.
Sultan 2. Abdülhamid ve Yavuz Sultan Selim'in türbedarı arasında geçen bu olay ders verir nitelikte. Sultan 2. Abdülhamit Han Osmanlı'nın 34. padişahıydı ve 33 yıl hükümdar sürdü. O dünya sahnesinde düşmanlarıyla mücadele ederken dedesi Yavuz Sultan Selim Han'ın türbedarı da dünya sahnesinde fakirlikle ilgili bir mücadele sergiliyordu.
1/18
Ancak hanımı o sabah, kendisinden kiraz istemişti. O da, hamilelerde bu gibi isteklerin olacağını zaten biliyordu.
2/18
Lakin kirazın henüz çıkmaya başladığı bu günlerde, çok pahalı olduğu da muhakkaktı.
3/18
İmkânsızlıklarına rağmen, ümit vererek evden ayrılmıştı. Şimdi türbeyi süpürüyor, hem de bunu düşünüyordu.
4/18
Akşam eve varınca hanım, “kiraz aldın mı?”diye sorarsa, ne diyecekti. İçinden her türlü fikir geçiyor, fakat bir türlü çıkış yolu bulamıyordu. Çünkü pahalı kirazı alacak parası yoktu.
5/18
Tam bu esnâda, elindeki süpürgenin sapıyla, yıllardır hizmetini gördüğü Yavuz Sultan Selim Hân’ın sandukasına vurdu ve şöyle söylendi:
6/18
“Hey Koca Sultan!Sana senelerdir hizmet ediyorum, bir defacık olsun himmet etmedin. Ne olacak şimdi benim hâlim? Kiraz alacak param yok. Hanımın hâli de meydanda!
7/18
”Akşam olur süklüm-püklüm eve gelir. Başka hâdiseler sabahki isteğin üzerini örttüğü için kiraz unutulur. Ertesi sabah yine âdeti olduğu üzere türbeye gelir, kapıyı açıp beklemeye başlar. Bir anda karşısında Sultan Abdülhamid Hân’ın adamı belirir:
8/18
Efendi,Sultan seni huzura çağırır, hemen faytona buyur!der.Şaşkınlıktan küçük dilini yutacak hâle gelir. Sultan, kendisini niçin çağıracak? Kendisi bir türbedardır. Sultan’ın huzuruna çıkacak kimselerden değildir. Olsa olsa bir şikâyet, bir suç haberi vardır; o yüzden çağırır.Emri tebliğ eden adam fazla sabırlı değildir.
9/18
Efendi ne durursun, Sultanın emrini tebliğ ederim sana!Bakar ki ağırdan almanın zararı olacak... Çaresiz faytona atlar, doğruca sarayın avlusuna inerler. Nöbetçiler girer çıkar, hemen huzura alırlar.
10/18
Abdülhamid Hân, kendisini şöyle tepeden aşağı bir süzer. Sonra, kelimelere basa basa fakat yumuşak bir eda ile sorar:
11/18
Ceddim Yavuz Selim Hân’ın türbedârı sen misin? Güçlükle cevap verir: Evet Sultanım!
12/18
Söyle bakalım dün türbede neler oldu?Derdin nedir? Bir meselen olmalı?Bir anda zihninden bir sürü şey geçer. Acabâ Sultan neyi sormak istiyor, neyi kastediyor? Hangi derdimi soruyor? Şaşkın ve ürkek bir eda ile:
13/18
Sultanım bir şeyler olmadı, bir derdim de yoktur. Sağlığınıza duâcıyım.Abdülhamid Han sesini hem yükseltir, hem de sertleştirir:
14/18
Türbedar efendi! Sana söylerim. Dün türbede neler oldu, meselen nedir, açık söyle!Bir şeyler hisseder bu defa. Ama söylemeye cesâret gerek. İster istemez hadiseyi anlatır:
15/18
Sultanım, zevcem hâmile. Benden kiraz istedi. Çok pahalı olduğu için alamadım. Bunun için de velînimetim Sultan Selim Hân’ın sandukasına dokundum; bunca yıldır hizmetini görürüm, bir himmetini görmedim, dedim.Ortalığı bir sessizlik kaplar. İki tarafta da derin tefekkür... Neden sonra daldığı âlemden çıkan Abdülhamid Han, söylenmeye başlar:
16/18
Sen orada dedemin sandukasına vurdun, o da burada sabaha kadar benim başıma vurdu. Al şu bir kese altını, bir daha böyle şeyler için Selim Hân ceddimi rahatsız etme, doğruca bana gel!Bundan sonra emir subayına dönen Abdülhamid Han:
17/18
Selim Hân’ın türbedârının maaşı iki misline çıkarılsın, sıkıntıdan kurtulsun. Bir derdi olunca da hemen bana gelmesine izin verilsin.
18/18
.
#Osmanlı Devleti
#Abdülhamit Han
#Yavuz Sultan Selim