MHP lideri, coğrafyanın ateş hattına döndüğü şu günlerde öncelikle iç cepheyi tahkim etmek istemiştir. Devletin bölünmezliğini tehdit eden bölücü terör örgütünün taktiksel bir hamleyle lağvedilip ülke gündeminden çıkarılmasının merkez amaç olduğu aşikardır. Şüphesiz en büyük zafer sahaya inmeden kazanılandır.
Siyasetin ciltlerce tanımı yapılmış olup bu kavrama dair pek çok yeni tanım da eklenmeye devam etmektedir. Pratik anlamda ise siyaset bazen hadiseler cereyan etmeden tedbir alma, krizleri fırsata çevirme veya buhranları etkili bir politik kıvraklık ve incelikle yürütmek demektir. Siyasetin “anlık değil, kalıcı; günü değil, yarınları kurtaran” şekliyle ifası için ise sadece pratik zekaya sahip olmak yetmez. Bunun yanında güçlü bir tarih bilgisi, hadiseleri iç yüzüyle kavrayabilme kabiliyeti ve namına siyaset yapılan devletin/milletin değerlerine vukufiyet, görgüsüne matuf bir kalbî kavrayış elzemdir. İşte bu güçlü ve üstün kavrayışın, yüksek öngörünün günümüzdeki en güçlü temsilcisi MHP lideri Devlet Bahçeli’dir. MHP liderinin bu ileri görüşlülüğü ve güçlü öngörü yeteneğine sahip oluşu cennet vatanımız üzerinde planlanan pek çok sinsi oyunu bozmuştur. Bilhassa 15 Temmuz sonrasındaki tutumu ve muktedir iradenin tesisi için Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ne olan desteği, iddiamızın en güçlü delilleri arasındadır. Son olarak teröristbaşı ile alakalı yaptığı çağrı da bu düzlemde değerlendirilmelidir.
ÖNCE KIRMIZI ÇİZGİLER SONRA ÇAĞRI
MHP lideri Bahçeli bahse konu çağrısını yapmadan evvel şu kırmızı çizgileri net bir şekilde beyan etmiştir: Teröristler silah bırakacak, teslim olacak, akabinde bağımsız ve tarafsız Türk yargısının hükmüne razı geleceklerdir. Anayasada yer alan ilk dört maddenin ve vatandaşlık tanımını haiz 66. maddenin değişikliği bahse konu olmayacaktır. Terörle müzakere ve mütareke değil mücadele edilecektir. Bu çerçeveyi çizdikten sonra teröristbaşının bölücü terör örgütü üyelerine ‘amasız, fakatsız ve şartsız’ bir şekilde silah bırakıp Türk devletine teslim olması için çağrı yapması gerektiğini ifade etmiş; terör sonlanacaksa bunu dahi sineye çekeceklerini belirtmiştir. Türkiye Yüzyılının hedeflerine uygun olarak terörü bitirme amaçlı yapılan bu çağrı politik çıkarlardan, oy kaygısından veya parti lehine atılmış bir adımın aksine her türlü riski alarak Türkiye’nin istikbali için gövdesini taşın altına koyan güçlü ve onurlu bir duruştan sadır olmuştur. Peki, bu çağrı ile ne amaçlanmaktadır?
TÜM TEHDİTLER BERTARAF EDİLECEK
Elbette bu çağrı karşısında yapılacak her türlü çıkarım ancak kişinin idrak ve yorum kabiliyetine paralel olacaktır. Bize göre bu çağrıyla “terörsüz Türkiye amacı için, topyekun mücadele stratejisiyle birlikte askeri operasyon destekli taktiksel hamle” uygulanmaktadır. MHP lideri, bu adımla birlikte coğrafyanın ateş hattına döndüğü şu günlerde öncelikle iç cepheyi tahkim etmek istemiştir. Devletin bölünmezliğini tehdit eden bölücü terör örgütünün taktiksel bir hamleyle lağvedilip ülke gündeminden çıkarılmasının merkez amaç olduğu aşikardır. Şüphesiz en büyük zafer sahaya inmeden kazanılandır. Yine bu adımla birlikte Türkiye’nin üniter yapıda vücut bulan bütünlüğüne karşı siyaset kisvesi altına pusu kuran DEM’in ve emperyalistlerin elinden Öcalan kozunu almak olduğunu da ifade edebiliriz. Ayrıca Suriye’deki geçiş döneminden istifade ederek kuzeyinde oluşması muhtemel terör devletine karşı ‘önleyici tedbir’ alma amacını taşıdığını da söyleyebiliriz. Şüphesiz; Arz-ı Mev’ud hayaliyle ülkemizin dörtte birine, suya düşmeye mahkum hayallerinde göz koyan; aynı anda İran’ı, Gazze’yi, Lübnan’ı, Yemen’i ve Suriye’yi bombalayıp sivilleri katletmekten imtina etmeyen terör devleti İsrail’e karşı sorunları çözülmüş bir sınır hattı inşa etmek fikrinin de bu çağrının hedefleri arasında olduğu bizim gözlemlerimiz arasındadır. Bu konuda İzzet Ulvi Yönter hocanın sözü meseleyi özetlemektedir: Biz iç ve dış işgal cephesinin bütün oyunlarını bozacağız. Güvence, Cumhur İttifakı’dır.
MİLLİYETÇİLER İŞGAL TEHDİDİNİ ASLA UNUTMAZ
En sonda söyleyeceğimizi en başta söyleyelim: Türk milliyetçileri, Türkiye’nin işgal edilmiş topraklardaki müstevlilerden temizlenerek kurulduğunu ve yeni işgal planlarının devrede olduğunu akıllarından çıkarmazlar. Bu bakımdan taşıdıkları umut ve ülkülerinin yanında ülkesine karşı gelebilecek tehditleri herkesten önce kavrayabilecek sezgi ve öngörüye sahiptirler. Zihinlere ve kalplere kazınan bu gerçekle hareket eden milliyetçiler, ayaklarını sağlam bir şekilde yere basarak tehditleri çok önceden sezip çok hızlı aksiyon alabilmekle marufturlar. İşte MHP liderinin açıklamaları da yaklaşmakta olan büyük tehdit ve tehlikeye karşı bir ön alma, iç cepheyi tahkim etme ve ucu ülkemize uzanacak olan ateşin alevlenme yönünü değiştirme adımıdır.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın yaşanan hadiseler karşısında sergilediği kararlı tutum ve terörsüz Türkiye mesajı; meselenin bir hükümet politikasından ziyade ‘devlet siyaseti’ olduğunu gösteriyor. Politika elbette siyasi partilerin var oluş sebepleridir ancak mesele devlet ve millet olduğunda kadim Türk devlet aklının ileri görüşlü tavrı; milletin istiklal ve istikbali için bugün olduğu gibi devreye girecektir.