|
|
Tilki ve üzüm muhabbeti bitmedi
"Tilki yetişemediği üzüme koruk dermiş" tartışmasına gayet tabii nokta konuldu ama, bizde birçok tartışma, öyle nokta konmakla falan son bulmaz. Noktadan sonra da devamı gelir. Biri çıkar, bir nokta daha ekler. İki nokta alt alta mı, üst üste mi derken, bir başkası belki de yanyanadır diyerek üçüncü noktayı yapıştırır. Aslında son sözü söyleyen olmanın cazibesidir bütün curcunanın altında yatan. Benim öyle bir niyetim yok. İlle de son sözü söyleyen olma çabası içinde değilim. Fakat evvelden konulmuş noktalara da bir göz atmak yanlış olmasa gerek. Almanya'dan bir okurumuz, Sezai Mumcu tilki ve üzüm tartışmasıyla ilgili görüşlerini konuya eğilen yazarlara postalamış. İlgilenmemeleri, cevap vermemeleri, köşelerinde bahsetmemeleri karşısında hafiften gücenmiş. "Bir de siz okuyun" diyerek bendenize göndermiş. Şimdi ben de bahsetmezsem, Türkiye'deki basın camiası hakkında yanlış kanaatlere varacak okurumuz. Bir bakıma millî bir görevi yerine getirmekteyim şu anda. Buyurun... Şöyle söylüyor Mumcu: - Tilkiler, ayılar elbette seve seve meyve yerler, dolayısıyla üzüm de yerler... "Armudun/Ahlatın iyisini ayılar yer" ve "Tilki demiş ki; Benim için demem, amma üzümsüz bağın dibi kurusun" gibi Türk atasözleri bunu teyit eder. Ancak, "Tilki yetişemediği üzüme koruk dermiş" bir atasözüdür ama Türk atasözü değildir. Alman atasözünün Türkçe karşılığıdır. Altına Alman atasözlerinin orijinallerini de eklemiş ya, Almanca anlamadığım için geçelim. Ne olur ne olmaz. Biraz da sözünü ettiğim önceki noktaları hatırlayalım. 29.01.03, Emin Çölaşan köşesinde Recep Tayyip Erdoğan'a cevap olarak şunları gönderiyor: "Bir konuşma yapıyor, bırakın üslubunu bir yana, bir sürü çam deviriyor... Çünkü Türkçesi yeterli değil. 'Tilki yetişemediği üzüme koruk dermiş' diyor. Türkçe'de böyle bir deyiş yok... Çünkü tilki ot değil et yiyen bir hayvan. Dolayısıyla üzümle ilgilenmesi falan söz konusu değil. O deyişin doğrusunu burada yazayım da öğrensin ve bir daha sefere doğrusunu kullansın: 'Kedi uzanamadığı ciğere murdar der.' Üzülerek söylüyorum, kendisinde herhangi bir bilgi birikimi, kültür birikimi yok. Rastgele konuşuyor, ağzından çıkanı kulakları pek duymuyor." 30.01.03, Bekir Coşkun köşesinde oda komşusu Emin Çölaşan'a şu cümlesiyle arka çıkıyor: "Ya da Tayyip Erdoğan'ın deyimiyle 'üzüme erişemeyince, ona koruk diyen' vejateryan tilkiler..." 30.01.03, Cüneyt Ülsever köşesinde konuya açıklık getirmek için epey emek vermişe benziyor ve şu açıklamaları yapıyor: "R. T. Erdoğan, Davos'u küçümseyen köşe yazarlarına şizofrenik teşhisi koyarken kantarın topunu kaçırdı. Öte yanda, bazı köşe yazarları da Erdoğan'ın aynı konuşmada sarf ettiği 'tilki uzanamadığı üzüme koruk dermiş' sözünü irdeleyerek onun ne kadar sığ ve boş bir insan olduğunu ilan ettiler. Bu uzmanlara(!) göre, tilki et obur olup, ot obur olmadığı için üzüm veya koruk yemez. Onlara göre, Erdoğan basit bir benzetmeyi bile yüzüne gözüne bulaştırmıştı. Ancak, ABD İçişleri Bakanlığı Milli Parklar İdaresi'nde çalışan Bilişim Uzmanı Ömer Durdu'ya göre bu konuda her şeyi bilen uzmanlar değil, Kasımpaşalı Recep haklı. Meğerse tilkiler omniveros denen bir hayvan türü imişler. Omniveros da 'çok çeşitli yiyeceklerle beslenme alışkanlığı' demekmiş. Tilkilerin yeme alışkanlıkları mevsimden mevsime değişirmiş. Tilkiler yazın ve sonbaharda meyve yerlermiş. Tilkiler bizzat üzüm de, koruk da yerlermiş. Hatta ABD'de üzümün bir türüne 'tilki üzümü' denirmiş. Tilkiler yıllık beslenmelerinin yüzde 20'sini meyvelerden sağlarlarmış."
HASTA VE CAHİL
Hasta adam, bir hekime gider ve muayene olur. Hekim: "Sıtmanız var. Bugün hiç birşey yemeyiniz, yalnız su içiniz." der; hasta ona inanır, teşekkür eder ve ücretini verir. Filozof da bir kültürsüze şöyle der: "Azgın isteklerinizin sonu yok, kaygılarınız bayağıdır. İnançlarınız sahtedir, yanlıştır". Kültürsüz öfkelenerek çıkıp gider ve tahkir edildiğini söyler. Bu ayrılık nereden geliyor? Çünkü hasta ağrısını duyar, ama cahil bu acıyı duymaz. (Epiktetos)
HAFIZA
Yüksek kan şekeri hafızayı bir şekilde etkiliyordu ama, olumlu mu etkiliyordu, olumsuz mu unuttum.
SORU MARATONU
Türkiye Zeka Vakfı'nın internetteki yarışması Soru Maratonu, üç yaşında. Başladığı günden beri onbinden fazla kişinin katıldığı ödüllü yarışma, yurt içinde ve yurt dışında her geçen gün daha fazla ilgi görüyor. Her Pazar saat 24:00'te yeni bir sorunun yayınlandığı maraton bu yıl 26 Ocak Pazar günü başladı. Çözümü kolay olmayan ve 40 sorudan oluşan Soru Maratonu 2003'e matematik, mantık ve zeka sorularına ilgi duyan herkes davetli. Türkiye Zeka Vakfı, ODTÜ-Halıcı Yazılımevi, İnönü Bulvarı 06531, ODTÜ-Teknokent / ANKARA
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv Bilişim | Dizi | Röportaj | Karikatür |
© ALL RIGHTS RESERVED |