T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
Koalisyonlu yaşam tarzına alışacağız!..

Canlıların olduğu gibi, sistemlerin de, kendilerini yeni koşullara uyarlamaları, yaşamaları için bir "önşart"tır..

Türkiye Cumhuriyeti, "Devleti ve Siyaseti" ile, bu "yeni koşullar"ı, olanca şiddetiyle yaşamakta..

"Yeni koşullar"ı listelemeye gerek yok..

Sovyetler'in dağılması ertesinde, dünyada yaşanan olaylar ve "Bloklar-arası nükleer dehşet dengesi"nin yerine, 11 Eylül ile gündeme gelen "Asimetrik Tehdit" kavramı bile, değişimin çapını göstermeye yeter..

Halkların veya ulusların, bir anda "Mozayık"lar olduğu ortaya çıktı..

Sanki "globalleşme"nin anti-tezleriymiş gibi, tüm farklılıkları simgeleyen milliyetler, etnik kökenler, dinler, mezhepler, aynı fizikî ve siyasi coğrafyaların, bölenleri olarak gündeme geldi..

1990 öncesi ve sonrası haritaları, bir inceleyin.. Kaç yeni başkent, kaç yeni çizilmiş sınır var..

Bu yeni koşulların "iç politika"ya yansıması ise, her zeminde ve her zamanda yer alan "koalisyonlar"dır..

Merkez-kaç kuvvetleri, farklılıkları her düzeyde ön plana çıkartırken, konvansiyonel "sol" ve "sağ" kavramları da, oluşumları da şiddetle parçalanmıştır..

Aslında her biri kendi içinde büyük koalisyonlar olan "merkez partileri", darmadağın olmuştur..

Zaten koalisyonlarla yürüyen Batı Avrupa'nın parlamenter demokrasilerini irdelemeyi bir yana bırakalım.. Bunları da, yeni koşullar derinine etkiliyor.. Fransa'da Chirac, İtalya'da Berlusconi örnekleri, ayrıca incelenmeye değer..

Türkiye'ye gelince..

Eski CHP'nin ve DP-AP çizgisinin oluşturduğu "Merkezdeki Büyük Kitle Partileri" artık yok..

Son deneme, Turgut Özal'ın ANAP'ıydı.. O deneme de, parçalanmalarla bitti..

Ve hepimiz biliyoruz ki, Türkiye bundan sonra da, siyasi parçalanmışlığın ürünü olan sayısız partinin yapacağı koalisyonlarla yönetilecek..

Hangi toplum mühendisi ne tür bir proje hazırlarsa hazırlasın, bu böyle olacak..

Ecevit AK Parti'yi veya HADEP'i, "Rejimin tehditleri" biçiminde sunsa da, bundan sonraki siyasette, AK Parti'nin de, HADEP'in de "temsil" ettiği toplum kesimleri, mutlaka varlıklarını ve seslerini sürdürecekler..

Bütün mesele, galiba bundan sonraki koalisyonlarda yer alacak ve eski "Merkez Kitle Partileri"nin yerini tutması gereken, "Çekirdek Partiler"in bulunmasına dayalı..

Türk parlamenter sisteminin son dönem koalisyonlarında, bu "Çekirdek Parti"lerin rolünü ve işlevini, "Devlet" veya "Derin Devlet", ya da "Milli Güvenlik Kurulu" üstlendi..

Son 40 yılda yer alan, doğrudan ve dolaylı askeri darbelerin de getirdiği bir olguydu bu.. Genelkurmay Başkanları'nın demeçlerinin, siyasi liderlerin demeçlerinden daha fazla yankı yapması, bu olgunun bir kanıtıdır..

Ya da çözümsüz gibi duran ve biriktirilen "Güneydoğu", "Kıbrıs" benzeri sorunlarda, seçilmiş sivil siyasetçilerin fazla söz sahibi olmaması, bir başka göstergedir..

Bazılarımız siyasi partilerin "Temsil İşlevi"ni, gerçekten temsil ettikleri kitlelerin sayısına veya aldıkları oylara bakarak belirlemek istemiyor..

Bu çizgide üretilen "Makul Çoğunluk" kavramı, aslında, eski merkez kitle partilerinden kalma alışkanlıkların bir ifadesi de olabilir.

Yani, bir orgeneral, bir büyük holding patronu, bir medya sermayesinin sözcüsü, "Makul Çoğunluk" sayılabilir..

Oysa ifade ettiğimiz "Çekirdek Parti"ler oluşturulabilirse, bu tür makul çoğunluklar da, siyasi egemenliklerinin bir bölümünü, ortak egemenlik sepetine atabilirler..

Yani, nasıl Avrupa'nın 15-20 ülkesi Brüksel'deki ortak sepete, ulusal egemenliklerinin bir bölümünü atıyorlarsa, Türk siyasetinin parçalanmış partileri de, böyle bir ortaklık arayışına mutlaka girmelidir..

Siyasetteki boşluklar büyümeden olmalıdır bu.

ŞAKA

Kafanın içi ve dışı!..

Kemal Derviş, kafa derisindeki pörtükleri onarmak için, yani bir estetik ameliyat olmak için, Amerika'ya gitmiş.. Bu arada, kafa derisinin ve hatta kafatasının altındaki kargaşayı da gözden geçirtse Amerika'da..

Çünkü şu anda, Ecevit'in beyni bile, Derviş'in beyninden daha berrak ve daha kararlı..

YOL AYIRIMI YAKLAŞTI

Koalisyonun kârları ve zararları!..

1999 Nisan seçimleri ertesinde kurulan DSP-MHP-ANAP koalisyonu, siyasal yaşamının sonuna geldi..

Ne olursa olsun, en geç birkaç ay içinde bu koalisyon bitecek..

Bu 3'lü koalisyondan hangi partiler kârlı, hangileri zararlı çıktı acaba?

En kârlı partinin ANAP olduğu kesin..

Çünkü oyları azalsa bile, ANAP her koalisyonda bulunması gereken bir "anahtar parti" niteliğini korudu..

Bu yüzden de, kamuoyu yoklamaları ANAP'ı barajın çok altında gösterse bile, kamuoyunda "Nasıl olsa Mesut Yılmaz bir yolunu bulup, varlığını korur" düşüncesi var..

Açıkçası bu siyasi bir başarıdır..

Koalisyonda eridiği ve sonunda parçalanıp yok olma sürecine girdiği kesin olan DSP ise, varlık sebebine hizmet etmiştir..

Yani Rahşan-Bülent Ecevit'lerin şahsi malları olan bu parti, onları iktidara da taşımıştır..

Bundan sonrasında ise, Ecevit çiftinin kâr-zarar hesabı yapmaya ihtiyaçları yoktur.. Yaşanılan ve iktidarda kalarak yaşanılan her gün, onlar için kârdır..

3'lü Koalisyon'un sonunda zararla çıkan parti, MHP'dir.. Şu anda en büyük grubu olan MHP, koalisyonda kalabilmek için, kendilerini sindiremeyen Ecevit'leri, Başbakanlık'ta taşımak zorundadır.. Ve "seçim" ise, büyük bilinmeyendir..


23 Temmuz 2002
Salı
 
MEHMET BARLAS


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED