AYDINLIK TÜRKİYE'NİN HABERCİSİ
Bugünkü Yeni Şafak
Y A Z A R L A R
Globalleşmenin neresindeyiz?

Yakın geçmişte benzer bir felâket yaşadığımız için Güney Asya'da meydana gelen depremin Tsunami etkisinin yol açtığı yıkımı bizler daha iyi anlayabiliyoruz. Onbinlerce insanın can kaybı yanında harita değiştirtecek denli doğal düzeni de bozan âfet, çok az duyarlı insan dışında, neredeyse bütünüyle magazin değeri açısından ele alınıyor günlerdir. Tatil beldesi adalarda mahsur kalan veya kayıp bizden ünlüler de olmasa, gazete ve televizyonlar yaşanan felâketin boyutlarını nasıl yansıtırlardı acaba?

Konunun hepimizi ilgilendiren, üzerinde derin düşüncelere dalmamızı gerektiren pek çok yönü var oysa. 1999 Ağustos depreminde, o günlerin boğucu siyasî ortamı yüzünden Türkiye'de de ıskaladığımız nice yön...

Depremlerin ihtiyar dünyamızın sarsıntılara daha açık hale gelmesiyle yakından ilişkisi bulunuyor. Fay hatları olağanüstü hareketli ve nereden, ne zaman vurulacağımızı kolay kolay bilemiyoruz. 8,9 ölçeğindeki deprem karaya 100 mil mesafede ve deniz ortasında değil de herhangi bir kara parçasında meydana gelseydi, can kaybının hangi sayıya ulaşacağını kimse tahmin bile edemez. Depremin Tsunami etkisi bu sayede sınırlı kaldı; buna rağmen Tsunaminin bazı adaları haritadan sildiği ve etkisini epey uzak coğrafyalarda bile hissettirdiği anlaşılıyor.

Benzer yer hareketleri ve uyandıracağı tepkiler her yeri tehdit ediyor. Türkiye zaten tehdit altında, ama en ileri sayılan ülkeler de depreme mâruz kalabilecek halde. Ayrıca, dünyamızın aldığı yeni biçim, insanların serbest dolanımı, işte Güney Asya felâketinde gördük, herkesi her yerde vurabiliyor. Onbinlerce km uzaktaki beldelerde üçbin kadar Türk'ün tatilini geçiyor olması bir 'globalleşme' öyküsü; global âfetin kurbanları da dünyanın (globe) her tarafından oluyor işte...

Washington Post'un doğa ayaklandığında bölgede bulunan muhabiri, gazetesine geçtiği ilk haberinde, manzarayı "Kutsal Kitap'tan bir sahne" olarak tanımladı. Benzer bir tanımlamayı, 1999 depremini içinden yaşadığımda ben de yapmıştım yazılarımda. Bütün kutsal kitaplarda, 'kıyamet' manzaraları, deprem tarzı doğal âfetleri hatırlatır biçimde anlatılır; ya da tersi: Doğal âfet yaşayan din konusunda bilgili her insanın aklına ilk gelen, okuyup duyageldiği 'kıyamet' ile ilgili anlatımlar olur. Washington Post muhabirine 'kutsal' hatırlatması yapan âfet, onu içinden yaşayan Türkiye'den gitme turistlerde neden benzer çağrışımlara yol açmadı dersiniz?

Afetler insana aczini hatırlatır; ne kadar güçlü olursa olsun doğanın etkilerine açık olduğunu anlar insan. Turistik adalara gitmiş olanlar zengin insanlar, muhtemelen her şeye sahipler; ama yerin hafifçe bir sarsılması, dalgaların kıyıya her zamankinden biraz daha sert vurması, para-şöhret-güç denklemini onlar için anlamsız kılabildi.

'Kıyamet' de, kutsal kitaplardan öğrendiğimize göre, böyle bir şey işte...

Globalleşme sınırları ortadan kaldırdı; artık insan, sermaye ve fikir bir yerden diğerine daha kolay seyahat ediyor. Sınırların zorlanması bu gelişmeden etkilenmeyi de herkese yaygınlaştırmakta; âfetlerin globalleşmesini buna borçluyuz. Kaç gündür ekranlara da yansıyan çaresizlik manzaraları, felâketlere karşı global hazırlıktan epey uzakta olduğumuza işaret ediyor. Afetlerin önceden tespitini sağlayacak bilimsel araştırmaların artırılarak felâketlerle karşılaşıldığında ânında müdahaleyi de kapsayan bugünkünden daha güçlü evrensel bir işbirliğine ihtiyacı var dünyamızın...

Ne kadar hazırlıklı olursak olalım doğa bizden daha güçlü; bunu asla unutmayalım.


30 Aralık 2004
Perşembe
 
FEHMİ KORU


Künye
Temsilcilikler
Abone Formu
Mesaj Formu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Dizi | Çocuk
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED