|
|
Gözler Beşiktaş'ta
Bu yıl Beşiktaş'ın 100. Kuruluş Yıldönümü. Bu sebeple "şampiyon" olmayı her yıldan çok istemesi anlaşılabilir bir şey. Yönetim "100. yılda şampiyonluk" hedefini öne çıkardı; kendini, takımı ve taraftarı neredeyse "şartlandırmak" istiyor. Ancak sezona girerken böylesi bir şartlanmanın getireceği yükü-stresi-baskıyı hesap etmek gerekmiyor mu? Bize göre "100. yılda şampiyonluk" söyleminin çok dikkatli kullanılması lazımdır. Motivasyon için kullanılan unsurların yeri-zamanı-dozu çok iyi ayarlanmalıdır. Takımın sürekli baskı altında tutulması sorun yaratabilir. Lucescu ile anlaşan yönetim elinden geleni yaptı, hatta transferde "aşırı" gittiği bile söylenebilir, bu sebeple sezon başında kadroda bir ayıklanmanın olacağını bekleyebiliriz. Medyatik ilgi odağı olma açısından Beşiktaş çokluk Fenerbahçe ve Galatasaray'ın ardından hatırlanır. Medyanın popüler ilgiyi artırdığı kadar törpülediği; dedikoduya dayanan haberlerin futbolcular üzerinde aksi tesir gösterdiği düşünülürse; "medyada görünmektense sahada başarılı olmak" her zaman daha iyidir. Ancak bu yıl başka. Bu yıl Beşiktaş her yıldan fazla ilgi odağı olacak gibi. Görüntüyü nasıl yorumlamalı? Gazete ve televizyonlara baktığımızda Beşiktaş'ın sorunlu futbolcular kulübü olduğu söyleniyor. Yıldız futbolcular "sorunları" ile gündeme geliyorlar. Öyle ki agresif özellikleri öne çıkarılarak Beşiktaş hakkında "Dövüş Kulübü" yakıştırması bile yapılıyor. Güya tribün-taraftar baskısı sonucu Pascal Nouma yeniden yuvaya dönmüş. İnternettekni çeşitli Beşiktaş sitelerinden basına yansıyan haberlere göre Nouma'ya ciddi bir "misyon" yükleniyormuş. İşte bu metinlerden birkaç satır: "Pascal elleri kolları tutulmuş bir camianın avukatıdır. Pascal tribünlerdeki beyinlerin eyleme geçirebileceği ayaktır. Pascal yıllarca susturulmaya, ezilmeye çalışılan bir camianın çığlığıdır. Gazetelerin manşeti, sokaklardaki çocukların sevinci, Beşiktaşlının şampiyonluk umududur. Pascal şaibeli olmanın moda olduğu bu günlerde onu iten elimizin tersidir, kulübümüze milyonlarca dolara mal olan müsvettelerin Beşiktaş'ımızı dördüncülüklere yakıştırdığı bir ortamda saha içinde-saha dışında onlara hesap soracak tek dildir. Pascal Beşiktaşlının en çaresiz zamanında kilomatrelerce uzakta da olsa otuz beş binlik ilahi koronun aynı anda söyleyebildiği tek marştır." Sorunlu futbolculara Sergen, İlhan, Ali Eren vb. de eklenebilir. Sorunların çözüm noktasında duran menajer Sinan Engin'in geçen yılki iddialı tutumunu bu yıl daha da artıracağı söylenebilir. Yine de İlhan Mansız'ın tipi, giyimi, aşkları ile medyanın yeni prensi; Sergen'in sahada "şöyle bir görünse dahi" habere konu olabilmesi, Sinan Engin'in öteden beri zaten ön planda bulunması, bu sezon halef-selef çarpışması sırasında zirveye çıkabilecek Lucescu-Terim karşılaşması, açılış törenine yetiştirilen Amaral'ın varlığı Zago, Cordoba, Tolga ve diğer transferler ile Beşiktaş dikkatleri üzerinde toplayacak. Peki "görüntü" böyle diyelim; futbol ne âlemde? Hazırlık maçları Beşiktaş'ın hiçbir biçimde hazır olmadığını gösterdi. Takımda derin bir uyum sorunu var ve Lucescu'nun işi çok zor. Kâğıt üstünde ileri uçta Pascal-İlhan ikilisi, onların ardında Sergen-Tümer ikilisi ayrıca Serdar, Amaral, Zago, Tolga, Cordoba ve diğer futbolcularla teşkil edilecek takımın bu sezon fırtınalar estirebileceği hayal edilebilir. Bakalım Beşiktaş 100. yılında "hayalden hakikate" ulaşabilecek mi?
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv Bilişim | Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür |
© ALL RIGHTS RESERVED |