T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
Ecevit'in bu sözlerinden sonra, 3 Kasım'dan kaçmak ara rejime koşmaktır

Başbakan Ecevit'in AK Parti ve HADEP'le ilgili sözlerini anlamlandırmanın iki yolu var. Birincisi, Başbakan'ın beynine ve zihnine hükmetmekte zorlandığı için bu iki partiden farklı gerekçelerle duyduğu endişeyi ifade ederken ölçüyü kaçırması, maksadı fersah fersah aşmasıdır. Yani, hem kendi partisine, hem de seçimi istemek zorunda kalan ama gerçekte seçimlerden başarıyla çıkma ihtimali düşük olan ANAP ve MHP'ye hatta DYP'ye "Bu şartlarda gidilecek bir seçimde AK Parti'ye yeniliriz" yönünde bir mesaj vermek isterken durumu abartması. Ankara'da bu yorum, yani "maksadı aşma" benzetmesi "iyimserlik" olarak değerlendiriliyor.

İkinci ve daha çok önemsenen yorum ise; Ecevit'in bu sözleri sarfederken "aklı başında" olduğu ve bile isteye bir rejim türbülansı yaratmayı tasarladığı şeklindedir.

Seçimi devreden çıkarmak

Kendisi de kabul etmeli ki Ecevit, bu sözlerle siyasi ömrünün son deminde, hiç de hayırla yad edilmeyeceği bir hata yapmıştır.

Bu hatanın özeti şudur. Başbakan, seçim sonuçlarının halk iradesiyle tecelli etmesini, bir rejim endişesi formatına sokarak Türkiye'nin hassas sosyal ve politik dengelerini dinamitlemeyi göze almıştır. AK Parti'nin birinci, HADEP'in barajı aşacak olmasını "rejim hatta rejim ötesi bir sorun"un habercisi olarak ilan etmek seçimin demokratik bir, "olmazsa olmaz şart" olmaktan çıkarılması demektir. Sözümona rejime yönelen bu tehlikeleri bertaraf etmek için ara rejimin kapısını ardına kadar açmaktır.

Evet ara rejim!

Çünkü, sandık ülkenin önüne ne zaman konulursa konulsun, seçimlerde yarışması kesinleşen herhangi bir partiyi engellemenin demokratik bir yolu bulunmuyor. Geriye seçenek olarak sadece, bir ara rejim formülü üretmek kalıyor. Başbakan'ın siyasal hırsının sınırının buraya kadar varabileceği belli oldu. Bırakın AB yasalarını çıkarıp Türkiye'nin demokratikleşmesi yolunda bir adım atabilme umudunu; Ecevit, mevcut durumu bile korumayı imkansızlaştıracak bir kıyamet senaryosunun fitilini ateşlemek üzeredir.

Dolayısıyla, bu saatten sonra seçimi yani, 3 Kasım tarihini geciktirmeye yol açacak her adım ülke ile demokrasi arasındaki makası biraz daha açacaktır. Bu sözlerden sonra, 3 Kasım'dan kaçmak ara rejime koşmaktır.

Türkiye'yi tarihin en büyük ekonomik ve sosyal buhranına duçar eden bir başbakanın, sadece partisindeki tahribatı onarmak için zaman kazanma adına, işi demokrasiyi feda edebilecek bir çılgınlığa vardırmasına izin verilemez, verilmemelidir.

Ayrıca Ecevit'in unuttuğu bir şey de var... Türkiye artık, dibe vuran ekonomisi, sosyal ve siyasal kapasitesi nedeniyle yeni bir 28 Şubat'ı finanse edecek lükse sahip değildir. Kim, ara rejim istiyorsa, kim 28 Şubat'ı yenilemeyi tasarlıyorsa önce, bu fakirliğin, hortumun, krizin, enflasyonun, işsizliğin hesabını vermeli, sorumluğunu baştan üstlenmelidir.

Artık, ülkenin seçenekleri iyice tükenmiştir ve özellikle koalisyonu oluşturan siyasi ve ideolojik yapı çözüm umudu olmaktan çıkmıştır. Buna rağmen koltukta kalmak için çaba sarf etmek; geride düzeltilemez, yönetilemez bir ülke ve kullanılamaz halde bir demokrasi bırakmaktan başka sonuç doğurmayacaktır.

Bahçeli'nin hesabı

Sorun sadece Ecevit de değildir.. Başbakan, kıyamet senaryosu yazarken ortağı Bahçeli de, ilk bakışta onun karşısında gibi durup, suret-i haktan görünerek bu senaryoyu başka bir şekilde kışkırtıyor. Başta takvim şöyleydi: 29 Temmuz'da Meclis toplanacak, önce AB yasaları ardından aralarında muhtemelen partilerin ittifak yapmasına imkan tanıyan maddenin de bulunduğu bir-iki küçük Seçim Yasası değişikliği geçecek ve son olarak da 3 Kasım'da seçim kararı alınacaktı. Bahçeli şimdi, hükümetten çekilme tehdidi üzerinden, bu sıralamayı radikal bir şekilde değiştiriyor. "Önce seçim oylansın ardından biz gidelim siz kendi başınıza ne yaparsanız yapın" diyerek, MHP'yi tabanına karşı güçlendiren ama diğer partilerin aleyhine sonuçlar doğurabilecek bir yöntemde ısrar ediyor.

Bahçeli böyle yaparak krizi yönetmiyor, çekeceği her restin partisine oy olarak döneceğini varsayarak krizle oynuyor.

Sona yaklaştığımızı sanmayalım... Yeni hükümet seçenekleri, yeni seçim tarihleri, yeni ittifakların aynı oranda mümkün olabileceği belirsizlik hali devam ediyor.


23 Temmuz 2002
Salı
 
MUSTAFA KARAALİOĞLU


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED