|
|
İsraf kültürüne
karşı tasarruf kültürü
Geçen hafta ortasında Samanyolu televizyonunun ilgiyle izlenen "Ufuk Ötesi" programında İsraf kültürüne karşı tasarruf kültürünü tartıştık. Programı Rıdvan Kızıltepe ve Selman Kuzu hazırlayıp sunuyor. Tasarrufun unutulduğu bir toplumda, Doç. Dr. Kemal Sayar'la birlikte israfın ulaştığı boyutları ele alırken, Dr. Kuzu da konuşmacı olarak katıldı. Kuzu tasarruf kültürünün simgesi olarak Fatih'teki "Sanki Yedim" Camii'ni ele aldı ve yapılış öyküsünü anlatarak, "sanki"lerin çoğalmasını diledi. İsraf ve tasarruf kültürü deyince akla genellikle iki ülke gelir: İsraf toplumunun öncü ülkesi Amerika ile tasarruf toplumunun örnek ülkesi Japonya. Birinde insanın aklını başından alan bir israf çılgınlığı, diğerinde de, bütün ülkelere örnek olabilecek bir tasarruf geleneği vardır. Amerika'da tüketim erdem kabul edilirken, Japonya'da toplumun gelir seviyesi artsa da, tasarruf erdem kabul edilir. Amerika toplumunda gösteriş ve harcama baştacı edilirken, Japonlar'da tasarruf ve yatırım baştacı edilir. Amerika'da yaşayanların sayısı, toplam dünya nüfusunun yüzde beşini aşamazken, onlar dünyanın ürettiği alüminyum, bakır, petrol, demir, çinko, kalay ve kurşun gibi madenlerin ortalama yüzde otuzunu tüketirler. Ayrıca dünya doğalgaz kaynaklarının yarısı Amerika'da kullanılır. Aslında buna yeraltı kaynaklarının değerlendirilmesinden daha çok gösteriş tüketiminde sorumsuzca harcanması demek daha uygun olur. Amerika ve Avrupa'da köpek ve kedileri beslemek için milyonlarca ton besin maddesi üretilir. Batı dünyasında hayvan maması üretimiyle çocuk maması üretimi birbiriyle yarışır. Batı'da hayvanlar için yapılan harcamaları kat kat aşar. Eğer Güney ülkelerinde milyonlarca çocuk eksik beslenmeyle karşı karşıya olmasaydı, Kuzeyli ailelerin hayvan sevgisi hoş görülebilirdi. Ancak çocukların sağlıklı olarak beslenmediği bir dünyada hayvanların iyi beslenmesi, israf kültürünün ulaştığı boyutlarla birlikte insan hayatının hiç önemsenmediğini gösterir. İslam kültüründe bir yandan insanın gurur istekleri ahlaki ilkelerle dizginlenirken, diğer yandan da tasarruf özendirilerek, eğitim, sağlık ve yapı gibi, getirisi kıyamet'e kadar devam eden yatırımlara doğru yönlendirilir. İslam'da ekonomi siyasal ve kültürel hayatın özürü, ne kadar küçük olursa olsun, hiçbir iyilik ve kötülüğün hesap gününde karşılıksız kalmayacağı inancı oluşturur. Dünya ve ahiret ekonomik, siyasal ve kültürün boyutlarıyla birbirinden ayrılmayan bir bütünün değişik yüzleridir. Müslüman toplumlarda ekonomi kültürün üretime, politika yönetime, ahlak insana, hukuk adalete ve teknoloji de tabiata dönük yüzüdür. Toplumda bir insanın ekonomik, sosyal ve kültürel çalışmalarına getirilen etik sınıflarla, israfın ve gösteriş tüketiminin önü büyük ölçüde kesilmiştir. Mesleği ve gelir seviyesi ne olursa, ahlaki ölçülerle tüketimin dizginlenmesi, herkesin yaşama tarzındaki eşitsizlikleri gidererek, büyük bir uyum ve düzen sağlar. Ekonomik faaliyetlerde faizin yasaklanmasıyla, paradan para kazanmanın yolu kesildiği gibi, tasarruflarla birlikte bütün kaynakları ürün; hizmet ve bilgi üretimine kaydırılması, hem toplum hem de yönetim tarafından sürekli teşvik edilir. Çünkü toplumun gücünün, israfın tuzağına düşmeden, ürün, hizmet ve bilgi üretiminde, iki gününü birbirinden daha iyi, daha başarılı ve daha verimli kılan girişimci insanlardan kaynaklandığını herkes bilir. İsraf kültüründen tasarruf kültürüne geçebilmek için toplumun bütün kesimlerinin "tüketmek" değil "üretmek" olma yolunda, başta Japonya olmak üzere diğer ülkelerde ekonomik, siyasal ve kültürel alanda yarışmasını öğrenmesi gerek.
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv Bilişim | Dizi | Röportaj | Karikatür |
© ALL RIGHTS RESERVED |