Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, Bulgaristan’ın Varna şehrinde katıldığı Türkiye-AB Zirvesi’nin ardından dönüş yolunda beraberindeki gazetecilerin sorularını yanıtladı.
Avrupa Birliği Konseyi Başkanı Donald Tusk ve AB Komisyonu Başkanı Jean-Claude Juncker’in konuşmalarından bir şeyler almışsınızdır. Bir araya gelinmiş olması; karşılıklı olarak oturup meseleleri konuşmak önemliydi...
Bunu artık AB Bakanımız Ömer beyler takip edecek. Biz bugün onlara söyledik. Bu konuda, Şubat’ta kağıt verilmiş, Nisan’da görüşmeler için teknik heyet gelecek. Bundan sonrasını inşallah AB ve Dışişleri Bakanlarımız takip edecekler. Bakalım Mevlam neyler...
Fırat Kalkanı ve Zeytin Dalı Harekatı, terörle mücadele konusundaki kararlı duruşumuzu ortaya koydu. Irak yönetimi de bu konudaki hassasiyetimizi biliyor. Bize haber gönderdiler. ‘Biz şu anda Sincar’da gerekli operasyonu birkaç yoldan başlattık, yapıyoruz’ dediler. Şimdi onlarda istihbaratın başına geçen yeni bir isim var. Hakan beyin muhatabı. Hakan beye gelmiş, görüşmüşler bugün. Olumlu istikamette gelişmeler olduğunu belirtiyorlar. Biz de işin takipçisi olacağız.
YBŞ vesaire bunların tümü hikaye. Biliyorsunuz, YPG-PYD’nin ardından SDG’yi çıkardılar. YBŞ de ona benzer bir şey. Farklı isimler kullanılsa da biz kimin ne olduğunu gayet iyi biliyoruz. Artık biz hem hakka’l-yakin hem ayne’l-yakin gidiyoruz. Yani sadece beyanatlara bakmıyoruz; ne yapıldığını teyit etmeyi, gözlerimizle de görmeyi esas alıyoruz. Sincar’dan teröristler çıkarılıyor ise ne ala. Yok çıkarılmamışlar ise sınırımıza 60 kilometre mesafedeki Sincar’a da operasyon yaparız.
Bunlar önceden açıklanacak konular değildir. ‘Bir gece ansızın gelebiliriz!’ Gidecek olursak, bir gece ansızın gideriz. Bunun takvimini, yol haritasını verip düşmanı uyandırmak zaten doğru da olmaz. Biz bu tür işlerin planlarını komuta kademesi ile aramızda yapar; o doğrultuda harekete geçeriz.
Doğu Akdeniz’deki hidrokarbon kaynakları konusundaki tavrımızdan geri adım atmamız söz konusu değil. Biz Kıbrıs adasının ortak sahibi olan KKTC’nin haklarının yok sayılamayacağını söylüyoruz. Orada bulunacak doğalgaz ve petrolde uluslararası hukuk doğrultusunda Kıbrıs Türklerinin de hakkı olduğunu söylüyoruz. Oradaki hidrokarbon kaynaklarına, adanın hem kuzeyindekileri hem güneyindekileri eşit oranda ortak olmalı.
Ancak Rum kesiminin derdi başka. Rum kesimi, ‘Biz hangi firmaya istersek onlara arama sondaj yaptırırız’ diyor. Biz, ‘Güney ve kuzey bir araya gelsinler; hangi uluslararası firmaya vereceklerse onun kararını beraber alsınlar’ diyoruz. Uluslararası hukuk bunu gerektirir. AB’nin bu meselede tarafsız davrandığını söyleyemeyiz.
Hayır, yeni öğrenmiş değiller. Onların kastettikleri hızlı tepki verememiş olmaları.
* Türkiye sayesinde Avrupa’ya mülteci akınında ciddi bir azalma yaşandı. Buna rağmen Türkiye’ye vaat ettikleri 3+3 milyar avroluk yardımın ilk taksidinin tamamını bile vermiş değiller.
Şu ana kadar bize aktarılan miktar yaklaşık 1 milyar 850 milyon avro. Biz mülteciler için 31 milyar dolar yatırım yapmış durumdayız. Bu konuda kendilerine 7 dakikalık video gösterimi de yaptık. ‘Neler yaptığımızı gelin bizzat görün’ dedim. Ama onlar bizim önerimizden farklı olarak, bu yardımın projeler üzerinden aktarılabileceğini söylüyorlar. Madem öyle, biz onların dilini anladığımızı göstermek için, projeleri hızla devreye sokalım. Madem proje bazlı ödüyorlar, o zaman bu dediğimi yapmamız lazım.
* Varna’daki zirve, AB üyesi kimi ülkelerin Türkiye ile müzakerelere son verilmesini istediği bir dönemde gerçekleşti. Toplantı olumlu geçtiğine göre, zor sürecin artık geride kaldığını söyleyebilir miyiz?
Tabii ki, ‘Her şey dört dörtlük, tüm olumsuzluklar geride kaldı’ demek, kendimizi yanıltmak olur. Ama liderler düzeyinde beraberce masaya oturup samimi bir şekilde konuşmamız önemliydi. Diyaloğu sürdürme, ilişkilere ivme kazandırma hususunda mutabakat var. Arkadaşlarımızın bundan sonra sıkı markaj yapmaları lazım. Ama olay eninde sonunda, ülke olarak ne kadar güçlü olduğunuzla da alakalı. Güçlü iseniz gelişmeler de daha farklı oluyor. Olumlu gelişmeler, Fırat Kalkanı’nın, Zeytin Dalı’nın, şehitlerimizin, gazilerimizin bereketidir bence.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Rusya Federasyonu Devlet Başkanı Vladimir Putin ile telefonda görüştü.
Cumhurbaşkanlığı kaynaklarından edinilen bilgiye göre, Erdoğan, Kemerovo’daki bir alışveriş merkezinde meydana gelen yangında yaşanan can kayıplarından dolayı Putin’e taziyede bulundu. Erdoğan’ın Rus halkına başsağlığı dilediği görüşmede, ikili ilişkileri her alanda geliştirme kararlılığı da teyit edildi.
Suriye konusunda İran’ın da katılımıyla 4 Nisan’da Ankara’da liderler düzeyinde gerçekleştirilecek üçlü zirve vesilesiyle yüz yüze de görüşecek olan Erdoğan ve Putin’in, söz konusu toplantının yanı sıra ikili ilişkilere de değindikleri belirtildi.
Aslında bu süreçte Sayın Trump’ın ekibi de neredeyse tümüyle değişti. Liderler düzeyindeki iradenin sahaya yansıyıp yansımadığını görmek için uygulamalara bakmamız gerekecek.
Konuyla alakalı olarak Dışişleri Bakanlığımız, Türkiye’nin kanaatini gerek NATO’ya gerek AB’ye iletiyor zaten. Bizim tamamen onlar gibi hareket etmemiz söz konusu değil. Bir iddiaya istinaden bazı ülkeler bir adım attı diye, biz de aynı adımı atalım şeklinde bir anlayış içinde olmayız.
Yerel seçimle ilgili Bahçeli’nin ‘Yerel seçimde ittifak olmaz’ diye bir açıklaması olmuştu. Yerel seçimde ancak bir gönüllüler dayanışması olabilir. Onu da şimdi dillendirmemiz doğru olmaz. Yerel seçime neredeyse daha 10-11 ay var. Onu ancak seçime doğru konuşuruz. Bunları ona göre zamanla şekillendiririz. Bizim hafıza kayıtlarımızda dolaşanlar var, onlarınkilerde dolaşanlar var. Şahsen ben şekillendirebiliyorum, ama bunu tabii beraberce konuşup şekillendirmek çok daha isabetli olur. Uzun ince bir yoldayız. Asıl olan bizim için malum Kasım seçimidir. Kasım seçimine giderken de bizim dayanışma ruhumuzu zedelememek lazım.
Rakam vermeyeyim ama, MHP’li arkadaşların dedikleri rakamlar kamuoyu araştırmalarında da geçiyor, benzer rakamlar var. Bu rakamlardan hareketle inşallah o oranları yakalamamız şart diye düşünüyorum.