T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
Böylesi yalnızca Türkiye'de var...

Bir çoğu şaşkınlığını atabilmiş değil henüz... Yeni bir dönem... Yeni dönem ister istemez kendi dilini, kendi jargonunu, kendi alışkanlıklarını dayatıyor.

Zordur böyle dönemler.

Gazeteciler için daha da zor.

Herkes, "Özal döneminde soyadımı Özköşk yazdılar, 'anlar' ve 'durumlar' hep benim duygu prizmamdan geçerek sizlere yansıdı, bundan sonra da öyle olacak" deyip sıyrılamıyor ki işin içinden...

Bu "anları" hangi duygu prizmasından geçireceğini bilemeyenler ne yapsın?

Herkes aynı esnekliği gösteremiyor ki!

Zor...

Cumhuriyet gazetesinin bir haberinden ve özellikle bir "sanatçı"dan, o sanatçının okuduğumda tüylerimi diken diken eden bir "açıklama"sından sözetmek istiyorum.

(Sözkonusu açıklama Cumhuriyet'te değil, Radikal'de yayımlandı. Maksadım, bir koşutluğa dikkat çekmek...)

Sanatçının ismi Nejat Yavaşoğulları.

Bir müzik grubunun solisti, yahut "esas oğlanı" olarak biliyorum.

Birkaç kez televizyondan izleme imkanı bulmuştum.

Müzikten çok anlamam ama, hoşuma gitmişti okuduğu parçalar.

Neyse...

Radikal gazetesi "Yeni kültür Bakanı Hüseyin Çelik'i tanıyor musunuz?" bağlamında "yeni dönem"e ilişkin bazı sanatçılara bazı sorular yöneltmiş.

Tam 11 sanatçı cevap vermiş.

Sanatçılar 11 kitabı olan Çelik'i pek tanımıyorlarmış, AKP'nin kültür polikikasını ise "net" bulmuyorlarmış.

Genco Erkal'ı saymazsak (ki, en aklı başında açıklama ona ait), 10 sanatçımız "olacaklardan" emin değil..

Hepsi de, Radikal editörünün ifadesiyle, "kuşkulu ve dikkatli..."

Ama ben en çok Nejat Yavaşoğulları'nın "durumun farkında olduğunu" bildiren cevabını sevdim:

"Devletin süreklilik göstermesi gereken kültür politikası gibi konularda ne olacağı belli değil. Endişeliyim. Kültürden anladıkları, tüm sanat dallarında dünyanın ulaştığı çizgi değil..."

Devletin "süreklilik" göstermesi gereken bir kültür politikası olmalı mı?

Buna, Yavaşoğulları dışında, yeryüzünde hangi sanatçı "evet" diyebilir?

Neyse ki iyi niyetli:

"Yeni gelenler bazı meseleleri bilmiyor. Yeniden öğretme süreci olacak. Biz bundan kaçamayız..."

Yani, Yavaşoğulları, "devletin süreklilik arzetmesi gereken kültür politikaları"na dayanarak, David Urquhart, Şerif Mardin, Roderic H. Davison filan okumuş ve 11 kitabı bulunan Hüseyin Çelik'i "öğretme süreci"ne tabi tutacak.

İyi olur...

Cumhuriyet gazetesinin haberi de Nejat Yavaşoğulları'nın açıklamasını hatırlatıyor.

Okuyalım:

"Hiçbir resmi sıfatı olmamasına karşın AB ülkelerine yönelik gezilerini sürdüren Erdoğan geleneksel Türk dış politika çizgisinin dışına çıkıyor. KKTC'de Türkiye'nin AB üyeliğini Kıbrıs sorununa bağlayarak resmi söylemi terkeden Erdoğan, önceki gün de Atina'da Dışişleri bürokratlarının toplantılara katılmasını istemeyerek REFAHYOL döneminin Başbakanı Erbakan'ın Libya ziyaretini hatırlattı..."

Yeterli mi?

Ben yukarıdaki alıntıdan "Türk dış politika çizgisi" ve "resmi söylem" ifadelerinin altını çizdim.

Yorum mu?

Yorum tabii ki yok...


21 Kasım 2002
Perşembe
 
MEHMET E. YAVUZ


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Ramazan | Arşiv
Bilişim
| Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED