Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, Birleşmiş Milletler (BM) Cenevre Ofisi’nde 1. Küresel Mülteci Forumu’nda mültecilere karşı samimiyetsiz davranan Batılı ülkelere seslendi:
İnsanlar sadece daha iyi bir iş daha yüksek bir hayat standartı için değil karınlarını doyurabilmek için göç etmek zorunda kalıyor. Çıkılan bu umut yolculukları maalesef çoğu zaman ölümle sonuçlanıyor. Bugün mülteci sorunu diye genelleştirdiğimiz meselenin arka planında büyük bir dram vardır. Sahile vuran çocuk cesetleri bu sorunun artık daha fazla görmezden gelinemeyeceğini göstermiştir.
Türkiye, düzensiz göç ve mülteci akınlarının yükünü dünyada en ağır hisseden ülkelerin başında geliyor. Şu an sadece 3,7 milyonu Suriyeli olmak üzere 5 milyona yakın yerinden edilmiş kişiye ev sahipliği yapıyoruz. Suriye’de çatışmalar başladıktan sonra açık kapı politikası uygulayarak, ülkemize sığınan herkese kucak açtık. Birkaç münferit hadise dışında mültecileri ötekileştirecek hiçbir üzücü olay yaşanmadı. Varil bombalarından kaçan insanlara kapımızı kapayamazdık.
Suriye kaynaklı göç probleminin tek çözüm yolu, mültecilerin bizim sınırlarımız içinde tutulması olarak görülemez. Türkiye’nin uluslararası toplum adına 9 yıldır tek başına taşıdığı bu sorumluluğu diğer ülkeler paylaşmakla mükelleftir. Mültecileri kendi topraklarında tutacak, ülkemizde olanları da tekrar vatanlarına döndürecek formüllerin devreye alınması gerekiyor.
Mültecilerin terketmek zorunda bırakıldıkları yurtlarına geri dönüş hakkı tartışma götürmez. Suriye’de kalıcı istikrar ve normalleşmenin tesisinde geri dönüşler en az terörle mücadele kadar önemlidir. Örneğin, ‘Suriye’nin kuzeyinde gelin bir güvenli bölge tesis edelim’ dediğimde hepsi, ‘gayet güzel’ diyorlar. ‘Siz destek verin, bakın plan hazır, projeler hazır, bunu bir an önce yapalım’ dediğimiz de dünyanın devleri, parası en çok olanlar, sadece bize gülücük atıyorlar. Destek vermeye gelince destek ne yazık ki yok.
Birçok batılı dost Suriye kaynaklı düzensiz göç meselesine, sadece güvenlik ve çıkar penceresinden bakmayı tercih etti. Dikenli tel örgülerinin Avrupa’yı mülteci akınından koruyacağı gibi son derece yanlış bir düşünceye prim verildi. Hatta çözüm yolu olarak Akdeniz’deki mülteci botlarının batırılması dahil ileride utançla hatırlanacak önerilerle karşılaştık ve bu botları şişleyerek batırdılar ve o insanları Akdeniz’in sularına gömdüler.
Irkçı partiler başta olmak üzere kimi siyasetçilerin mülteci düşmanlığı üzerinden oy yarışına girdiğini gördük. Her şeyini geride bırakmış insanların dramları üzerinden siyaset yapmak, toplumdaki ön yargıları kaşıyarak siyasi rant peşine düşmek utanç vericidir. Filistinli mültecilere verilen yardımları keserek onları yokluk ve yoksullukla terbiye etmeye çalışmak da aynı şekilde insanlık dışıdır.
Suriyelilerin kendi kendilerine yeter konuma gelmeleri için eğitimden sağlığa, istihdamdan kadın ve çocuklar gibi hassas kesimlerin korunmasına kadar gereken her türlü çabayı gösterdiklerine dikkati çeken Erdoğan, sığınmacılar için bütçeden harcanan rakamın Birleşmiş Milletler kriterlerine göre şu an itibarıyla 40 milyar doları aştığını bildirdi. Aynı dönemde dışarıdan Türkiye’ye gelen yardımların ise son derece kısıtlı olduğunu vurgulayan Erdoğan, “Mülteci meselesinin bizim gibi bu insanlara layıkıyla ev sahipliği yapan bir kaç ülkenin çabalarıyla önlenemeyeceği açıktır. Vicdanları yaralayan bu sorunun sürdürülebilir şekilde çözülmesi ancak küresel düzeyde atılacak adımlara bağlıdır. Küresel sahiplenme konusunda halen arzu edilen seviyenin çok uzağında olduğumuzu görüyorum” dedi.