Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye’nin Akdeniz’deki kritik hamlelerine “Ne işimiz var Libya’da?” diye itiraz eden Kılıçdaroğlu’na tepki gösterdi: Ana muhalefetin huyu sınırlarımızın dışına çıkmaya bizi mecbur eden olay olduğu zaman, “Orada ne işimiz var” demek. Bizim olayımız beka, ondan da öte tarih meselesi. Bu adımlar Sevr’in ters köşe edilmesidir. Bu kadar önemli.
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, 1. Küresel Mülteci Forumu’na katılmak üzere bulunduğu Cenevre’deki temaslarının ardından Malezya’ya hareket etmeden önce gazetecilerin sorularını yanıtladı, gündeme ilişkin değerlendirmeler yaptı.
Kalkınmış ve zengin batılı ülkeler mülteci krizinde sınıfta kaldı. Zengin bazı Arap ülkeleri de aynı durumda. Oysa küresel sorunlar ancak küresel iş birliği ve dayanışma ile aşılabilir. Dünyanın mülteci sorunundan kaçması sorunu ortadan kaldırmıyor. Suriye kaynaklı mülteci krizinin çözümü Suriye iç savaşının sona erdirilmesine bağlıdır. Bu yüzden biz, mültecilere ev sahipliği yaparken siyasi çözüm için de yoğun çaba içerisindeyiz.
HALA BİR SES BEKLİYORUZ
Güvenli Bölge konusundaki çağrımıza henüz dünyanın en güçlü, ekonomik olarak en saygın olduğunu zannettiğimiz ülkelerinden bile “Biz de varız” diyen çıkmadı. Biz hala ses bekliyoruz, ama bir şey yok. Bizim şu ana kadar 40 milyar doları aşkın bir yatırımımız var. Daha önce de söylediğim gibi, Tel Abyad-Rasulayn arasındaki 120 kilometre uzunluk ve 32 kilometre derinlikteki alan üzerinde inşallah böyle bir adımı atabiliriz. Tabi ki bu bölgede güvenliği de biz sağlayacağız. Yani böyle bir adımı attıktan sonra bunu biriyle paylaşmamızın da anlamı yok zaten. Bu konuda gerek Amerikalılarla gerekse salı günü sayın Putin ile de görüştük. Hepsi “dayanışma içerisinde çalışmalarımızı sürdürelim” diyorlar. Bunu başarırsak, tarihe bir örnek olarak geçecek. “Böyle bir mülteciler şehrini veya şehirlerini Türkiye kurdu” diyecekler. Bu da bizim için çok önemli. Projemiz gayet güzel. Belki bu adımı attıktan sonra “Biz de burada olalım” diyenler çıkabilir. Biz yine de onlara çağrımızı devam ettireceğiz.
Biz bir görevlendirme yaptık. Dışişleri bakan yardımcısı, savunma bakan yardımcısı ile istihbarattan ve ulusal güvenlikten oluşan bir heyetle, kısa bir zaman içerisinde arkadaşlarımız Moskova ziyareti yapacaklar. Muhatapları ile bölgesel konuları etraflıca ele alacaklar. Bizler yapıcı ve kısa sürede netice alıcı bir görüşme olmasını sayın Putin’den istedik ve kendileri de aynı şekilde talimatları vereceklerini söylediler. Hem Libya hem de Suriye konularını görüşmeleri konusunda mutabık kaldık.
İsrail konusu şu ana kadar hiç gündemimize gelmedi. Gündemimize gelmediği için, bu konuyu gündeme getirmemiz anlamsız olur.
Sayın Bahçeli’nin ifadesi bizim Cumhur İttifakımızın bir sesi. Onun için kendisine çok teşekkür ediyorum. Tabi ana muhalefetin zaten huyu, sınırlarımızın dışına çıkmaya bizi mecbur eden herhangi bir olay olduğu zaman, “Orada ne işimiz var” demek. Ama bizim olayımız beka meselesi, ondan da öte bir tarih meselesi. Biz şu anda öyle adımlar attık ki bu adımlar Sevr’in ters köşe edilmesidir. Bu kadar önemli.
YARDIMA HAZIRIZ
- Yunanistan Başbakanı, Dışişleri Bakanı Libya Mutabakatı’nın hukuka aykırı olduğunu, biz de tam aksine, “Bu uluslararası deniz hukukuna uygundur” diyoruz. Attığımız adımın bütün hesabını, çalışmasını yaptık. Bu süreç de yeni başlamadı. Bu olayın aslında tarihi geçmişi var ve o geçmişinde, işin haritası çok daha farklıydı. Ne zaman? Kaddafi döneminde -2009’da- O süreçte bu adım atıldı ancak (Kaddafi’nin) ömrü vefa etmedi. Ama çalışmalarımız şu anda bizim arşivlerimizde.
- Şimdi bu dönemde atılan adımlar uluslararası hukuka uygundur. Burada yapılmakta olan bazı çalışmalarımız var. Bu çalışmalarımızı da zaman içerisinde uluslararası camiayla da paylaşacağız. Libya Ulusal Mutabakat Hükümeti Başkanlık Konseyi Başkanı Fayez Al Sarraj yakın zamanda geldi ve tekrar bir görüşme yaptık. Yeni ne gibi adım atılabilir, bunları konuştuk. Türkiye-Libya arasındaki süreci daha da hızlandıracağız. İhtiyaçları olursa, onlara her an yardıma hazır olduğumuzu söyledik. Askeri ve güvenlik iş birliğinden tutun da denizlerdeki hukukumuz noktasında atılan, atılacak adımlara varıncaya kadar hazırız.
İHA SAYISINI ARTTIRIRIZ
Anlaşmayı şöyle bir gözden geçirirseniz, onu bir ters köşe yapınca, ne demek istediğimizi görürsünüz.
Bunların gerekirse, sayılarını daha da artırma durumumuz söz konusu. İhtiyaca göre her şey, her an değişebilir. Bunun yanında; zaten Libya kendisi de bu tür ihtiyaçlarını karşılıyor. Askeri Güvenlik ve İşbirliği Anlaşması, aramızdaki dayanışmayı daha da güçlü kılacak. Tabi şu anda Geçitkale’ye inen İHA’ların konumu, işlevi de önemli. Bu süreci de aynı hızla devam ettireceğiz. Herhalde bundan sonra sayın Kılıçdaroğlu, “Doğu Akdeniz’de var mıyız, yok muyuz?” demez umarım. Bu kadar uzun bir kıyı şeridine sahip olan Türkiye’nin oralarda olmaması söz konusu olabilir mi? Ama bunların hayatından, askeri güvenlik, bu tür şeyler, gelmiş geçmiş değil. Onun için de ne yazık ki buna çok uzaklar ama alışacaklar.
Bunlar, gelişmelere göre anbean olabilecek adımlardır. Özellikle Libya ile aramızdaki mutabakattan sonra çok daha hareketli ve seri şekilde gidecektir. Bu işin ağırdan alınma durumu söz konusu değildir. Bir tarafta -Libya’da- savaş var. Adam geliyor bir bölgeyi kuşatıyor, ateşe tutuyor. Şu anda Libya ordusu gereğini yapıyor. Mesela Ruslar Wagner’leri vermiş, bu adamlar orada. Şu anda Abu Dabi yönetiminin, Mısır yönetiminin oraya verdiği bir destek var. Kime? Hafter’e. Hafter’in uluslararası tanınırlığı var mı? Yok. Kimse kabul etmiyor, Berlin Süreci bile Hafter’i kabul etmiyor aslında.
Acaba kaç tanesinin ismini hatırlarsınız
- AK Parti kuruluşundan bu yana pek çok sınamayla karşılaştı. Şimdi AK Parti’nin içinden neşet eden siyasi hareketlerle ilgili yeni bir sınama söz konusu. Bakıldığında AK Parti çınarından kopan bir yaprak söz konusu. Ömrü ne olur? Kurulmakta olan diğer siyasi parti bağlamında ise tabanı bölmek büyük bir vebal değil mi sizce?
- Çınardan kopan bir yaprak dediniz… AK Parti bir çınardır. Biliyorsunuz, yapraklar hazan mevsiminde dökülür. Bizim hazan mevsimimiz yok. Biz yolumuza devam ediyoruz. Şimdi onların durumu o. Külliye’ye geldiğiniz zaman çınarlarımızın yapraklarını döktüğünü ama 4-5 ay sonra yine yeşillendiğini göreceksiniz. Düşen yaprak bir daha eski yerine dönmüyor. Biz bunu trenden inenler olarak anlatmıştık. Arkadaşlarıma hep söylüyorum: “Asla gündemimizde olmamalı. Herkes yoluna!” Biz zaten “Durmak yok, yola devam” diyoruz ve çalışmaya devam ediyoruz. Sadece bir şeyi söylemek herhalde yeterlidir: Özellikle başbakanlık, genel başkanlık görevini bıraktığı zaman bu arkadaşlardan birinin yaptığı konuşmayı dinlemişseniz veya dinlerseniz her şey orada mevcut.
- Biz yol arkadaşlarımızdan, teşkilatımızdan memnunuz, sıkıntımız yok. Çok daha kararlı bir şekilde kongrelerimize hazırlanıyoruz. Kongrelerimizi yapıp, bu kongrelerde gelen arkadaşlarımızla da inşallah 2023 seçimlerine gireceğiz.
- Bunun dışında başka hazırlanan var mı, yok mu ayrı konu. Varsa vardır. Biliyorsunuz bundan önce de bu işi yaşadık. Üstelik de grup kuracak şekilde ayrıldılar. Ben burada sorsam, kaç tanesinin ismini kaçınız hatırlarsınız? Mesele bu. Onun için biz gündemimizi bunlarla meşgul etmiyoruz. Bizim yapacak çok işimiz var. Biz onlara bakalım.
Malezya ile 15 anlaşma
İsviçre’den Kuala Lumpur Zirvesi’ne katılmak üzere Malezya’ya giden Cumhurbaşkanı Erdoğan temaslarına başladı. Erdoğan,Malezya Başbakanı Mahathir Muhammed’i, Putrajaya’daki Başbakanlık Binası’nda kabul etti. Kabul sırasında Erdoğan ve Mahathir huzurunda iki ülke arasında farklı alanlarda 15 anlaşma imza altına alındı. Erdoğan, ardından Malezya Kralı Sultan Abdullah Riayatuddin Mustafa Billah Şah ile bir araya geldi. Kraliyet Sarayı’nda basına kapalı gerçekleşen görüşme, yarım saat sürdü.
Görüşmede Erdoğan’ın eşi Emine Erdoğan ve Malezya Kralı Sultan Abdullah’ın eşi Azizah Aminah Maimunah Iskandariah da yer aldı.
Gerek İncirlik gerek Kürecik gerekirse ikisi
O açıklamalar hatırlanırsa demek ki çok isabetli olacak. Çünkü, “Benim oğlum bina okur, döner döner yine okur” noktasında. Yalan ne yazık ki bol. Burada neyin itidalinden bahsediyorsun? Bir tarafta yaptırımları gündeme getirenler var. Bu adımı atmazsanız, “Bak, yaptırımdan bahsediyorlar. Neyi bekliyorsunuz?” diye söylemeye başlayacaklar. Kılıçdaroğlu kendine göre bizi ters köşe yapmaya çalışıyor. Her adımını dikkatli şekilde sürdüren bir iktidar var. Gerek İncirlik (üssü), gerek Kürecik (üssü), gerekirse ikisi birden… Eğer bu ülkenin değerlerine saygı duyuyorsanız, “Bu ülkenin geleceği için biz de bir şey katalım” diyorsanız, o zaman atılan bu adımlarda bize itidali nerede tavsiye edeceğinizi iyi düşünün. Buna kalsa bunlar, bize terörle mücadelede de itidal tavsiye edecekler. Hala da ediyorlar. Biz nerede itidalli davranacağımızı, nerede kararlı adımlar atacağımızı gayet iyi biliyoruz.
İstanbul’un güzelliğine yeni güzellik katacak
- Kanal İstanbul, Türkiye’nin gündeminde fakat daha çok çevre noktasından eleştiriler geliyor. Denizin tuz dengesinin bozulacağı, deprem riskinin artacağı vb. söyleniyor. Buradan “Gezi” gibi bir çevre istismarı çıkar mı?
- Bugüne kadar burayla ilgili bu değerlendirme yapanların ne gibi bir çalışması olmuş önce bunu sormak lazım. Kanal İstanbul’a bileşik kaplar usulüyle bakın. Tuzlu su, az tuzlu su... Bunlar bir araya geldiği zaman ortaya ne çıkar? Bunun bir ortalaması çıkar. Karadeniz’in tuz oranı nedir? Marmara’nın tuz oranı nedir? Olaya buradan bakılması lazım.
- Buradan bakarsanız, ortalamasını yakalarsınız. Kaldı ki bizim burada derdimiz şu: Hatırlayanlarınız varsa, Selimiye’nin önlerinde Independenta tankeri 7-8 ay yandı. Hatta o patlamada hamilelerin erken doğum yaptığı bile yazıldı. Bunun dışında gerek Karadeniz’den gelirken gerek Marmara’dan giderken yalılara çarpan kuru yük gemileri, tankerler oldu. Daha son zamanlarda da bu tür bir kaza yaşandı. Şimdi bu mudur çevre hassasiyeti yoksa bu tehlikelerden arınmış bir kanal mı?
- BOĞAZ’DAKİ TEHDİT ORTADAN KALDIRILACAKKaldı ki Boğazlarda, Montrö’de bize tanınan bir hak yok, istedikleri gibi gelip geçiyorlar. Düşünün, sizin Boğazınızı kullanıyorlar ama hiçbir şey elde edemiyorsunuz. Öyle bir durum var. Kanal İstanbul ise böyle değil, Süveyş Kanalı’nda ve diğerlerinde oraların nasıl kendilerine ait hakları varsa biz de bu yatırımı yaptığımız zaman bu tür bir hukukumuz doğacak. Üstelik kaza endişesi de taşımayacaksın. İşin bir de bu güzelliği var.
- Bu proje kapsamında çok farklı bir İstanbul’u inşa edeceğiz. Üzerinde 5 tane köprünün olduğu, içme suyu hatlarının deplase edildiği bir modeli hayata geçireceğiz. Bundan inanın bunların haberi yok. Hatta, televizyonlarda da Kanal İstanbul’la ilgili görüntüler var. O görüntüler işin nihai hali değil. Onlar üzerinde de bazı çalışmalar yapılarak çok daha farklı bir noktaya gelinecek. Bize göre bu proje, İstanbul’un güzelliğine çevrecilik açısından güzellik katacak ve Boğaz’daki çevre tehdidini ortadan kaldıracak.
Tasvip etmem mümkün değil
- Kamuoyundaki bir tartışma da Ziraat Bankası’nın, Simit Sarayı’nı almak için Rekabet Kurumu’na başvurması. Buna yönelik eleştirilere yaklaşımınız nedir?
- Bunu duyduğum anda genel müdürümüzü aradım. Genel müdürümüz, “Bir ara gündeme geldi ama böyle bir şeyi şu anda düşünmüyoruz” dedi. Zaten Ziraat Bankası değil, Ziraat Bankası’nın girişim sermayesi şirketi... O tablo şu anda bu seyirde.
- Sizin tasvip etmediğiniz bir şey mi?
- Hayır. Benim bunu tasvip etmem mümkün değil. Geçmişte kamu bankalarının görev zararı olayları sebebiyle nasıl battığını hatırlayın; bütün kamu bankaları görev zararı adı altında çökertilmişti. Biz geldik, önce kamu bankalarımızın tamamını görev zararlarından kurtardık. Şu anda Ziraat sadece ulusal değil uluslararası alanda önde gelen bankalardan bir tanesi. Halkbank da Vakıfbank da öyle. Vakıflar Genel Müdürlüğü’nün Vakıfbank’ta belli bir oranda hissesi var. Yeni atılan adımla Vakıflar Genel Müdürlüğü bundan sonra hizmet etmede büyük bir imkana sahip olacak. Yatırımlarını vakıf hizmetlerinde daha etkin gerçekleştirecek.