Etik, bireyin nasıl davranması ve hayatını nasıl devam ettirmesi gerektiği üzerine ahlaki düzlemde ortaya konulmuş ilke ve değerlerin mahiyetini inceleyen, felsefenin bir uğraş alanı olarak tanımlanır. Ahlâkın, doğru-yanlış, iyi-kötü, güzel-çirkin gibi tanımlamamalarla tasnif ettiği eylem ve söylemlerin temeli ve arka planı “Etik Felsefesi” kapsamında ele alınır. Socrates, Platon, Gazali, Farabi, Kant ve Descartes gibi ünlü filozoflar insan hayatının merkezine ahlakı almışlardır. Buna göre insan, hayatını erdemli ve ahlaklı olanın gölgesinde şekillendirmelidir.
Değer kavramı ise; toplum tarafından önem atfedilen, çoğunluk tarafından kabul gören, beğenilen, istenilen, arzu edilen davranış ve düşünceler olarak tanımlanır. Değerler, toplumun üzerinde hemfikir olduğu ve uzun bir tarihsel süreç içerisinde oluşan standartlar bütünüdür. Bizler neyin iyi neyin kötü, neyin güzel neyin çirkin, neyin doğru neyin yanlış olduğuna dair kararlarımızı değerlerin kılavuzluğunda veririz. Bu yüzden ahlaki olan her şey bir değerdir ve her değer bir ahlaki prensibe yaslanır. İnsan, bireysel erdem yolculuğunu ve toplumsallaşma sürecini sağlıklı bir şekilde tamamlayabilmek için erdem, etik, ahlak ve değer gibi kavramların yol göstericiliğine muhtaçtır.
Bu kavramlarla bağlantılı olan bir beceri bulunmaktadır. Bu beceri, etik karar verme becerisidir. Etik karar verme, birbiriyle çatışan alternatifler olduğu zamanlarda sistematik düşünerek ahlaki bakımdan en makul ve etik ilkelerle en uyumlu olanın tercih edilmesidir. İnsan, karar vermesi gereken bir yol ayrımına geldiğinde sorunu tanımlayıp seçenekleri belirler ve vicdanen en uygun olanı tercih eder. Sonuçların birtakım zorlukları olsa bile alınan kararlarda hak, adalet, hakkaniyet ve dürüstlük ilkelerine riayet edilmesi etik karar verme sürecinde önemlidir.
Dünyada ve ülkemizde çok hızlı ve dramatik gelişmeler yaşanıyor. Her gün ahlakımızı, üzerine varlığımızı inşa ettiğimiz etik ilkeleri ve sahip olduğumuz değerleri görünür kılmamız gereken gelişmelere şahit oluyoruz. İdeal insanın özelliklerinden biri de tepki gösterebilmesidir. Yanlışa itiraz etmek ve bedeli her ne olursa olsun ortaya bir karakter koymak, bireyin iyiliğini aktif hale getirmesi için önemli bir fırsattır. Aktif iyilik diyorum çünkü pasif iyinin kimseye faydası yoktur. İyi, insanın aksiyonunda göründüğü sürece gerçekten iyidir. “Pasif iyi, aktif kötünün teşvikçisidir” düsturundan hareketle, kötülüklerin üzerini çizebilmek için iyilerin aktif rol alması gerekir. İşte bu noktada etik karar verme becerisi devreye girerek kişiyi doğru olan konusunda aksiyona geçmek için karar vermeye tahrik etmelidir.
Dünyanın farklı coğrafyalarında farklı inançtan, farklı milliyetten, farklı ten renginden milyonlarca insan aktif bir şekilde İsrail soykırımına karşı harekete geçti. Sokakları dolduran, boykotla büyük mağazaları satış yapamaz hale getiren, küresel markaları en sert şekilde markaj altına alan yüzlerce harekete şahit olduk. Dünyada bunlar yaşanırken ülkemizde de benzer eylemler hayata geçirildi. Ancak çok daha zayıf ve düşük bir tonda. Yaklaşık 400 yıl boyunca egemenlik sürdüğümüz topraklara ve aynı inancı paylaştığımız insanlara karşı yapılanlar hilafına en üst perdeden yükselmesi gereken ses bizim sesimizken, maalesef en kısık ses bizim sesimiz oldu. Bunu siyaset kurumu için söylemiyorum, zira devletin zirvesinden bu konuda güçlü ve sert beyanatlar işittik. İfadelerim toplumsal duruşumuzla ilgili…
Böylesi durumlarda herkes sahip olduğu ahlaki anlayışı eylemlerine ve söylemlerine yansıtıyor. Kim hangi değerlerin müntesibi, böylesi durumlarda açığa çıkıyor. Kişinin düşünce yapısını, etik kodlarını ve zihin dünyasını şekillendiren felsefe işte böylesi durumlarda daha net görünür oluyor. Maalesef gördük. Gördüğümüz karşısında şaşırdık, hayal kırıklığı yaşadık fakat gördük. İsrail’i haklı bulan gazetecileri, akademisyenleri ve siyasetçileri gördük. Filistin’e karşı İsrail saflarında savaşmak için istekli olduğunu belirten gönderiler paylaşanları gördük. Boykot çağrısı yapanlarla ve boykot listeleri ile dalga geçenleri gördük. Görüp seyirci kalanları, iki kelam etmeyi israftan sayanları, konu maaşı veya ekonomi olduğunda yorulmadan ve mütemadiyen konuşup, zulüm gören Müslümanlar mevzu edildiğinde dili lâl kesilenleri gördük. Aktif kötünün teşvikçisi olan milyonlarca pasif iyiyi maalesef ve maatteessüf ki gördük. Hem de bu ülkede, bu topraklarda, bu kültür coğrafyasında…
“Gazze’de bunlar yaşanırken hayat devam edemez. Yeni bir yıla da girilemez, ertesi gün mutlu da uyanamaz kimse” dedi Okan Bayülgen. Katledilen Müslüman, katleden İsrail olunca üç maymunu oynayan sanat camiamızın aksine vicdanın sesi oldu. Sağ olsun, var olsun. Benzer ifadeleri ABD – Şikago’da kalabalığa seslenen Hristiyan bir hanımefendiden de işittik (videosu internette mevcut). Kendi toplumuna ve dindaşlarına, “Filistin’de bir insanlık dramı yaşanırken Noel ve Yılbaşı kutlayamayız” cümlelerini net bir şekilde deklare etti. Bu çağrıyı, yerlerde sürünen insanlık onurunu tekrar ayağa kaldırmak adına yaptı hiç şüphesiz. Bu yaklaşım tarzı evrensel ahlaka, evrensel değerlere ve etik ilkelere uygun bir yaklaşım tarzıdır. Ancak gelin görün ki bu erdemli davranışın tersine bizde hayat, dünyanın çeşitli coğrafyalarında masum insanlar barbarca katledilmiyormuşçasına devam ediyor. Eğlence, lüks ve gösteriş hiç sekteye uğramıyor.
Karar verin!
Etik, erdemli, ahlaklı ve değerli olanın lehine karar verin.
Sorun belli, itiraza yönelik alternatif seçenekleri belirleyin ve en ahlaki olanı sahiplenmeye karar verin.
Eylem ve söylemlerinizin neye, kime, hangi değer yargısına hizmet edeceğini iyi hesap edin.
Yanlışa, zulme ve zalime itiraz edin.
İnsanlık onuru yerlerde sürünürken, yeryüzünde on binlerce Müslüman yerlerinden edilip vahşice katledilirken, hayatın olağan devam etmesine, eğlenmeye, lükse ve kutlamalara itiraz edin.
Ve itiraz edin; itiraz ettiğiniz bozuklukları sahiplenip itirazınızı tahkir edenlere, küçük görenlere…
Tıpkı bugün; Şehitlerimize Rahmet, Filistin’e Destek, İsrail’e Lanet yürüyüşü için Galata Köprüsü’nde yürümeye ve sesini gür bir şekilde dünyaya duyurmaya niyet etmiş yüzbinlerce yürekli insanın erdemli olanın lehine karar verip duyarsızlığa ve katliama itiraz ettiği gibi. Bu büyük buluşma vesilesi ile Milli İrade Platformu çatısı altında toplanan bütün Sivil Toplum Kuruluşlarına ve bu kuruluşlarda faaliyet yürüten binlerce gönüllü aktif iyi insana yürekten selam olsun. Selam olsun Filistin’e, selam olsun Doğu Türkistan’a, selam olsun yeryüzünde zalimle mücadele eden bütün mazlum halklara ve selam olsun vicdanı sönmemiş yürekli insanlara…