AYDINLIK TÜRKİYE'NİN HABERCİSİ |
||
Bugünkü Yeni Şafak |
|
|
Asya'nın miladı: Jeo-politik fay hatları, yeni tsunamiler
Güney/Güneydoğu Asya'yı vuran ve belki de 200 bine yakın insanın ölümüne neden olan yüzyılın felaketi, yaşanan dehşetengiz insanlık trajedisi, felaket bölgelerinde kendini gösterecek sosyal ve ekonomik dönüşüm ve siyasi sonuçları itibariyle 21. yüzyılın dünyasında derin izler bırakacak. Korkunç can kaybı ve dev ekonomik faturanın ağrılığı altında ezilen ülkelerin yaralarını sarması zaman alacak. Ancak, dünyanın ilgisizliğine rağmen bölge ülkeleri bu felaketin üstesinden gelmeyi bilecektir. Oysa tam tersi olmalı, bütün dünya harekete geçmeliydi. Amerika, Avrupa, İslam dünyası, uluslararası kurumlar ve sivil toplum örgütleri seferberlik ilan etmeliydi. Özellikle dünyadaki gelir adaletsizliğinin sorumlusu olan ve açlıktan milyonlarca insanın ölümünden duyulan utançla Batı, kaynaklarını seferber etmeliydi. Yüzyıllarca sömürdüğü, kaynaklarını çaldığı Güney Asya'dan özür dileme fırsatını kaçırmamalıydı. Olmadı. İnsanlık, Asya'nın, Doğu'nun insanlarının ne kadar değersiz olduğunu bir kez daha keşfetti. Dünyanın ne kadar bölünmüş olduğunu bir kez daha gördü. Ama 19. yüzyılda ya da 20. yüzyılda yaşamıyoruz. Asya'nın insanları yaralarını kendi kaynaklarıyla saracak. Dahası, yaşadığı şokun etkisiyle göz kamaştırıcı bir ivme yakalayacak. Felaket, Asya için yeni bir milad anlamına gelecek. Bütün yıkımlara rağmen Asya kendi mucizesini ortaya koyacak. 26 Aralık 2004, bir dönüm noktası olacak. Trajedinin boyutlarını öne çıkaranlar, felaketi Amerika'nın 11 Eylül'ü ile kıyaslıyor. Son derece talihsiz ve adaletsiz bir kıyaslama. Dünya, depremin ve dev dalgaların yol açtığı yıkımın boyutlarını ilk saatlerde kestiremedi. Hala da kestirebilmiş değil. Oysa Sumatra Adası'nın kuzeyindeki fakir Açe neredeyse yok oldu. Sadece bu bölgede 80 bin kişinin öldüğü söyleniyor. Gerçek bilanço belki de haftalar sonra netleşecek. Ancak felaket, ortaya çıkaracağı siyasi sonuçları itibariyle 11 Eylül ile kıyaslanabilir. ABD kendi trajedisini dünya için nasıl bir dönüm noktası haline getirdi ise, Asya da büyük felaketi hem kendisi için hem de dünya için bir dönüm noktası haline getirecek. Felaketin, Güney/Güneydoğu Asya'da öncülük edeceği sosyal ve siyasal dönüşümün yanında, 21. yüzyıl küresel sistemi üzerinde deprem niteliğinde etkileri olacak. Üzerinden bir hafta bile geçmeden bu gerçek kendini göstermeye başladı bile. Uyarı sistemine ilişkin tartışmalara dikkat çekmek istiyorum. Hint Okyanusu'nda "tsunami erken uyarı sistemi" olmayışı Asya'ya ağır bir bedel ödetti. Ancak, ABD'nin kontrolünde bulunan ve Pasifik'i izlemek için kurulan uyarı merkezinin sadece sisteme bağlı ülkeleri gözetip Güney Asya'yı uyarmaması bir ihmalkarlık ya da bürokratik maskaralık olarak görülemeyecek kadar vahim. Bildikleri halde, dev dalgalar okyanus kıyılarına hızla yaklaştığı halde, on binlerce insanın öleceğini bile bile uyarı yapmadılar. Böyle bir kasıt, böyle bir bencillik milletlerin hafızalarında nasıl yer edinir? Asya'nın insanları felaketin yaralarını sardıktan sonra bunu sorgulamayacak mı? Yaşanan trajediden sonra bölge ülkeleri Hint Okyanusu için bir uyarı sistemi kuracak. Ancak, kendilerinden bir uyarıyı bile esirgeyenleri affedecekler mi acaba? Bilimsel bencillik ya da siyasi hesaplar mı var, bilmiyoruz. Ama işlenen suç çok büyük. Bir insanlık suçu, bir katliam suçu işlendi. Dünya bunun hesabını sormak zorunda. Bu sefer tsunamiler ABD'yi vuracak 11 Eylül sonrası bütün dünyada sıkı yönetim ilan eden, ülkelerin karasuları üzerinde bile denetim kuran, Amerika ile birlikte ağlamayanları en acı şekilde cezalandıran ve dünyanın yarısından çoğunu düşman ilan eden ABD Başkanı George Bush, felaket sonrası bir başsağlığı bile dilemedi. Depremde yerle bir olan, bazılarına göre yüzde 75'i yıkılan Sumatra Adası'nın kuzeyindeki Açe, Amerika'nın 11 Eylül'den bu yana askeri üs kurmaya çalıştığı, enerji kaynakları üzerinde yüzen ve Malaka Boğazı'nı kontrol eden bir yer. Yeryüzünün en önemli su geçitlerinden biri olan Malaka Boğazı, dünya deniz ticaretinin yarısının yapıldığı, Doğu Asya'nın ekonomisini kontrol eden, son derece stratejik bir yer. Bölgede askeri üs kurma talebi reddedildiği için Endonezya ile krizin eşiğine gelen ABD, Tayland başta olmak üzere bölgede "İslamcılar"a karşı savaş yürütüyordu. Ama esasında savaş enerji kaynakları için, küresel hegemonya için yapılıyordu. Ortadoğu'dan sonra Amerikan karşıtlığının en yüksek olduğu bölge Güney Asya. İki örnek bile Asya'nın Batı ile ilişkileri üzerinde derin izler bırakmaya yeterli. Deprem ve tsunami, dünyanın bir bölgesinin sınırlarını belirledi. Asya'nın, Güney Asya'nın sınırları çizildi. Artık ABD'nin bu sınırın diğer yakasındakilerle ilişkileri farklı bir seyir izleyecek. Zamanla sınır çizgilerinin çok daha kalınlaştığını, bölge ülkeleri arasında son yıllarda hızlanan yakınlaşmanın daha da güçlendiğini göreceğiz. Yüzyılın felaketinde tsunami binlerce insanı yuttu. Ancak jeo-politik fay hatlarını da hareketlendirdi. Bu hareketlilik küresel düzeyde tsunami dalgalarını besleyecek. Bu sefer dalgalar Asya'yı değil, Asya'ya müdahil olan, Asya'yı kontrol altında tutmaya çalışan, Asya'yı dize getirmeyi amaçlayan güçleri vuracak. Ortadoğu'da genişleyen işgal bir fay hattını harekete geçiriyor. Gürcistan ve Ukrayna ile başlayan, Beyaz Rusya'dan Kırgızistan'a kadar uzanan kuşakta benzer senaryolarla devam etmesi beklenen müdahale Avrasya fay hattını hareket ettirdi. Rusya ile Çin arasında, milyarlarca dolarlık askeri işbirliği, ortak askeri tatbikatlar, çok kutuplu dünya ilanı, enerji alanındaki ortak projeler Kuzey-Doğu Asya fay hattını hareketlendiriyor. Çin ve Güney Asya ülkelerinin oluşturmaya başladığı 3 milyarlık ortak pazar, Doğu-Güney Asya fay hattını hareketlendiriyor. Çin ile İran arasındaki 100 milyar dolarlık enerji anlaşması ve Rusya ile İslam dünyası arasındaki yakınlaşma bir başka fay hattını besliyor. Endonezya'dan Fas'a uzanan yeryüzünün orta kuşağı üzerindeki kapışma belki de en tehlikeli olan ve en yıkıcı sonuçlar doğuracak fay hattını hareketlendiriyor. Bütün bu alanlardaki gelişmelerin öncelikli hedefe Amerika'yı durdurmak. Immanuel Wallerstein, "ABD, düşüşe geçen bir hegemonik güçtür. Ekonomik kartı yaklaşık kırk yıldır düşüş halinde" diyor. Yüzyılın felaketi jeo-politik fay hatlarını daha da hareketlendirecek. Bu sefer tsunamiler Amerika'yı vuracak.
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv Bilişim | Dizi | Çocuk |
© ALL RIGHTS RESERVED |