AYDINLIK TÜRKİYE'NİN HABERCİSİ |
||
Bugünkü Yeni Şafak |
|
|
Türkiye, 2004'te Irak, ABD, AB ve İslam ülkeleri ile ilişkilerinde "kritik" noktalara geldi. Başbakan Erdoğan'ın da katıldığı diplomasi atakları sayesinde bu kritik eşikler zor ama sorunsuz geçildi.
Türk dış politikasına 2004 yılında 17 Aralık Brüksel zirvesi damgasını vurdu. Yıl boyunca, AB-Kıbrıs, Irak-ABD ekseninde sürdürülen politikaların semeresi de zirvede toplandı. Türkiye, 40 yılı aşkın süredir devam eden AB mücadelesinde önemli bir pozisyon yakaladı ve 3 Ekim 2005'de müzakerelere başlamak için randevu almayı başladı. 2004 yılında Türkiye'nin dış politikadaki en büyük önceliğini AB oluşturdu. Yıl boyunca Kürtçe yayından, idam cezasının kaldırılmasına, yeni TCK'dan, Medeni Kanun'a kadar çok sayıda değişikliği gerçekleştiren TBMM, Türkiye'ye müzakere tarihi verilmesini sağladı.Türkiye'nin 1961 Ankara Anlaşması ile başladığı AB yolunda, en önemli dönemeçlerden biri daha geride kaldı. 17 Aralık'a giden sıcak süreç 17 Aralık AB Zirvesi'nde Türkiye'ye müzakerelere başlaması için verilen 3 Ekim 2005 tarihinin kapısını ise ilk açan Avrupa Konseyi oldu. Avrupa Konseyi, Türkiye üzerindeki denetimini kaldırırken, AB Komisyonu'nun 6 Ekim'de açıkladığı İlerleme Raporu, Türkiye'nin Kopenhag Siyasi Kriterlerini yerine getirdiğini teyid etti. Türkiye, Brüksel'de düzenlenen AB Zirvesi'nde, "diğer adaylardan farklı bir muamele kabul etmeyeceğini" kanıtladı. Türkiye'ye yönelik olarak taslaklara konan kısıtlamalar ve müzakerelerin askıya alınmasını öngören paragraf diğer aday ülkeleri de kapsayacak şekilde genişletildi. 1 Mayıs'ta üyeliğe kabul edilen Rum kesimi'nin AB tehdidi sonuç getirmedi. Türkiye'ye karşı veto kozunu kullanamayan Rum lider Papadopulos'a "Denktaşopulos" adı takıldı. Türkiye şimdi, 3 Ekim'de Hükümetlerarası Konferans ile başlayacak olan müzakere sürecine hazırlanıyor. Komisyon'un bahar aylarında sunacağı yeni Katılım Ortaklığı Belgesi bekleniyor. Ankara ise yeni Ulusal Program'ı hazırlarken, bir yandan da tarama sürecine yönelik hazırlık yapıyor. Kıbrıs'ta çözüm için büyük adım Kıbrıs'ta 2004 başında yapılan seçimlerin ardından canlandırılan müzakere süreci Ankara için birçok tabunun da yıkılmasını sağladı. 2003 Aralık Zirvesi'nde çözüme yanaşmayan KKTC Cumhurbaşkanı Denktaş, 58. hükümetin de desteğiyle, müzakereciliği 2004'te Başbakan M. Ali Talat'a devretmek zorunda kaldı. Denktaş, Bürgenstock'ta Nisan ayında yapılan Kıbrıs müzakerelerini adadan izlemek zorunda kalırken, müzakerelerden çıkan Annan Planı 24 Nisan'da referanduma sunuldu ve Türk tarafının kabul oyuna karşılık Rum Kesimi'nin hayır demesi nedeniyle çözüm planı hayata geçirilemedi. Bunun üzerine Kıbrıs'ta temsil düzeyini yükselten AB ve ABD, Türk tarafı ile ticaret önündeki engelleri kaldırmak için düğmeye bastı. Ancak AB'nin, KKTC'ye yönelik ekonomik izolasyonun kaldırılması için attığı adımlar eksik kaldı. Ticari tüzüğü geçiren AB, mali yardımlar konusunda Rum engelini aşamadı. ABD'nin doğrudan uçak seferlerine başlamaması da adadaki hayal kırıklığını pekiştirdi. Türkiye, "Ankara Anlaşması'nın, yeni AB üyelerini de kapsayacak şekilde genişletilmesi" kararı alınan 17 Aralık AB zirvesinden sonra Kıbrıs'ta çözüm arayışlarını yeniden canlandırdı. Papadopulos ise yine "Annan Planı'na hayır" tavrını takınıyor. Ancak AB'nin de baskısıyla, Rum Kesimi'nin 2005 yılında yeniden müzakere masasına oturması bekleniyor. Irak çıkmazı hala 'sorun' Irak'ın toprak bütünlüğünün korunmasını, doğal kaynaklarının Irak halkı tarafından paylaşılmasını savunan Ankara, 2004'te, Irak'ta sürekli değişen yönetim ve belirsizlik ile karşı karşıya kaldı. Türkiye'nin Irak operasyonunda rol almaması, özellikle bölge ülkeleri tarafından sevinçle karşılandı. Türkiye'nin, 1 Mart tezkeresiyle verdiği tarihi karar Mısır, Ürdün, İran, Suriye gibi bölge ülkeleriyle ilişkilerin geliştirilmesine neden oldu. Türkiye'nin önderliğini yaptığı "Irak'a komşu ülkeler toplantısı", Bağdat yönetiminin de katılımıyla süreklilik kazanırken, Fas'ta sürece ABD, AB Çin ve Rusya'nın da katılımıyla sürecin kalıcılığı sağlandı. Geçici hükümetle serin ilişkiler Irak'ta kurulan geçici yönetim ile Ankara arasındaki görüş farklılığı ise devam etti. Bölgede Türk askerine karşı tavır ilk olarak Bağdat Büyükelçiliği'ne yönelik intihar saldırısıyla açığa çıktı. Selahaddin ve El Anbar'da görev almaya hazırlanan Türk askerine karşı art arda yapılan açıklamalara Ankara'nın yanıtı sert oldu. Türkiye'nin, işgal kuvveti ABD tarafından atanan hükümeti "gayrimeşru" saydığını Başbakan Erdoğan açıklarken, diyalog kapıları kapatılmadı. NATO'nun, Irak güvenlik güçlerine eğitim desteği verilmesine ilişkin kararına karşın Türkiye, Irak'a asker yollamayacağını, eğitim için kapılarının Türkiye içerisinde açık olacağını bildirdi. Ağustosta Irak cumhurbaşkanı Gazi El Yaver'i ağırlayan Ankara, geçici yönetim ile Bağdat merkezli ilişkilerin temelini attı. Ankara, özerklik isteyen Kürt grupların başta hava koridoru isteğini olumsuz karşıladı. KYB ve KDP ile yıl boyunca gerçekleşen temaslarda Türkiye'nin Kerkük ile ilgili hassasiyeti vurgulandı. Şii gruplarla temaslar arttı Türkiye, Kürtlere karşı Şii gruplarla temasını arttırdı. Şii lider Sistani ile resmi temas kurulurken, 2005 yılında seçimler ve anayasasını oluşturacak Irak için de ilk adımlar atıldı. Türkiye, Musul'da konsolosluk açmak için geçici Irak yönetimi ile anlaştı, ikinci sınır kapısının açılması yeni kurulacak Bağdat yönetimine kaldı. Irak'ta öldürülen Türklerin sayısının 70'i aşması ve saldırıların Türklere yönelik olduğunun tespit edilmesi üzerine Ankara, ABD ve geçici Irak Yönetimi'ni harekete geçirmeyi başardı. Yeni yönetim beklenmeden güvenlik önlemlerinin alınması için düğmeye basılırken, 17 Aralık günü 5 Türk güvenlik görevlisi şehit edildi. Geçici yönetim PKK konusundaki çekimser tutumunu korudu. Türkiye'nin 2004 yılında yapılmasında ısrarcı olduğu sınır güvenliği ve terör toplantısı yeni yönetime kaldı. DUYGU GÜVENÇ / ANKARA
|
|