T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
Seçim sonrasında Derviş

"Günahı kadar sevmiyor" ifadesi herhalde MHP'nin Derviş'e karşı duygularını doğru anlatır. Derviş'in hükümete monte olmasından bu yana ilişkiler bir türlü sıcaklaşmadı. Ama bu muhalif tavır, hükümetin ayakta kalması için hiçbir sayısal boyutu bulunmayan Derviş'i hükümet dışına da çıkarmasına yetmedi. Resmen katlandı Derviş'e MHP... Buna mecbur hatta mahkum oldu.

Sebebi gayet açık: Çünkü IMF böyle istiyordu. IMF (bunu Amerika diye de okuyabilirsiniz), Ankara'ya dedi ki: İflasın eşiğindesiniz, Arjantin'e varmaya ramak kaldınız. Size kredi açarım, ama belirlediğim programı benim adıma yürütmek ve denetlemek üzere de Derviş'i hükümete "beyin adam" olarak almalısınız.

Derviş hükümete girdi ve her sancıdan IMF zoruyla galip olarak çıkıp geliyor. Üstelik MHP'nin meydanlardaki ve demeçlerdeki karizmasını çizerek geliyor. Başbakan Yardımcısı ve bugün koalisyonun "büyük büyük ortağının lideri" Bahçeli'nin, hem de Derviş, hükümet ortağı bir partiden ayrılıp yeni bir siyasi oluşuma vücut veren insanlarla birlikte hareket edip, "Truva Atı" görüntülerine hak verdirecek bir konum edindikten sonra söylediği, "Derviş'in zaten marjinal olan faydası sıfırlandı" ifadesinin herhangi bir kıymet-i harbiyesi oldu mu? Şevket Bülent Yahnici'nin "MGK'da bir Yunan generali" gibi fahiş benzetmesi bir anlam taşıdı mı? Denebilir ki "Bahçeli'nin ve Derviş'le ilgili zaten marjinal olan muhalif tavırları tamamen sıfırlandı."

Bütün bunları MHP-Derviş ilişkilerini tahlil etmek için yazıyor değilim. Buradan seçim sonrasına yönelik bir öngörü çıkarmak istiyorum.

"MHP neden günahı kadar sevmediği ve hükümete sayısal hiçbir katkısı olmadığı halde Derviş'e bir şey yapamıyor?" sorusu, seçim sonrası için de önemli.

Bunun tek cevabı var: Çünkü Derviş, evet, sayısal açıdan değil ama, hani 28 Şubat günlerinden kalan bir sözü hatırlarsak, "siyasal" açıdan ya da daha doğrusu "ekonomik" açıdan vazgeçilemez hale getirilen bir iktidar odağını temsil ediyor.

Eğer böyleyse hayati soru şu:

-Seçimlerden sonra Derviş nereye oturacak?

Bu soru anlamsız değil; çünkü şu an uygulanan IMF programı üç yılı kapsıyor. Yani 2004'e kadar sürüyor. Ve seçim fevkalade bir gelişme olmazsa 3 Kasım 2002'de... Yani en azından programın iki yılı daha var. Kim uygulayacak bu IMF programını? Ya da IMF Derviş'siz bir iktidara evet diyecek mi?

Yazıp duruyorum, Derviş'in neyin simgesi haline geldiğini...

Bu, Türkiye'nin ne hale geldiğinin de fotoğrafı ne yazık ki...

Demokrasinin, halk iradesinin, iktidarın ne hale geldiğinin de...

Bunca radikal, "erkekçe" söylemine rağmen MHP'yi pusturan bir vakıa ile karşı karşıyayız. Derviş geliyor, Bakanlar Kurulu'nda Bahçeli'nin karşısına oturuyor ve Bahçeli bu görüntüyü kuzu kuzu içine sindiriyor...

İster herhangi bir bakan, ister dördüncü ortak, ister IMF temsilcisi, ister Yeni Türkiye'nin temsilcisi, ne denirse densin de... Çıplak gerçek bu.

Ya yarın, yani seçimden sonra ne olacak?

Şu anda Derviş, bu kaba gerçeğin siyasal tabanını oluşturmak için "DSP bakıyeleri"nden daha geniş bir yelpazeyi kucaklayacak Baykal'lı, Bayar'lı bir çerçeve oluşturmaya çalışıyor. Yani seçimden Derviş'in de içinde yer aldığı, bugünkü kadar demokrasiyi sanal hale getirmeyecek bir iktidar bloku çıksın... En azından bu blok, Meclis'in büyük grubu, iktidarın büyük ortağı olsun.

Derviş'in misyonunu önemseyen içerdeki ve dışardaki odakların, böyle bir sonuç üretmek için halkın zihnini yönlendirme yolunda yoğun çaba sarfedecekleri muhakkak.

Böyle bir blok oluşturabilir mi, böyle bir blok oluşsa bile halk bu bloka onu iktidar yapacak kadar oy verir mi? Bütün bunlar şu anda meçhul. Ayrıca bu yolda henüz çok da sonuç verici gelişmeler görülmüyor.

Sorunun büyüğünün, bu hesaba uymayan farklı bir partinin seçimden çoğunluk grubu olarak çıkmasında oluşacağı muhakkak.

Diyelim MHP seçimden en büyük grup olarak çıktı (?) ve IMF kendisine "Derviş'siz olmaz" dedi. Ne yapacak?

Aynı soru diyelim seçimden en büyük grup olarak çıkan ve hükümeti kurmakla görevlendirilecek olan AKP için de söz konusu... Ne yapacak AKP böyle bir talep karşısında?

Seçimlere giden Türkiye'de daha şimdiden IMF'nin, programın geleceğini garanti altına alma yönünde kimi girişimlerde bulunduğu gözleniyor: Yani her parti, seçimden sonra iktidar sorumluluğu üstlenirse IMF programlarını 2004'e kadar uygulamaya devam edecek!

Öyle mi?
Görünen bu.

Belki de partilere sadece "IMF programlarını biz uygularız, bir özel komisere gerek yok" deme hakkı tanınacak Derviş'in bugünkü garip konumunu seçimden sonra da yaşamamak için...

Şunu söylemek mümkün ki, seçim sath-ı mailinde her partiye, "IMF ile 2004'e kadar yapılan program bağlantısını ne yapacaksınız, bugünkü hükümetten başka toplum hayatını iyileştirmek için hangi alternatif politikalar uygulayacaksınız? IMF buna razı olacak mı? Yoksa IMF'den bağımsız politikalar mı geliştireceksiniz?" soruları sorulacak...

"Böyle başa böyle tıraş" sözünden yola çıkılırsa, böyle ekonomiye, böyle siyasi kadrolara böyle demokrasi denebilir.


23 Temmuz 2002
Salı
 
AHMET TAŞGETİREN


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED