AYDINLIK TÜRKİYE'NİN HABERCİSİ |
||
Bugünkü Yeni Şafak |
|
|
Türk kimliği
meselesi ve 2005
2004 yılı Türkiye'nin "demokratik olgunlaşma"sına önemli katkılarda bulundu. Olgunlaşma siyasi partiler, kurumlar ve devletle ilgili olmak kadar, belki onlardan daha çok toplumla ilişkilidir. Toplumsal katmanların siyasi ve toplumsal sorunlar ele alma, tartışma, kendi meseleleriyle yüzleşme biçimi ve çabasıdır. Bu sürece AB tartışmalarının ve bu çerçevede izlenen değişim politikalarının önemli getirileri olduğu yadsınamaz. Her şeyden önce Türkiye kamuoyu bu çerçevede Kıbrıs gibi geçmişi ve kimliğiyle yakından ilgili sorunları, insan hakları, demokrasi, askerin rolü gibi geleneksel sıkıntılarını tartışırken, "kendi içine kapalı bir kültürel ve siyasi pazar" olduğu kanaatinden uzaklaşmıştır. Kendisinin de yer aldığı daha global bir alanın parçası olduğu duygusunu üretmeye yönelmiş, sorunlarıyla yüzleşir, sorunlara çözüm üretirken hem perspektif olarak, hem nitelik olarak bu alanın gereklerine göre düşünmeye başlamıştır. Nitekim kimi alışık olmadığımız tavırların alınması, kimi konuların devlet alanından siyasi alana, oradan toplumsal alana geri dönmesi bu gelişme sayesinde olmuştur. Kıbrıs konusunda en azından fikirler ve tavırların çoğulculaşması, Silahlı Kuvvetlerin siyasi rolüne verilen desteğin buharlaşmaya başlaması, uluslararası meselelerin toplumsal kesimlerde birer yerel iç siyaset konusuymuşcasına ele alınıyor olması, bu durumun tipik örnekleridir. Bu, "dışa açılırken içe yönelme hali" bir "etkileşim mekanizması"nın sonucudur. Sözünü ettiğimiz Türk kamuoyunun AB dinamikleri, AB gerçekleri ve kamuoyuyla kurduğu ilişkinin ürettiği bir etkileşim ve etkileşim sonucunda hareket geçen bir değişimdir… Bu etkileşim ve olgunlaşma sürecinin oluşturduğu "meşruiyet alanı", Türkiye'nin "değişim ve istikrar ilişkisi"ni sağlıklı bir şekilde kurmasının arkasında yatan asli faktördür. Dün Türkiye'nin son iki yılda izlediği yolun ve aldığı sonucun tarihi sıçramasını vurgulamıştık. Bu sıçramanın tam orta yerinde "Türk kimliği meselesi" vardır. Türk kimliğinin en çarpıcı yönlerinden birisi, hem bu geçmişle kavgalı olması hem bu geçmişle övünmesi halidir. Türk kimliği bir "kopuş" üzerine oturan, geçmiş sorunları ve verilerinin üzerini örten, buna karşılık tüm korkuları, beklentileriyle ruh halini "geçmiş zaman"la ilişki içinde kuran bir kimliktir. Bu kimlik, Balkan savaşının, Batı fobisinin, Ermeni meselesinin ve benzeri tarihsel konuların beslediği derin korkular ve sert tepkilerle donanmıştır. Buna karşılık bu konuların tartışılmasını yasaklayan, tartışmayı kendisine yönelik tehdit addeden tabular üretmiştir. Bu tabuların "kopuş rejimi" tarafından ideolojik olarak beslenmesi de diğer bir vakıadır. Bugün AB'ye yönelik ve çelişkili olarak toplumun farklı kesimlerini şu ya da bu dozda kuşatan mutluluk ve şüphe duyguları, bu duygular arasındaki "gerginlik" aslında bu kimliğin temel unsurlarının sonucudur. Bununla birlikte her kriz ve çelişki gibi bu gerginlik de bir değişim dinamiğinin, değişime yönelik bir başlangıcın işaretidir. Bilin ki, bu değişim istikameti doğrudur, gidişat sağlıklıdır. Bu değişim süreci sonuç olarak bir kimliğin geçmişle bağını kuracak, kendisiyle yüzleşmesini sağlayacak, tabularını kıracak, bunlar gerçekleştiği ölçüde o kimliği demokratik açıdan olgunlaştırarak güçlendirecektir. 2005 yılı bu sürecin derinleşmesini vaadediyor.
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv Bilişim | Dizi | Çocuk |
© ALL RIGHTS RESERVED |