T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
Medeniyet Tasavvuru Okulu (2)

Medeniyet Tasavvuru Okulu girişimimizi konu edindiğim Pazartesi günkü yazım üzerine yoğun bir e-mail yağmuruna maruz kaldım. İnsanımızın bu tür uzun soluklu, kalıcı, nitelikli ama hâlisâne çalışmalara susadığı anlaşılıyor. O yüzden bu konuya bugün de devam ediyorum.

İslâm dünyasının yaşadığı medeniyet buhranını anlamlandırabilmenin ve aşabilmenin yolu, her şeyden önce, içinde yaşadığımız çağın ruhunu kavrayabilmekten ve zamanın ruhuna Özne olarak müdahale edebilmenin yollarını araştırmak ve imkânlarını geliştirebilmekten geçiyor. Ancak bu çaba, yeni bir medeniyet tasavvurunun icat edilebilmesi için yeterli değil.

Oysa en önemli iş, Hz. Adem'den bu yana ortaya konan vahyî ve beşerî birikimi, tecrübeyi ve serüveni vahyin süzgecinden geçirerek silbaştan tasvir, tarif ve tahlîl etmektir. Bunun çok temelli ve yakıcı bir gerekçesi var: İnsanlık tarihinde ilk kez küre ölçeğinde hükümfermâ olan bir uygarlık, bugün tüm dünyaya keyfince çeki düzen veriyor. Bu uygarlık, insanlığın tüm beşerî birikimlerini ve tecrübelerini temellük ederek ulaşılabilecek en nihâî ve en mükemmel insanlık tecrübesini ürettiğini iddia ediyor. Ve bunu da geliştirdiği bilgi (akademi) ve enformasyon (medya) kurumları aracılığıyla son derece ayartıcı, şaşırtıcı ve zihinleri köreltici bir şekilde şırınga veya propaganda ediyor.

Oysa Batı uygarlığı tecrübesi, insanlığın vahyî tecrübesini ve birikimini, Doğu hikmet geleneklerinin tecrübelerini ve birikimlerini hadım etmiş; diğer beşerî insanlık tecrübelerini de tarumar etmiştir. Bu nedenledir ki, bugün geldiği noktada, -Amerikan hegemonyası tecrübesi ile- yalnızca orman kanunlarıyla dünyaya vaziyet edebileceği neo-pagan yepyeni bir barbarlık biçimi sunmaktan başka bir şey yapamamaktadır. Ayrıca, insanın doğayla, Tanrı'yla, kozmik dünyayla ilişkilerini de şirazesinden çıkacak kadar tahrip etmiştir.

İşte Kitap, Mîzân ve Hadîd dinamiklerini yeniden hayata geçirme kaygısıyla yeni bir medeniyet tasavvuru geliştirmek gibi büyük ve zorlu bir rüyanın nasıl teorik ve pratik şekillerde gerçekleştirilebileceğinin yollarını, imkânlarını ve enstrümanlarını araştırmak amacıyla kuruldu okulumuz. Bu çalışma, insanlığın vahyî ve beşerî tecrübesini ve birikimini hem introspektif (içe-dönük), hem retrospektif (geriye dönük) hem de prospektif (geleceğe-dönük) perspektiflerle yeniden okuyacak ve sonra da vahyin soluğuyla insan, doğa, kozmik dünya ve Tanrı arasındaki ilişkilerin harmonik bir şekilde kurulacağı yeni bir dünyanın inşâ edilmesini mümkün kılabilecek esaslı, çok yönlü, çok boyutlu, ufuk ve çığır açıcı bir yol haritası çıkaracak alternatif bir akademi modeli sunacak.

Okulumuzda, hem sözlü, hem yazılı, hem de görsel-işitsel-dijital kültürün ilişki, iletişim, etkileşim ve eğitim imkânlarını ve yöntemlerini maksimum ölçüde imajinatif şekillerde kullanma gayreti içindeyiz: Bütün arkadaşlarla doğrudan, birebir, yüzyüze ilişki, iletişim ve etkileşim hâlinde olmanın verimi tahmin edilemeyecek boyutlarda maksimize edeceğini düşünüyoruz (=sözlü kültür boyutu). Geliştirdiğimiz okuma, araştırma ve makale yazımı yöntemi, ortak bir heyecan, ortak bir birikim, ortak bir tecrübe üretilmesini, üzerinde çalıştığımız konuları en iyi ve en sağlıklı şekillerde araştırmamızı ve sonuçlandırmamızı mümkün kılan oldukça verimli ve yaratıcı bir yöntem (=yazılı kültür boyutu). Ayrıca internetten hem bir iletişim / eğitim, hem de büyük bir kaynak imkânı olarak maksimum ölçüde yararlanıyoruz (=dijital kültür boyutu): Böylelikle hem anında iletişim kurabiliyoruz; hem de başka türlü ulaşmamız mümkün olmayan kaynaklara, dergilere, dijital kütüphanelere ulaşmaya ve bunlardan verimli şekillerde yararlanma yöntemlerini kullanmaya ve geliştirmeye çalışıyoruz.

Çalışmalarımızı yürütürken özenle gözettiğimiz üç temel ilke var: Kalite, Disiplin ve Çalışmada Süreklilik. Bu ilkeleri verimli ve bereketli bir şekilde hayata geçirebilmek içinse Ahlâkî ve Entelektüel kaygıları önceliyoruz.

Yaptığımız çalışmaların tümü, disiplinlerarası çalışmalar: Örneğin ilâhiyatla ilgilenen bir arkadaş; diğer sosyal bilimlerin temel kavramlarına, akımlarına ve sorunlarına ileri derecede vâkıf olmak zorunda.

Okuma programımız genel ve özel okumalardan oluşuyor: Genel okumalarımızda, dil zevkini, düşünme ve kavramsallaştırma yetilerini geliştirecek metinler ilk sırada yer alıyor: Birinci sınıf deneme / düşünce kitapları, yerli yabancı edebiyat klasikleri; sinema tarihinin dil ve estetik bakımından en önemli filmleri; yerli yabancı klasik ve yerli müzik eserleri eleştirel ve analitik bir gözle "okunuyor". (Burada, deneme / düşünce kitapları okumasına, Diriliş Neslinin Amentüsü başta olmak üzere, medeniyet tasavvurunun çağdaş mimarı üstad Sezai Karakoç'un bütün külliyâtının okunarak başlandığını not etmek isterim). Sonuçta hem İslâm kültürünü, düşüncesini, sanatını, medeniyetini; hem de hâkim Batı ve diğer Doğu kültürlerini, düşüncelerini ve medeniyetlerini bir bütün olarak kavratacak giriş metinleri okunuyor.

Buradan disiplinlere ilişkin genel giriş okumalarına geçiliyor. Ve tüm bu okumalardan sonra teker teker arkadaşların özel ilgi ve kabiliyet alanları belirleniyor.

Herkesin derinleştiği özel ilgi alanlarına ilişkin okumalar, sadece bir disiplinle sınırlı kalmıyor. Bir alanda derinleşen bir arkadaş, bu alana komşu olan birkaç özel alana da vâkıf ve hâkim olacak şekilde derinleşerek çalışmalarını yayıyor ve sınırlıyor.

Tüm çalışmalarımızı Kur'ân-ı Kerîm'den bir aşr ile meâlini ve tefsirini okuyarak başlıyoruz. Ardından Hadîs Külliyyâtı'ndan bir küme hadîs ve yorumlarını okuyor ve tahlîl ediyoruz. Kur'ân ve Hadîs okumalarımız bütün arkadaşlara İslâmî bir düşünce, ilim, kültür ve sanat geleneğinin nasıl geliştirileceğine ilişkin kavramsal başlangıç / kalkış noktaları sunuyor.

Bu çalışmamızı, internet üzerinden ülke ve dünya geneline de genişleteceğiz. Ayrıca ülkemizdeki ve dünyadaki "kardeş" kurum ve kuruluşlarla da sürekli olarak ilişki, iletişim ve işbirliği hâlinde olmaya özen göstereceğiz.

Okulumuzun hedefi, sadece geleceğin Gönül, Zihin ve Eylem "er"i Öncü Kuşakları olacak birinci sınıf akademisyenler, teorisyenler yetiştirmek değil; aynı zamanda yeni bir medeniyet tasavvurunun icadında kilit rol oynayacak, teorinin pratiğini hayata geçirerek yeni bir dil ve estetik geliştirecek yetenekli sinemacılar, edebiyatçılar, sanatçılar, gazeteciler ve televizyoncular da yetiştirmek.

Gördüğünüz gibi çok zor/lu ve uzun soluklu bir yola koyulmuş durumdayız. O yüzden duâlarınızı esirgemeyin lütfen, diyorum.


5 Şubat 2003
Çarşamba
 
YUSUF KAPLAN


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED