|
|
ABDULLAH MURADOĞLU
İngilizler hasistir "Galiba Kartaca münasebetiyle olacak, Fransız şairi meşhuru Lamartin 'Şarkta Seyahat' adlı eserinde bazı eski kavimlerin hareket ve muharebatını maksad-ı ali cenabaneden ziyade manafii ticariye ve matuf ve hadimi ile zilleti alude gösteriyor. Ve yalnız Kartaca'nın ve kurunu ulanın değil, bilumum dinin ve her zamanın en büyük kahramanı olan Anibal'i bile 'Anibal bana hiçbir vakit Hindistan kumpanyasının generallerinden başka şey görünmedi' sözüyle esfeli safilini şenaate yuvarlıyor. Gerek ilk devirlerde gerek şimdiki çağda hiçbir harp bilmiyorum ki sırf insani bir ulv-i cenabın veya umumi bir gaye-i hayalin sevkiyle ihtiyar etmiş olsun. Kartaca Roma'dan daha haksız ve Yunan'dan kadim köhne İran'dan da alicenap değildi. Harp gemilerinin topları İngiliz olmayanları ısırmağa hazır birer canavar dişlerinden başka birşey değildir. İngiliz harsını ikaz edebilecek bir refah ve servete sahip olan kavimlerin vay haline. Bizim Irak'ımıza göz dikti İngiltere kadar bi-rahmane tasallut etmiş haşin bir kuvvet yoktur. Güney Asya gibi Güney Afrikayı da bir an önce soymak için irtikap olunan vahşetlerin acı haykırışlarını insanlık hafızası iğrenerek hatırlayacaktır. İngiliz idaresi, İngiliz hükümeti, İngiliz medeniyeti, İngiliz insaniyeti mütevelli bir nuhbe ve garatdan başka birşey değildir. İngiliz mesaisi, İngiliz zekası, İngiliz azimi, İngiliz ruhu yalnız bir gaye-i hayal tanır: Soymak. Her ne suretle olursa olsun soymak. Ara vermeden ve daime soymak. İşte bu fıtratta, bu mahiyette olan İngiltere, Kuzey Kutbu'ndan Güney Kutbu'na kadar şikar-ı menfaat taharri eden çıkası gözlerini Basra körfezine ve bu körfezin en mübarek ve bereketdar mailesini teşkil eden bizim Irak'ımıza birçok asırdan beri dikmiş durmuştur. Britanya Hükümeti bu kıtay-ı İslamiyeyi zapt için her türlü vesait-i riyazi bir hesap ve ihtimam ile ihzar ediyor."
Süleyman Askeri kimdir?
1884'de şimdi Kosova sınırları içindeki Prizren'de doğdu. 1902'de Harp Okulu'nu bitirdi. Akademi'den Mümtaz Yüzbaşı olarak mezun oldu. İttihat ve Terakki'nin seçkin üyeleri arasında yer alan Askeri Bey Rumeli'de eşkıya takibiyle görevlendirildi. İtalyanlar'ın Libya'yı işgali üzerine Enver Paşa'nın yönettiği direniş örgütünde yer aldı. Teşkilat-ı Mahsusa'nın kurucuları arasında yer aldı. 10. Kolordu Kurmay Başkanlığı da yapan Askeri Bey, Birinci Cihan Harbi'nde, 1914'de 38. Tümen Komutanlığı ve Basra Valiliği'ne getirildi. 1915'te Irak ve Havalisi Genel Kumandanı olan Askeri Bey, 1915'teki Birinci Rota Muhaberesi'nde İngilizler'i mağlup etti. 1915'teki Şuayyibe Muharebesi'ni kaybetti ve 14 Nisan günü Basra'da kendisini vurarak intihar etti. İtalyan Harbi, Balkan Harbi ve I. Dünya Savaşı'nda yer alan Askeri Bey 31 yaşında hayata veda etti.
Askeri'yi unutmayalım
Süleyman Nazif yazısında "Harb-ı Umumi tahaddüs ettiği zaman vatanımızın o cuzi baidi ve rakibi birçok asırdan beri mükemmelen hazırlanmış bir düşman karşısında buldu. Ve zavallı Basra o muhteris hırsın ilk göz dikilen avı oldu. Basra'nın düşmesi muellim olduğu kadar vahim idi. Çünkü mesafenin uzaklığı ve deniz yollarının düşman kontrolünde bulunması tevsi-i istilayı fevkalade teshil edecek hakiyetleri haiz bulunuyordu. İşte böyle bir zamanda Erkanı Harbiye Kaim-makamı Süleyman Askeri Bey Irak kumandanlığını deruhte ederek düşmanın piş-i savletine eğildi. Bazen tek bir adam koca bir orduya ruh olmak itibariyle başlı başına bir ordu olabilir. Bu nadir fakat vakidir. İşte Süleyman Askeri Bey o nadir olan vakalardan birini gerçekleştirdi. İngilizleri Korina kasabası önünde aylarca tutan kuvvet, Süleyman Askeri Bey'in şahsı pervasızlığı ve yine kendisinin seçmiş olduğu bir avuç kahramandı. Süleyman Askeri, Korina önünde ve gayet vahim surette iki bacağından yaralandı. Cerihalarının iltisamı napezir olduğu rey hiç olmazsa kendisini birkaç ay yürümek ve hareketten mahrum edeceğini koca asker, etbay-ı mudariyesi kadar biliyordu. Fakat kahraman komutanlara yakışacak bir metanetle ta Basraya kadar gitti ve şehrin 15 kilometre yakınındaki Şuayyibe mevkii müstahkemine taarruz ettti. Süleyman Askeri beyce maksat hasıl olmuş, durdurulamayacağı ve yenilemeyeceği zan olunan düşmanın tevkifi, tehdit ve hatta mağlup olabileceği imkanı fiilen gösterilmiş idi. Süleyman Askeri vatanı için vatanından başka herşeyini isteyerek ve gülerek feda etmiş bir Osmanlı idi" diyor.
|
|