|
|
Akif, böyle mi anılmalıydı?
Koca "İstiklal Marşı şairi" böyle mi anılmalıydı? Baksanıza, sanki o "mütareke basını" gibi bir sessizlik içinde, el-aleme mahkum bir tarzda işi geçiştirip durduk!.. Hem de "Batının ufuklarını çelik zırhlı duvar" sarmış iken ve birden bire, "Cedd-i Hüseyin"in mezarını, cami ve mabedini yıkıp yerle bir etmek için "çağdaş haçlı saldırıları"nın planları "yürürlüğe konması için" bize yapılan dayatmaların sürüp gittiği günlerde... O Akif ki, dün söyledikleri ile bugün "dimdik ayakta" bir vatan ve millet şairi, İslam düşünürü ve mücahidi... Şu dua ve niyazına bakınız: "Ya Rab!.. O cehennemle bu tufan arasında,
... "Küfrün o sefil elleri âyâtını sildi:
... "Dul kaldı kadınlar, babasız kaldı çocuklar,
O gün, bu gün, binlerce aile ağlayıp çağlıyor: Çünkü camiler, medrese ve tekkeler, vakıf arsaları üzerinde tepinip duran bir nesille, her şey "bir sürü it"in eline geçti: "Türlü adlarla çıkan na-mütenahi gazete,
Böyle bir rezalet ve denaat karşısında, bir şey yapmayan bir toplum için, Akif'in cevabı hazırdır: "Tükürün yüzüne!" "Bakmayın, hem tükürün cehre-i murdarımıza!
Bütün bunları, merhum Akif, "vicdansız XX. yüzyıl için" söylüyordu: "Medeniyet denilen maskara mahlûku görün:
İnsanlık, bir asır sonra, aynı elim ve zalim sahnelerle karşı karşıya geldi. "Ezan"ı susturup, "Sevad-ı Irak"ta "çan sesi" ile petrol kuyularının başında nöbet tutmak istiyor "uygarlık" savaşçıları, tıpkı o günkü gibi: "Artık ey millet-i merhume sabah oldu, uyan!
... "Medeniyet, size çoktan beridir diş biliyor,
İşte size bir "vasiyet" cümlesi... Bu koca kitabelik iki satırdan sonra, nerede o Akif'in "intikamını alacak nesil?" Nerede?.. Vefat ettiği "palas"ın önünde bir avuç adam, ürkek ve silik! Doğduğu evin sokağında birkaç çöp yığını, birkaç çoban ürünü inşaatçının mezbeleliği var... Ve bunlar, bir yeni çağda, bir "yeni asır" başlarında olup, oluk oluk Müslüman kanı akıtarak devam ediyor... Biz ise, hâlâ "ihtiyar amcasının sözünü dinleyecek, Nevruzları" bekliyoruz!.. Hem de her halükarda, Anayasa'da yerini alan "İstiklal Marşı"nın on kıtasını, yeri göğü inletircesine söyleyip, sokak ve caddeleri çatlatacak bir "nesil" bekliyoruz!.. Yoksa Edirnekapı Şehitliği'nde toplanan birkaç öğrenci ile, birkaç fikir ve düşün adamı ile, Taceddin Dergâhı önünde, birkaç resmî zevatla bu işler görüntüden başka, bir başka "tatmin" görüntüsü verir, o kadar!.. Değil mi ki, müsamere veya kutlama gecelerinde, merhum Akif'in "Safahat"ının tümünü ezberleyip; "Garbın afakını sarmışsa çelik zırhlı duvar: Benim iman dolu göğsüm gibi serhadim var" diyerek yeri-göğü inletenler, milletin verdiği yetki ile, "iman dolu göğüsleri"ndeki "imanın ne kadar olduğu"nu isbatlayacakları günler, işte bugünlerdir!
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat| Arşiv Bilişim | Dizi | Röportaj | Karikatür |
© ALL RIGHTS RESERVED |