağaç Yıldırım.
İllustrasyon: Cemile Ağaç Yıldırım.

Müstakil ve hür bir Filistin devletinin kuruluşu, sadece Filistin halkının değil, tüm insanlığın ortak zaferi olacaktır. Bugün bir adım atıldı; yarın bu adımlar birleşecek, zulme karşı bir barış köprüsü kurulacaktır. Filistin halkı, adaletin ve insanlığın gücünü arkasına alarak onurlu bir geleceği inşa edecektir.

Prof. Dr. Süleyman Kızıltoprak / Kütahya Dumlupınar Üniversitesi Rektörü

Nükleer silahlar dâhil, ABD ve İngiltere’nin her türlü desteğini yanına alan 500 bin kişilik bir orduya sahip İsrail ve sadece yerin altında ve üstünde savaşabilen el yapımı silahlara sahip en fazla 30 bin olduğu tahmin edilen inançlı Hamas ve İslami Cihad örgütlerinin karşı karşıya geldiği asimetrik savaşta yüzde 70’i sivillerden oluşan yaklaşık 50 bin Filistinli şehit olurken, İsrail mutlak bir zafer kazanamamış Hamas da mağlup olmamıştır. Bu kapsamda 500 günden sonra ilk kez daimi bir ateşkese bu kadar yaklaşılmıştır. Bu açıdan başladığı umut edilen bu barış süreci oldukça değerlidir.

YOK EDİLEMEYEN DİRENİŞ

Gazze’den yükselen barış umudu, yalnızca Filistin topraklarının değil, tüm insanlığın vicdanında yankılanan bir çağrıdır. Hamas ve İsrail arasında sağlanan bu anlaşma, acı dolu yılların ardından çatışmaların yerine umudu, yıkımın yerine yeniden inşayı getirmek için eşsiz bir fırsat sunmaktadır. Bu süreç Gazze’nin sınırlarını aşarak, bölgenin ve dünyanın huzuruna açılan bir köprü işlevi görmelidir. Her barış adımı, insanlık onurunu yücelten bir ışık, daha insanca bir yaşam için yanıp tutuşan bir meşaledir. Kalplerimiz, bu anlaşmanın kalıcı barışa dönüşmesi, halkların özgür ve güvenli bir geleceği birlikte kurabilmesi için atmaktadır. Bu umut, her insanda sevgiyi, anlayışı ve kardeşliği güçlendirsin…

Bu ateşkes, Filistin halkının onurlu mücadelesindeki azim ve direnişin bir tezahürü olarak tarihin altın sayfalarına yazılmaktadır. Barış ve istikrar yolunda atılan bu adım, yalnızca Filistin halkı için değil, tüm dünya için bir umut ışığıdır. Zorluklara göğüs gererek bu zaferi kazanan Filistin halkı direnişin ve azmin sembolü olmuştur. Şimdi, bu barışın gölgesinde yaralar sarılmalı; barışın bereketli toprağında dayanışma, sevgi ve adalet yeniden yeşermelidir. Bu ateşkes, her çocuğun savaşın seslerinden uzak, barışla dolu bir geleceğe uyanması için bir başlangıç olsun. Barışın huzur dolu yankıları, tüm dünyada sonsuza dek süren bir sevgi şarkısı gibi yankılansın.

BAĞIMSIZ FİLİSTİN’E DOĞRU

1967 sınırlarını esas alarak kalıcı bir barışın sağlanması, yalnızca Orta Doğu için değil, tüm dünya için bir adalet ve huzur çağrısıdır. Bu çözümde, bağımsız Filistin ve İsrail devletlerinin sınırları kesin olarak belirlenmeli ve Kudüs, bağımsız Filistin’in başkenti olarak ilan edilmelidir. Tıpkı İsrail’in kuruluşunda olduğu gibi, Filistin’in devlet olarak tanınması da Birleşmiş Milletler liderliğinde, uluslararası hukukun çerçevesinde gerçekleşmelidir. “En kötü barışın, en iyi savaştan iyi olduğunu” buyuran bir peygamberin ümmeti olarak, bu ateşkes anlaşması Filistin halkı için mutlak bir zafer anlamına gelmiyorsa da İsrail için de Pirus zaferi anlamına geldiği görülmektedir.

Filistin halkının özgürlük ve bağımsızlık mücadelesi ile İsrail’in güvenlik taleplerinin dengelendiği bu çözüm, kalıcı istikrar ve birlikte yaşam için bir temel oluşturabilir. Tüm tarafların eşit haklara sahip olduğu bir barış düzeni, bölgede adaletin ve barışın kök salmasına öncülük etmelidir. Bu süreç, dünya liderlerinin, uluslararası toplumun ve vicdan sahibi her bireyin desteğini ve çabasını gerektirir. Bağımsız Filistin devletinin ilanı, yıllardır süren acı ve çatışmaların ardından halklara yeni bir başlangıç ve umut olacaktır.

KUDÜS’ÜN SAHİPSİZ OLMADIĞINI GÖSTERDİLER

Gazze direnişi Filistin ve Kudüs’ün sahipsiz olmadığını gösterdi. Kudüs’ün ve Filistin’in gerçek sahiplerinin bugünün en büyük vatansever halkı olduğunu kanıtladı. Gazze hakkı olanı alana kadar Kudüs özgür olana kadar Mescid-i Aksa’da tam bir ibadet özgürlüğü sağlanana kadar barış adına yapılan mücadele devam edecektir. Gazze teslim olmadı ve İsrail, soykırımcı bir örgüt olarak tarihe geçmiş, Netanyahu katil olarak UCM’de suçlu bulunmuş ve 500 günün ardından şimdilik kerhen de olsa ateşkes demiştir. Gazze, tarih boyunca olduğu gibi bugün de adalet ve özgürlük mücadelesinin sembolü olmayı sürdürmektedir. Gazze’nin teslim olmaması, zulme karşı direnişin ne kadar güçlü bir iradeyle sürdüğünü göstermektedir. Bu ateşkes, Gazze halkının direnişinin ve dünya vicdanının zaferidir.

İNSANLIĞI SAVUNAN KALE

Gazze, insanlığın ortak değerlerini savunan bir kale olarak dimdik ayakta durmaya devam etmektedir. Filistin halkının bu onurlu mücadelesi, yalnızca kendi özgürlükleri için değil, tüm dünya için adaletin ve insanlığın galip gelmesi adına verilen bir savaştır. Bu süreç, barışın gölgesinde adaletin filizlenmesi için yeni bir başlangıç olmalıdır. Şimdi, uluslararası toplumun sorumluluğu, bu barışı kalıcı hale getirmek, Filistin halkının haklarını teslim etmek ve Kudüs’ün özgürlüğünü teminat altına almaktır. Bu mücadele, yalnızca bir halkın değil, insanlığın ortak vicdanının bir yansımasıdır.

Ünlü Hint şair ve düşünür Rabindranath Tagore’un derin anlamlar içeren şu sözünü hatırlatmak istiyorum: Her yeni doğan çocuk, Tanrı’nın insanlardan ümidini kesmediğinin bir delilidir. Evet, her doğan güneş yeni bir umut ve yeni bir hayattır. Bugün Filistin için atılan barış adımlarında da kendini göstermektedir. Çünkü insanlık, zulüm ve adaletsizlik karşısında hâlâ ümit vadeden bir vicdan taşımaktadır. Bu vicdan, ABD’de başlayıp İngiltere, Almanya, Fransa ve Türkiye gibi ülkelerdeki üniversite öğrencilerinin tertemiz kalplerinden yükselen “Filistin’de Savaşa Son” çağrısında yankı buldu. Biden ve Blinken, Netanyahu, Herzog ve Galant gibi isimler soykırımcı katiller olarak Hitler’in yanında, tarihin çöp tenekesindeki yerlerini almışlardır. Buna karşın Filistinli gençlerin saf ve onurlu sesleri karşılık bulmuş, barış yolunda büyük bir adım olan ateşkes anlaşması sağlanmıştır. Ancak bu, sadece bir başlangıçtır. Merhamet, adalet ve cesaret timsali özgür iradeli gençlerin yükselen sesleri, yalnızca bugün değil, yarınlarda da yankılanmaya devam edecek ve Filistin halkının özgürlük mücadelesine güç katacaktır.

ÖZGÜRLÜK RÜZGARLARI TÜM COĞRAFYAYI SARIYOR

Bugün dünya, Filistin halkının yalnız olmadığını ve özgürlük talebinin evrensel bir hak olduğunu bir kez daha görmüştür. Osmanlı'dan sonra (1917) Filistin halkı, 118 yıldır süren zulme (Nekbe) ve işgale rağmen hak, adalet ve özgürlük arayışından asla vazgeçmemiştir. Bu mücadele, Hz. Musa’nın halkını esaretten kurtardığı o tarihi kıssayı hatırlatmaktadır. Belki de bu neslin Musa’sı ve Davud’u tam da bu gençlerin içinden çıkacaktır. ABD’de başlayan ve dalga dalga tüm dünyaya yayılan bu öğrenci hareketleri ve tarihte ilk kez insanlığın kahir ekseriyeti bir zulmün karşısında ortak paydada dil, din ve renk fark etmeksizin tek safta buluşmuş ve insanlık namına Filistin’i esaretten kurtaracak yeni bir birlik ve direniş hareketinin filizleri olacaktır.

Bu umut dolu tabloda, insanlığın vicdanı yeniden yeşermekte, adalet ve özgürlük rüzgârları tüm coğrafyaları sarmaktadır. Müstakil ve hür bir Filistin devletinin kuruluşu, sadece Filistin halkının değil, tüm insanlığın ortak zaferi olacaktır. Bugün bir adım atıldı; yarın bu adımlar birleşecek, zulme karşı bir barış köprüsü kurulacaktır. Filistin halkı, adaletin ve insanlığın gücünü arkasına alarak onurlu bir geleceği inşa edecektir.



#Gazze
#Filistin
#Orta Doğu