T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
"Adam öldürmeyi oyun mu sandın..."

Geçen gün Ankara'da, bir yemek masası etrafında olduğumuz bir emekli subay ilginç hikayeler anlatıyor, önemli tespitler yapıyor... "Hikayeler" dediysem, öyle "askerlik hatıraları" türünde şeyler aklınıza gelmesin; ordunun "özel" bir kuvvetinde tanık olunmuş aşağı yukarı 20 yıllık "özel" hikayeler bunlar...

Masada söz dönüp dolaşıp "Ordu ve iman" meselesine gelince, emekli subay yemek arkadaşımız hepinizin katılacağını tahmin ettiğim şöyle bir tespitte bulundu: "Hele de kritik görevler için, bir subay her zaman emrinde tabii ki imanı güçlü askerler ister. 'Şehitlik' gibi savaşa ilişkin kavramlar imanı güçlü genç askerler tarafından tabii ki çok daha ciddiye alınır."

Size göre de çok doğru bir tespit değil mi? Masa arkadaşımız bu çerçevede şu örneği vermeyi de unutmadı: "Bu nitelikleri taşıyan bir genç askere 'Şurada bekleyecek ve hiç kımıldamayacaksın' desek ve onu orada unutsak, bir gün sonra yanına vardığımızda bile o orada yine dimdik ayaktadır."

Bizim bu sohbeti yaptığımız günün akşamı (bu kez epeyce gecikmiş olarak) Hürriyet gazetesini elime aldım. Birinci sayfanın "yan manşeti"ndeki haberin başlığı şöyleydi: "Irak doğumlu Mehmetçik: Irak üç günlük iş." Haberin altbaşlığından meseleyi daha iyi anlıyorduk: "Acemi eğitimini Antalya'da tamamladıktan sonra Diyarbakır'daki birliğine katılmak için kente gelen Doğan Samur, Irak doğumlu."

Doğan Samur, size biraz önce emekli subayın ağzından aktardığım asker tipine hiç mi hiç benzemiyor. Gazetede yer alan fotoğrafından açıkca anlıyoruz ki, Samur'un "çok şehirli" bir görünümü var. "Çok şehirliler"in imanının çok güçlü olmadığını söylüyor değilim tabii ki; ama yine de, Samur'un "çok şehirli" bir görünümü var. Hatta öyle ki, Samur'la ilgili haber imzasını atan Hürriyet muhabiri Şenay Ordu, haberine şu satırlarla başlamış: "Ben onu Chris O'Donnel'a benzetiyorum. Çok yakışıklı. Konuşmak için yanına sokulduğumda, eminim bizi izleyenler tek nedenin onun yakışıklılığı olduğunu düşünmüşlerdir."

Peki ne diyor bu "çok yakışıklı" Doğan Samur? Samur'un tamamen bir tesadüften ibaret olan "Irak doğumluluğu"nu bir kenara bırakıp, bu genç askerin eli kulağında olan Irak savaşına ilişkin sözlerine bakalım: Samur, oğlunun Diyarbakır'ı çekmesi üzerine çok tabii olarak üzülen annesini şöyle teselli etmiş: "Türk askeri kayıp vermez anne, üç günlük iş."

Genç asker Hürriyet muhabirine, bu duygu ve düşünceleri paylaşan bir arkadaşının şu sözlerini de aktarmış: "Ne yapayım ben de vururum birkaç Iraklı."

Hürriyet muhabiri haberinin sonunda Doğan Samur'u şu sözlerle anlatmış: "Gözleri pırıl pırıl. Kendine güveni sonsuz. Geride aklında kalan hiçbir şey yok belli ki."

Şimdi isterseniz bir ara verelim ve önümüzdeki haberi yorumlamaya çalışalım:

Doğan Samur ve arkadaşının henüz birer "çocuk" oldukları muhakkak... İmanı çok ya da az güçlü olsun, "Irak üç günlük iş" ve "Ne yapalım ben de vururum birkaç Iraklı" diyebilen her gencin birer "çocuk" oldukları muhakkak...

Biz maalesef gençlerimizi, "Ne yapalım ben de vururum birkaç Iraklı" türünde bir söz ağızlarından çıkarken hiç değilse iki kere düşündürtmeyi beceremedik... Gençlerimizi "Iraklı mıraklı farketmez; hiç adam öldüren biriyle öldürmeyen aynı insan olur mu?" diye düşündürebilmeyi beceremedik... Bu beceriksizliğimizin üzerinde uzun uzun düşünmemiz gerektiğini düşünüyorum. Biz maalesef, günlük hayatın hergünü içinde, gençlerimize gerek kendi gerekse başkasının canını ciddiye almayı gerektiren pasifist ("pasifik" demiyorum) bir kültürün zerresini bile koklatamadık... Az biraz koklatabilseydik, gençlerimiz savaş hakkında bu derece "kolay" konuşabilirler miydi?

Tamam, diyelim ki gençlerimiz "savaş"ın ne demek olduğunu henüz bilmiyorlar. Peki Hürriyet'in "yaşlı" yazıişlerine ne demeli? Bu yazıişlerinin "Irak üç günlük iş" gibi sorumsuz başlıklarla militarizme karşı zaten yeteri kadar direnç kazanmamış gençleri zehirlemeye hakkı var mı? Bir ülkenin gençlerine bundan daha büyük bir kötülük yapılabilir mi?

Sonuç olarak Hürriyet'e tavsiyem, "hayat ve ölüm" hakkında bir kez daha düşünmesidir.


22 Şubat 2003
Cumartesi
 
KÜRŞAT BUMİN


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat| Arşiv
Bilişim
| Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED