|
|
Karınca
Mutfağın mermer tezgâhında minik minik karıncalar dolaşıyor. Mermer mutfak tezgâhında küçük karıncalar gördüm. Mutfak tezgâhını karıncalar sarmış. Abartmayalım, on beş yirmi karınca işte! Ve ne kadar küçükler! Biz onları orada görmekten tedirgin oluyoruz ama onlar sanki yerlerinden ve yaptıkları işten memnun, büyük bir ciddiyet içindeler. Ciddiyet? Bana öyle görünüyorlar, demeliyim belki. Nereden, nasıl geldiler buraya? Evin hanımı bir yuva, bir kaynak aradı, bulamadı. Yuvalarını dağıtmak, köklerine kibrit suyu dökmek gibi bir niyeti yoktu. Merak etti, nereden çıkıp nasıl ulaşıyorlar oraya, öğrenmek istedi. Öğrenemedi. Karınca yuvasını dağıtmanın günah olduğunu düşünüyor. Geldikleri gibi gideceklerini umuyor. Evde kimse, onları bilerek öldürmüyor, öldürmek istemiyor. Evin kızı da, bir zamanlar bisikletle giderken bir karıncayı ezmemek için düşme tehlikesi geçirdiğini hatırlıyor. "Haşere"den, "haşerat"tan sayılmıyor karınca. Ama yine de arada bir mutfaktaki kimi karıncalar ölüyor, öldürülmüş oluyor işte. Tuhaf bir sıkıntı oluşuyor. Karınca, toz değil, soğan kabuğu değil karınca, bir yağ lekesini siler gibi silemezsin karıncayı. Karıncanın aziz bir canı var sanki; "Neml" sûresine adını vermiş bir can bu. 27. sûrenin 17, 18 ve 19. âyetleri: "Süleyman'ın cinlerden, insanlardan ve kuşlardan müteşekkil ordusu toplandı. Hepsi toplu olarak gidiyorlardı. Sonunda, karıncaların bulunduğu vadiye geldiklerinde bir karınca: "Ey karıncalar! Yuvalarınıza girin, Süleyman'ın ordusu farkına varmadan sizi ezmesin" dedi. Süleyman onun sözüne hafifçe güldü ve: "Rabbim! Bana ve ana babama verdiğin nimete şükürde, hoşnud olacağın işi yapmakta beni muvaffak kıl. Rahmetinle, beni iyi kullarının arasında koy" dedi." Diyanet'in yayımladığı mealde "karıncaların bulunduğu vadi" şeklinde çevrilen ibare, Elmalılı Hamdi Yazır'ın meâlinde "Karınca Deresi" şeklinde "özel isim" gibi karşımıza çıkıyor. TDV İslâm Ansiklopedisi'nde ne "karınca" maddesi var, ne "karınca duası". Şüphesiz, "Neml" maddesi olacak ve orada sûre hakkında bilgi verilecektir. Fakat Türkiye'de birçok evde, işyerinde ve dua mecmualarında karşımıza çıkan "Karınca Duası"nın ansiklopedide bulunmayışı, üstelik "dua" maddesinde de adının anılmayışı, bir eksiklik değil midir? Bu duanın ve benzerlerinin sahih bir dînî dayanağı yoksa, bunun da açıklanması gerekmez mi? Bilim adamlarımız karıncayı mı hor görüyorlar, karınca duasına itibar eden halkımızı mı? Oysa Yunus Emre ne demişti? Canım erenler yolu inceden ince imiş Süleyman'a yol kesen şol bir karınca imiş Not: Bu yazı yazılmadan önce merhum Cahit Zarifoğlu hatırlanmış, bu hatırlayıştan ötürü abdest alınmıştır. Dolayısıyla şimdi okuyuculardan onun ruhu için Fâtiha okumaları istenmektedir.
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv Bilişim | Dizi | Röportaj | Karikatür | Çocuk |
© ALL RIGHTS RESERVED |