|
|
Gülümseyen Gün
Bir şeyin haddini aşınca zıddına inkılâp edeceğine ilişkin söylem yürürlüktedir. Ataletin içinden cevvaliyetin, abusluğun içinden gülümserliğin çıktığını görmek alışılmamış bir şey değildir. Adorno'nun dediği gibi "varolan, ancak yine varolan düzenden türetilen bir evrenselin yardımıyla aşılabilir." (Minima Moralia, Metis Y. S.156). Eğer süreduran bir şey öyle durmayı sürdürseydi, o zaman insana da bir eşya gibi bakmamız gerekecekti. Oysa eşyanın değişmezliğine (ki bu değişmezlik bile yalnızca görüntüde öyledir), insanın değişebilirliği meydan okuyor. Onun meydan okuyuşu, yalnızca kendi zihinsel durumunu değil, fakat eşyanın durağan tabiatını da değiştiriyor. Hatırlasanıza, daha beş-on gün öncesine kadar acaba merdivenin hangi basamağına takılarak düşeceğim kaygısıyla yaşamıyor muyduk? Alil, şaşkın, beceriksiz, nereye toslayacağını bilmez bir halin içine gömülü değil miydik? Ve o alil, o sakar, sendeleyen halin hiç bitmeden sürüp gideceği kanısı zihnimize nerdeyse mıhlanmışçasına duruyordu. Ve o hal, sanki baştan beri biz o halin içinde yaşıyormuşuzcasına kanıksanmıştı. Hepimiz bir hoş olmuştuk. Hepimiz, her an, ayağımız bir yere takılacak; dilimiz sürçecek gibi duruyorduk. O abus maske yüzümüze yerleşmişti. Yüzümüz maskelenmiş değil de, maske yüzümüzün kendisi haline gelmiş gibi olmuştu. Ya da yüzümüz abus bir maske peyda etmişti.. öyle bir şey. Arkadaşımın kulağıma fısıldadığı cümleyi unutmuyorum. Otobüsten inerken, banliyö treninize binerken, bir alış verişe başlarken ya da ne bileyim saçınızı kestirirken, elbise provası yaptırırken, aynı fısıltıyı siz de işitmiş olmalısınız. Diyordu ki: "Ben üç yıldır gülmesini unuttuğumu fark ettim. Hem de hayretle.. yahu ben gülmeyi unutmuşum.. düşünebiliyor musun?" Herkesin kendini yenilmiş gibi hissettiği bir halin içinden geçiliyordu. Sonunda yenilmiş gibi duranların, aslında bir yengiye hazırlandıkları ortaya çıktı. Yenilmişler zafer kazandı. Yenilmişleri yenilmiş hale getirenlerin asıl yenilmişler olduğu ortaya çıktı. Bakınız, aynı yazar, birkaç satır sonrasında ne diyor: "Yenilenler, iktidarsızlıkları içinde, zorunlu olarak konu dışı, tuhaf, önemsiz ve gülünç görünürler." Kısa bir an için bile olsa, o gülünçlük de yaşandı. Elinde oyuncak kılıç tutanların orta yere tehditler savurduğu görüldü. Ve bu görüntü, görüntünün gülünçlüğünü pekiştirdi. Şimdi geçti hepsi. Umulur ki, aynı tıkız, alil, beceriksiz ve kendi beceriksizliğinin ve iktidarsızlığının hıncını başkasından çıkartmak isteyen acziyet yeniden yaşanmaz. Elbet yaşanmayacak! Çünkü aynı suya iki kez girilemeyeceğine ilişkin fehva yeni değil, binlerce yılın hikmeti.. aşılmış olan bir şeye yeniden dönülmez: o artık aşılmıştır ve eskitilmiştir. Gülümseyen yüzler de zaten aynı şeyi söylüyor ve geleceğe bakmamızı öneriyor.
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Ramazan| Arşiv Bilişim | Dizi | Röportaj | Karikatür |
© ALL RIGHTS RESERVED |