|
|
Kirli, kirli, kirli...
Tayyip Erdoğan ile Abdullah Gül, aynı gelenekten gelseler bile, çok farklı kişilikler; her farklı kişilik arasında rastlanabilecek görüş ve bakış ayrılıkları onlar için de söz konusu. Siyasetin doğal zemininde Erdoğan başbakanlık koltuğuna oturana kadar çıkabilecek 'iki başlılık' görüntüsünü 'âcil eylem planı ve hükümet programına sadâkat' ile çözmeyi aralarında kararlaştırmışlar. Nitekim, kim ne kadar 'aykırı' düşünürse düşünsün, yazılı vaadlerin hayata geçirilme ilkesi yürürlükte. Tayyip Erdoğan ihale yasasının ertelenmesinden yana, ama Abdullah Gül, Avrupa Birliği'ne uyum kapsamındaki yasanın 1 Ocak 2003 günü yürürlüğe gireceğini söylüyor... Belli ki, Gül'ün dediği olacak... Gazetelerin, "Bu inat niye?" türü başlıklarına, "İşlerini güçlerini bırakmış ihale yasasıyla uğraşıyorlar" iddialarına yer yok. Gazetelere bakarsanız, devletin önemli kurumları, Amerika'nın Irak operasyonu konusunda çelişkili tavırlara sahipler. Bir gazete, "Her kafadan bir ses çıkıyor" iddiasında. Bir çok yazar, "AKP ne yapacağını bilmiyor" diyor; bazısı "Başbakan Gül kararsız" kanaatini iletiyor... Oysa, Milli Güvenlik Kurulu (MGK) toplantısının da açığa vurduğu gibi, Cumhurbaşkanı, hükümet ve Genelkurmay arasında bir 'görüş ayrılığı' bulunmuyor; MGK toplantısından önce konuştuğu yazarların yansıttığı görüşler MGK kararına dönüştüğüne göre "Gül kararsız" tespitinin de bir dayanağı yok... Ülkemize konuşlandırmak istediği asker sayısına bakıldığında, ABD, Irak'a tek başına girmek kararında; Türkiye'nin Kuzey Irak konusundaki hassasiyetlerine rağmen, harekâtta Türk askerinin yer almasını düşünmüyor bile ABD... Ancak, gazetelere ve bazı yorumculara bakarsanız, Türkiye, hiç değilse 'istemediği' oluşumları engellemek için ABD ile birlikte hareket etmeli... İşi daha da ileri götürüp, "Harita çizmek üzere kurulacak masada söz sahibi olabilmek için" gerekçesini kullananlar da var. Oysa, ABD, planlama aşamasında da savaş-sonrası için de 'Türkiye katkısı' arayışında değil; hiçbir Amerikalı yetkilinin ağzından bizdeki bazılarının 'iştah kabartan' vaadleri duyulmuyor... Musul-Kerkük senaryolarının Türkiye'nin önüne bir havuç gibi uzatılmasını, Washington mâli yardım konusunda susarken sağda-solda "ABD 28 milyar dolar katkıda bulunacak" türü haberler çıkmasını da unutmayalım... Türkiye, bir yandan, hükümeti ve başbakanı zora sokmayı, iktidar partisini ve devlet birimlerini zaaf içinde göstererek zayıflatmayı, diğer yandan da halkın iştahını kabartarak operasyonu şirin göstermeyi amaçlayan yoğun bir 'haber kirliliği'ne muhatap... Yalan ve yönlendirici, yılgınlığa düşürücü haberlerle belli bir sonuç alınmak isteniyor. Onun ne olduğunu biliyoruz: Türkiye topraklarını Amerikan üssü haline getirmek... Bazı haber ve yorumlarda görülen saptırmaca, gazete yöneticileri ve yazarların siyasi eğilimleriyle ilgili olabilir; Ak Parti'ye karşı duydukları olumsuz hislerin yönlendirmesi yüzünden veya kendilerini daha yakın hissettikleri siyasi partiler adına, bu kargaşadan vazife çıkartanlar var. Ancak, bir bölümünün de, âdeta bir 'beşinci kol' gibi, bir merkezde üretilmiş senaryolara uygun yayın yaptıklarına, yazılar yazdıklarına hiç kuşku yok. 'Savaş lobisi', Türkiye'yi, adım adım, savaşa itiyor; bu amaçla, dezenformasyon yöntemine başvurmaktan da çekinmiyor. Bu çirkin operasyonu başarısız kılmak için herkes görevini yapmalı. Hükümetten ve Ak Parti çevrelerinden yükselen çelişkili ifadeler ve açıklamaları sona erdirmek bakanlar ve parti yetkililerinin görevi. Genelkurmay, 28 Şubat döneminde başlatılmış 'akreditasyon' uygulamasının bugün yanlış sonuçlar doğurduğunu görmeyecek de ne zaman görecek? Herkes, hepimiz, anlamsız bir savaşı sevdirmek ve Türkiye'yi kocaman bir üs haline dönüştürmek için türlü şaklabanlıklar yapanların yüzlerindeki maskeyi düşürmeliyiz. Kirli haberlerle gidilen kirli bir savaş bizleri de kirletecektir.
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat| Arşiv Bilişim | Dizi | Röportaj | Karikatür |
© ALL RIGHTS RESERVED |