T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
Güzin Abla iş başında

Türkiye'de şu anda yaşanan siyasi altüst oluşla Bilderberg arasında kurduğum ilişki hiç beklemediğim kadar ilgi gördü. Sonunda çok satan bir gazeteye haber de olduk. Daha da önemlisi, okurlardan soru yağmurunun dinmemesi... Kendimi kaptırsam, birdenbire, 'Siyasetin Güzin Ablası' konumuna geleceğim. Okur zihinlerini soru çengelleriyle dolu bırakmaya da vicdanım elvermiyor. O sebeple, bugün, birkaç seçilmiş soruya cevap arayacağım.

Bir okur, "Bilderberg ve benzeri gruplara yakın durup da döndürülen dolaplardan haberdar olmamak mümkün mü?" diye soruyor... Güzin Abla olsaydım, "Elbette yavrucuğum, etrafta ne saflar var" diye cevap verirdim...

Bazı kişiler, ilişkileri veya konumları gereği olayların tam merkezinde bulundukları halde bazen ne olup bittiğini anlayamazlar. Michael Gorbaçov sözgelimi; Sovyetler Birliği'nin onunla nihayete ereceğinden, 'son' devlet başkanı olacağından haberdar mıydı acaba? Çok kuşkuluyum. Boris Yeltsin'in de kendisiyle ilgili planları tam anladığını sanmam. Buna karşılık onların koltuğunda şimdi oturan Vladimir Putin farklı; Gürcistan devlet başkanı sıfatını taşıyan Edward Shewardnadze de öyle... Safsanız ruhunuz duymaz... O yüzden, bazı safların, olan bitenleri öğrenmesi için onu haber olarak bir gazetede okuması gerekir...

Berlin duvarının yıkılması tarihî bir dönüm noktası, değil mi? Bir gazeteci ve bir yazar için, duvarın yıkıldığı anda Berlin'de olmak herhalde büyük bir şans sayılmalı... Şimdi mavi başlıklı gazetede yazan bir yazarı dinlerken müthiş şaşırmıştım. Berlin'de duvar yıkılırken, birkaç sokak ötedeki bir lokantadaymış... Hareketler sezmiş, fısıldaşanlar da olmuş, ama aldırmamış... Ertesi günü, otelin kahvaltı salonuna indiğinde gazeteden öğrenmiş olan-biteni...

Buna karşılık, bazıları da, her şeyi bildikleri, anladıkları halde bilmezliğe ve anlamazlığa vururlar... Öğrendikleri çok tehlikeli, yürekleri Selânik olduğu için öyle davrananları da vardır, böyle bir role gönüllü soyunanları da... Kendilerinden seslerini kısmaları beklendiğini bilirler, öyle davrandıklarında mükâfalandırılacaklarını da; eh be birader, öyleyse neden bilir görünsünler ki? Bu tiplerden bazısı, hınzırcasına, "Yok öyle bir şey" deyip durur, aslında öyle bir şey olduğunu pekâlâ bildiği halde...

Bilderberg'e katılanlardan 'gizlilik yemini'ne ihanet eden pek çıkmadı. Bilinen tek kişi Denis Healey... Margaret Thatcher de kafası kızıp ileri-geri söylenmişti. Bunun dışında bilinenlerin bütünü örgütün çalışmalarını izleyip gözleyenlerin yazdıkları... Bir de, Bilderberg'e katılanların bulundukları toplumda üstlendikleri görevlere bakarak, yazdıklarının satır araları okunarak tahminlerde bulunulabiliyor... Benim yaptığım da bu...

Bir okur, "Son oluşumla ilgili karar bu yılki Bilderberg'te alınmış olsa bile, işte gördük, başarılı olacağa benzemiyor; acaba buradan 'Böyle bir karar Bilderberg'te alınmış olamaz' sonucunu mu çıkarmalıyız?" diye soruyor...

Aldığı kararların uygulanmasında Batı toplumlarında karşılaşmadığı sorunları Türkiye'de yaşıyor Bilderberg... Bizde de halksız ayak oyunlarında sonuç alındı. Bilderberg'ten sonra partisine genel başkan ve ülkeye başbakan olan biri çıktı sözgelimi... Ya da, "Neden bu adam?" diye düşündürten bakan atamalarıyla da karşılaşıldı... Yine de, Bilderberg'e Türkiye'den çağrılanların başarı notu 10 üzerinden 1'i veya 2'yi geçmiyor...

Cem Boyner'in 1995 Bilderberg'ine çağrıldığını biliyoruz. Yeni Demokrasi Hareketi'ni Bilderbergçi olmadan aylar önce (1994 Aralık) partiye dönüştürmüştü... Boyner olayında bir 'takdim-tehir' yaşanmış; önce parti kurmuş, sonra Bilderbergçi olmuş Cem Bey... Ama tersi olsaydı da durumun değişeceğini sanmıyorum: Bilderberg'in tercihiyle Türk halkının tercihi üst üste oturmuyor çünkü; halk 1995'te sandığa gittiğinde, RP'nin oyunu yüzde 22'ye çıkardı da, YDH'ya oyların sadece binde beşi düştü...

Gazi Erçel Bilderberg'e tam beş kez çağrıldı; bugün dâvâlarla boğuşuyor. Bir gazeteci biliyorum, hâlâ yerinde sayıyor; itibarmetresine son baktığımda hiç de olumlu sinyaller vermiyordu. Bilderbergçi bir gazete sahibi cezaevine bile düştü. Ben "Bu yılın Bilderberg'ine artık bizden kimse çağırmazlar" diye düşünüyordum ki, Kemal Derviş, Özdem Sanberk ve Bülent Özaydınlı'nın son toplantıya katıldığı duyuldu...

Sözün kısası şu: Bilderberg'in planlarının pek tutmadığı, Bilderbergçilerin merkezi mahçup ettiği bir ülke burası... DSP'yi ele geçirmek için yola çıkanlar, oyun deşifre olunca, partinin altını oymakla yetinmek zorunda kalıyorlar... Dün kuruluş dilekçesini sunan YTP'nin âkıbeti için bir şey söylemek erken, ama yine de söyleyeyim: Tek başına girerse alacağı oy YDH'dan ancak bir parmak ileride olabilir...

Başka yerde başarılı olan planların Türkiye'de tutmamasının 'bize özgü' sebepleri var... Sandık başına gittiğinde genellikle sağduyulu davranan halkı hizaya getirmek kolay değil; bu birinci sebep... Bir de, dünyanın neresinde toplanırlarsa toplansınlar, dışarıya sızmaması için ne kadar tedbir alırlarsa alsınlar, toplantıları yakın tâkipte tutanlar var; özene bezene alınmış kararları fâş ediveriyoruz işte...

Bilderbergçi partiler 'parti' sözcüğünden neden hoşlanmıyorlar?


23 Temmuz 2002
Salı
 
TAHA KIVANÇ


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED