Mütemadiyen yalnız adam için film asıl şimdi başlıyor

Recep Yeter
00:0028/12/2008, Pazar
G: 27/12/2008, Cumartesi
Yeni Şafak
Mütemadiyen yalnız adam için film asıl şimdi başlı
Mütemadiyen yalnız adam için film asıl şimdi başlı

Yönetmen Doç. Dr. Sadık Battal bugün Yeni Şafak Pazar'a damat oluyor. Kendi ifadesiyle 'mütemadiyen tamirat' halindeki bir adamın evleniyor olması en çok dostlarını hayret içinde bırakıyor ama artık çok geç. Bugün düğün var. 'Nöbetçi dost'unuzu özleyeceksiniz!

Cihangir'de epeyce serin bir sonbahar günü… Firuzağa Camii'nin bitişiğindeki aile kahvehanelerinden birinde oturmuş esas oğlanı bekliyoruz… Yanımda bildik anlamda dert sahibi adamlar. Ve esas oğlan kapıda beliriyor. Altında bir eşofman. Üzerinde de yine ecnebice adıyla tişört ve ayağındakinden farklıca bir eşofman üstü... Önce Hakan Albayrak'ın, sonra masadaki diğerlerinin ve benim elini sıkıyor. Gözgöze geliyoruz, tanışmadığımızı biliyoruz ama tanıyor gibiyiz. Bu mahallenin dertli çocuklarının hep hissettiği gibi... Hiç görmemiş olsak da tanışmışlığımız var hissi.. 'Aynı kavgada ikamet ediyoruz, belki ondan bu his' diyesim geliyor ama susuyorum. İlk ve son görüşüm Sadık Battal'ı… Ve kısmet olmuş ise bugün bir kez daha göreceğim. Çünkü bugün Sadık Battal'ın 'mütemadiyen sultanlık'taki son günü… Evleniyor Sadık Battal ve bugünden itibaren, kendisinin mütemadi yalnızlığına alışmış dostlarının hayal sınırlarının bir adım ötesine geçiş denemesi yapıyor. Ve Yeni Şafak Pazar'a damat oluyor. Bu yüzden elinizde tuttuğunuz gazetenin editörü olarak şimdi Sadık Battal hakkında fütursuzca atmaya başlıyorum...


TAZE ENİŞTEYE HOŞGELDİN NİYETİNE

Akademik unvanıyla yazar isek Doç. Dr. Sadık Battal hakkında 'bir şeyler' söylemek için önce, onun bugüne kadar herşeyi söylediği herkesin, onun hakkında söylediği bir kaç şeye bakmak gerekti. Öyle de yaptım. Kim varsa etrafında bildiğim, Hakan Albayrak'tan Lale Müldür'e, Selahattin Yusuf'a ve daha bir çok isme, hepsi ne demiş ne yazmış kurcaladım. Okuduklarım, sezdiklerimden farklı değildi ama elbette bilmediklerimi bildirdi. Ve ben de sezgilerle bilgileri harman yerinde savurup ortaya bir Sadık Battal portresi koydum. Eski sözcüklerin kalıntılarıyla yeni bir bina inşa ettim. Aradaki tuğlalar kendisine tanıdık gelen varsa şimdiden affola.. Ne de olsa bugün söz konusu Sadık Battal ve gerisi mütemadiyen teferruat… Mütedamadiyen, mütemadiyen kelimesini kullanıyorum çünkü (ç)alıntılarımdan ilki bir başkasından rivayetle Sadık Battal'a ait, kendisine dair kurduğu şu cümle: "Mütemadiyen tamirat nedeniyle mütemadiyen kapalıyız; mütemadiyen yıkım var çünkü" Usta sinemacının tüm hayatının özeti gibi olan ol cümle, Sadık Battal'ın evleneceğini duyduklarında 'düğün gününe kadar bekleyelim, gelip gelmeyeceğimize o gün karar veririz' diyen dostlarının 'tereddütlerinin' sebebi cümlesi..

HAKİKATİ BATTAL MI KEŞFETTİ

Sadık Battal'ın hikayesinin başlangıcı bu memlekette hakikat denilen şey her neyse, onun ortaya çıkışıyla aynı döneme denk geliyor. Bu yüzden tarih muğlak. Memleketin sineması da, buna dair akademyası da hakikat nedir onunla öğreniyor. 'Hakikatı unutanı hakikat çok daha derin unutur.' diyor Battal. Selahattin Yusuf onun hakikati anlamasını “gerçekten ve sahiden varolmanın, esasen yok oluşun sınırlarında dolaşmak, yokoluşu göze almak olduğunu anlamakla mümkündür…” diye tarif ediyor. Bu mihenk noktasını, tüm hayatında seferber eden Battal, bu yüzden sevmiyor, kendi kültüründen utananları, Yavuz Turgul'u anlamayanlardan da fazlasını bu yüzden beklemiyor. Sinema-televizyon konusunda tüm akademik süreçlerini geçirdiği 9 Eylül Üniversitesi'nde öğrenciyken de, Van 100.yıl Üniversitesi'nde sinema öğreticisiyken de hakikati kendine ve çevresine daima hatırlatıyor. Sadık Battal, Vanlı Godard olarak bilinecek kadar sinemayı yemiş, yutmuş, sindirmiş biri olarak da sinemadan şunu anlıyor. Sanatın yalçın kayalıklarında gezmeye eyvallah ama bunu yaparken ayaklarını has evladı olduğun topraklara sıkısıkıya basmayı unutmadan... Hep ve daima ve sadece bu toprağın hikayesini anlatmak. Bu yüzden bu toprak için inandıklarını yapmasına vesile olan halis niyetli halis adamların ayakları altına serilmeye daima hazır.


GÖSTERİŞİ SEVMEYEN ADAM

Sadık Battal'un ruhu ile ikinci kez yüzyüze gelişim Yavuz Turgul belgeseliyle oldu. Bu satırları takip edenlerin hatırlayacağı üzere uçan kaçanı değil dosdoğru yürüyeni takip etme düstürüyla yoluna devam eden Battal, yürüyüşüne vurulduğu Turgul üzerinden bu memleketin sokaklarındaki aşksızlığa, isyansızlığa, toprağından kopmuşluğa serzenişini dillendirmiş, biz de tercüman olmaya çabalamıştık. Belgeselde Yavuz Turgul silüetine bürünmüş Sadık Battal vardı aslında. O yüzleşmede bir kez daha önemsedim bizim mahallenin delisini, bir kez daha farkettim derdini. Ne de olsa Turgul'un yürüyüşünü sevmesinde benim de 'bir şeyi' sevme nedenlerimden izler vardı: “Edepli insan, edepli yürüyor. Hem asil hem mahcup yürüyor. Gösteri yapmadan yürüyor. Bu insanlar Allah ile beraber yürüyen insanlar belki. Bunu hissediyorsunuz.”


YERYÜZÜNE AİT OLAN VE KAYBEDECEĞİMİZ NEYİMİZ VAR Kİ? BİZ, 'YOK' DİYE HEP KAZANANLARDANIZ

Sadık Battal, ilk filmlerini aslında muhabbet ehli dostlarının zihinlerinde yapar. Cümleleler kurar peşi sıra; film makaralarını yakar gibi, bir bir yakar dostlarına ait beyinlerin körpe kıvrımlarını. Ve 25'er karelik görüntüler gibi peşi sıra dizilmiş kelimelerinden kurulu yapıtları, derinliğin dibine vurulan sohbet meclisleri sonrasında günlerce kapalı gişe oynar o beyinlerde… Gözler kapanır ve Sadık Battal izlenir… Serkeştir Sadık Battal, yüreklidir, yeteneklidir ve gözü de karadır. Kaybetmeye hazır ve nazırdır daima, ne de olsa 'yer'e ait kaybedecek hiçbir şeyi olmadığını bilir… Bu yüzden kaybetmeyi göze alabildiğince dostluk kazanır, arkadaşlık kazanır, muhabbet ehli kazanır. Hep olduğu gibi bizim mahallede, bu pek karın doyurmaz, bunu da bilir ama Sadık Battal için karnını doyurmak pek de dert edilesi değildir. Öyle ki, belgeseli için 10 kat daha fazlasını ödemeyi teklif edenlere dönüp bakmaz. Çünkü bir dostuna söz vermiştir. Bu bilgi bana verilmiş mahremdir ama Sadık Battal'ın kıymeti de bilinmelidir!


İFRİTTEN SUALLERİN KILINI ÇEKMEYEN AKIL

Sadık Battal'ın hayatı 'yeryüzünde' ne varsa farkında olmakla geçer. Farkındalık yüceltir adamı. Bu yüzden yer ve gök arasına kurulmaya hazır bekleyen bir asansörü vardır daima yanında. Bir kenar mahalle yoksulluğuna kurup merdivenini, aldığı ilhamla asansörüne binip rabbine koşar. 'Bir şehirden deliler ve veliler eksik olursa o şehirdekiler belaya hazır olsun' diye bildiğimiz güzel cümle, Battal'ı İstanbul'a kaptırmak üzere olan Vanlıların aklından hiç çıkmasa yeridir. 'Deliler Allah'ın casuslarıdır' der Battal. Bunu söylerken aynaya bakıp bakmadığı konusundaki rivayetler muhteliftir. Başkaları yüreğindekileri ve midesindekileri söyleyip söylememe konusunda aklına danışadursun, Sadık Battal, 'İfritten suallerin kılını çekemeyen aklın' farkında bir deli edasıyla, çoktan diğer cümlelere geçiş yapmıştır. Ve daima samimidir Battal. 'Yeter ki samimi ol da varsın düşmanım ol' tezine sahip tüm mahalle ahbabı için hem düşman olmayan hem de samimi bir yerde durarak çifte keyif yaşatır insana…


ÇOKÇA DERVİŞ, MUTLAKA ŞAİR…

Van'da sinema dersleri veren, İstanbul'da sık sık arzı endam eden, Ankara'yı es geçmeyen Sadık Battal, bir yönüyle tutkaldır da dostları arasında… Van, İzmir'e İzmir Ankara'ya, Ankara İstanbul'a Battal köprüsüyle bağlıdır. Evlilik niyetiyle İstanbul'da yerleşik hayata geçmeye teşebbüs eden Sadık Battal, Cihangir'in ucuz evlerinde kaim, öğrenci evi çıkışlı bizim çulsuz entelijansiyanın başını döndürecek bir iş yapar giderayak. Mütemadiyen çulsuzluğuna aldırmadan Heybeliada'dan bir ev kiralar hem de müstakil. İşte bu ev, hem de Sadık Battal tarafından kiralanabilen bu ev, Beyaz Türklerin gelecekle ilgili bir gramlık umutları var idiyse, onları da yerle yeksan eder.

Bitirirken bir kez daha yinelemek gerekir. Sadık Battal, mutlaka şairdir, kesinlikle sinemacıdır, herkes bilir ki akademisyendir, hayatı en az roman kahramanları kadar renklidir, şüphesiz cesurdur, bazen filozof, çokça derviş, elbette yazar, daima savaşçı, iyi bir sevgilidir. Uzatmaya ne gerek var ki dostum, aslında o bunların hepsidir. 'İki cihanda mutluluk' denilen şey de Sadık Battal ve sevgili eşi Zeynep Çiftçi için tüm gönül dostlarının yüreğindeki temennidir.