|
|
Bu kemençe 'dostluk' için
Yunan sanatçı Sokratis Sinopoulos ve Derya Türkan "İstanbul'dan Mektup" adlı albümlerinde Türk ve Rum kültürünün zengin müzikal birikimini gün ışığına çıkarıyor. Yunan sanatçı Sokratis Sinopoulos ile ünlü kemençe sanatçımız Derya Türkan geçtiğimiz aylarda örnek bir çalışmayla müzikseverlerin karşısına çıktı. "İstanbul'dan Mektup" adlı albümlerinde, Türk ve Rum halk türkülerinden zeybeklere, sirtolardan Nikriz Zeybek, Tanburi Cemil gibi kendi alanında dev eserler ortaya çıkarmış sanatçıların bestelerine yer veren Sinopoulos ve Türkan, dinleyenleri müziğin insanı sarıp sarmalayan sıcaklığına çekiyor. İnsanı hüzünlendiren taksimlerle örülmüş parçalar, gelenek ve profesyonellik arasında ustaca sağlanan denge sayesinde 'müzikal lezzet' olarak geri dönüyor müzikseverlere. Farklı ülkelerde yetişip müziğin bütünleştirici atmosferinde buluşan iki müzisyenin son albümü hakkında, parlak kemençe sanatçımız Derya Türkan'la konuştuk. Sokratis Sinopoulos'la birlikte böyle bir çalışmaya imza atmaya nasıl karar verdiniz? Öncelikle bu çalışma fikri bizim için sürpriz olmadı. Çünkü biz zaten 4 senedir birlikte çalıyorduk. Ancak kemençeyi ortak icra etme fikri bana enteresan geldi, çünkü bu daha önce denenmemiş birşeydi. Biz de kendi aramızda yaptığımız çalışmaları sanat severlere taşımak istedik. Albüm Yunanistan'da da çıktı mı? Maalesef albümümüz aynı anda iki ülkede çıkmadı. Fakat şu sıralar zannediyorum albüm satışa çıktı. "İstanbul'dan Mektup" ilk önce Amerika'da satışa çıktı daha sonra da istanbul, Avrupa ve Yunanistan'da müzikseverlerin beğenisine sunuldu. Her ikinizin de hayatında önemli bir yeri olan 'kemençe'yi dünya enstrümanı yapma gibi bir projeniz var mı? Bu yönde bir düşüncem olmadı doğrusu fakat 10 senedir Kudsi Erguner'le beraber farklı tarzları olan değişik müzik gruplarıyla konserler verdik. Kudsi Erguner Ağabeyim'in bu açıdan Türk musikisinin ve kemençenin tanıtılmasında çok katkısı oldu. Sokrates de ülkesinde çok önemli bir sanatçı ve dünyanın çeşitli ülkelerinde konserler veriyor. Bu da bence kemençenin tanıtılması açısından önemli bir katkı. Devlet bu işlerle çok fazla ilgilenmediği için Türk Musikisi'ni ve enstrumanlarını dünyaya tanıtmak maalesef müzisyenlere kaldı. Kemençeyi icra etme açısından ayrıldığınız yönleriniz var mı? Hayır yok. Çünkü her ikimiz de geleneksel musikiyi biliyoruz ve seviyoruz. Ayrıca geleneksel musikinin tanıtımı için yaptığımız çalışmalarımız var. Aynı zamanda değişen müzik ortamlarına adapte olabiliyoruz. Sokratis de ben de farklı müzik kültürlerinden haberdarız. Sokratis'le açtığınız bu yolun devamının geleceğine inanıyor musunuz? Aslında iki ülke halkı arasında bir problem yok, herkes birbirini seviyor. İstanbul Bizans'tan sonra büyük bir imparatorluk olan Osmanlı İmpatorluğu'na geçince zaten ayrı dil ve dinlere mensup olan İstanbullular yine bu kültüre katkıda bulunmaya devam ettiler. Bu da İstanbul'un kültürel açıdan gelişmesini sağladı. Bizim yapmak istediğimiz iki halkın bildiği ve özlediği müzikleri yeniden gündeme getirmekti. Aslında yeni bir yol açmadık; eski müzisyenlerin açtığı ve bugün kapanan yoldan birkaç taşı kaldırdık. Belki bu yolda ne olduğunu merak edenler de bize yardım ederler.
YABANCILAR MÜZİĞİMİZE DAHA ÇOK RAĞBET EDİYOR
Yabancıların klasik müziğimize daha çok değer verdiğini söyleyen Derya Türkan, bunun nedenini "bizim insanımızın Klasik Türk Musikisini bilmemesi ve bu müzikten utanması"na bağlıyor. Türkan, bazı kesimlerin çağ dışı olarak nitelendirdiği müziğimizin Yunanistan'da da çok sevildiğini söylüyor.
|
|
|