|
|
"Açıklamalı Meal" hakkında zaruri açıklama (IV)
Sayın Yıldırım'ın açıklamasıyla alâkalı değerlendirmem sırasıyla şöyle: 1. Açıklamanızda "şahsıma hitaben bir yazı kaleme almadığınızı" beyanla sanki beni tenkid etmişsiniz gibi size karşılık vermiş olmamı 'itham'la vasfedip bu durumu anormallikle nitelendiriyorsunuz. Oysa ben sizin "şahsıma hitaben" bir yazı kaleme aldığınızı söylemedim; sadece 2. basımın girişindeki ilgili pasajı "şahsıma dair" yazılmış kabul edip bunu bir "nezaketsizlik' olarak yorumladım. İkincisi, sizin beni tenkid değil, bilakis "nezaket ve hassasiyetime malum olduğu vechile mukabele ettiğinizi" söyledim. Her halukârda ben boşuna değilse bile gerçekten boş'a konuştuğumu anlamış bulunuyorum. Ancak sayın Yıldırım! Şu andan itibaren size terettüb eden, aşağıdaki mübhem (!) ifadelerin, mealiniz hakında Yeni Şafak'ta yayımı iki hafta süren ilk ve tek eleştirinin sahibi olan şahsıma dair olmadığını (tevile ihtiyaç göstermeyecek surette) açıklamaktır: — "Muttali olduğum sadece bir tenkit oldu ki o da esasa yönelik olmayıp, eserimiz vesilesiyle, yazarın genel olarak meal çalışmalarına yönelttiği eleştirilerini ihtiva ediyordu. (…) Bu eleştiriyi nazar-ı itibara almaya değer bulmadım. (…) İlmî olmak için, karmaşık olmayı şart gören bu anlayışa katılmadığımı ifade etmekten çekinmiyorum." Daha açık ifade etmem gerekirse, bu tasrihi kendi nefsim namına değil, aksi takdirde sizin haysiyetinizin şâibe altında kalacağından endişe duyduğum için talep ediyorum. 2. "İlahiyat Fakültelerinde 150 kadar meslektaşınıza birer nüsha hediye takdim edip çoğundan, benim hilafıma teşvik edici yazılar aldığınızı" beyan buyuruyorsunuz. Ne kadar hoş! Alkış her zaman nefse hoş gelir ve benim buna hiçbir itirazım yok.. Boşuna "Mürüvvete endaze olmaz" dememişler. (Umarım, Dekanınız Zekeriya Beyaz beyefendinin de tebrik ve teşviklerine mazhar olmuşsunuzdur.) 3. Hatalı saydığım Yusuf: 52-53 ayetlerinin ilk çevirisini 2. basımda düzelttiğinize göre bu hususu tenkid konusu yapmamam gerektiğini söylüyorsunuz. Oysa bu ikinci atfa lüzum görmem 'inkâr-ı istifade' vâkıası sebebiyleydi. Ancak belirtmem gerekirse çeviriniz bu haliyle de fahiş hatalar içeriyor… Binaenaleyh tefsir kaynaklarını biraz daha dikkatli tedkik etmeli ve istifadeye yetecek miktarda mesai harcamalısınız. Bakara: 42 ayetine verdiğiniz anlamın hatalı olduğu, tartışmaya gerek olmayacak kadar açık. Lütfen bu kadar nazik bir hususu gurur meselesi yapmayınız. Binaenaleyh nefsinizin direnişine boyun eğmeyip ilk fırsatta hatanızı düzeltmeyi fazilet biliniz. Bu hatalı anlamın "başta Diyanet İşleri Başkanlığı'nın meali olmak üzere" piyasa meallerinin çoğunda tercih edilmesi ilmî bir müdafaa olmadığı gibi, esasen "Bir ilim dalında ekseriyetin tercihinin birşey ifade ettiği kabul edilmelidir" şeklindeki sözünüz de lüzumsuz ve mânâsızdır. (İlim tarihi "ekseriyet"in kendisine itimad edilemeyecek kadar aldatıcı bir mesned olduğunun ibretâmiz delilleriyle doludur.) Bu mesele —erbabının da teyid edeceği üzere— kesinlikle bir üslub ve tercih meselesi değildir. 4. "Hepsi de tercih meselesi sayılabilecek 4 hata dışında bir yanlış göstermediğimi" söyleyip iki günlük sütunumun "en az 30 hataya işaret etmek için yeterli olduğunu" belirtiyorsunuz. Eğer böyle yapsaymışım okuyucular da, siz de yararlanırmışsınız. Sayın Yıldırım! Bu beyanınızı ciddiye almamakta mazurum. Çünkü değil sadece çeviri ve yorum hatalarıyla, bizzat eksik ayet mealleriyle bile malul olan mealiniz hakkında yaklaşık dört yıl önce 8 yazı yazmış ve bilhassa sizi incitmemeye özen göstererek belli başlı karakteristik hatalarınıza işaret etmiştim. Son iki yazı ise sadece 'zeyl' kabilinden yazılmıştı. Ben size asla ithamda bulunmadım, sadece çevirinizi eleştirdim. Ne yapalım ki siz bu eleştiri nimetinden istifade etmeyi beceremediniz. Bu bakımından maalesef daha ayrıntılı bir eleştiri lütfunu hak etmiyorsunuz. (Bundan böyle meslektaşlarınızın teşvikleriyle yetinmeyi sürdürmelisiniz.) Bilenler bilir, ben misal vermekten ne çekinirim, ne yorulurum. Keşke çeviriniz öyle 30-40 tane misal vermekle tashih edilebilecek türden olsaydı! (Öyle ki 2. baskı benim bile gözümü korkuttu.) Fakat değil! Son olarak, beni "bütün" (!) meal yazarlarını ve ilahiyat camiasını yetersizlikle itham etmekle suçluyorsunuz ve böylelikle iletişimi imkansız kılıyorsunuz. Çünkü bırakınız ne demeye çalıştığımı, ne dediğimi dahi anlamamak için elinizden geleni yapıyorsunuz. ("Eleştiri'nin İlahiyat camiasının içinden çıkmasına yetersizlik ve hiyerarşi'nin mani olduğu" şeklindeki tesbitimin hiyerarşi tarafı anlaşıldığına göre, belki gayret edilirse öteki tarafı da anlaşılır.) Hasılı, ben ancak işaret edebilirim, teşhir edemem.
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat| Arşiv Bilişim | Dizi | Röportaj | Karikatür |
© ALL RIGHTS RESERVED |