|
|
Ruhi bir
yenilenme ihtiyacı
İçinde bulunduğumuz kutlu ay, birçok problemimizin varlığına rağmen; bizi rahmet deryasına götürerek farkına varamadığımız zenginlikleri sunuyor. Biraz daha insan olduğumuzu anlıyor, ruhani lezzetlerin dünyamızı nasıl rahatlattığını görüyoruz. Bu arada, kendimize ait bir zaman olduğunun bilincine varıyor; bazı geçici ve faydasız işlerle vakit geçirmekte olduğumuzu anlıyoruz. Ayrıca, ekonomik krizin vurduğu insanımızın dramına, birçok kişinin heyecan ve şuur idraki ile yetişmeye çalıştığını müşahede ediyoruz. Gerçekten de Ramazan ayının bereketi, her haliyle çevremizde kendisini hissettiriyor. Gayri ihtiyari hissettiğimiz bu değişikliklerin, insan olarak bizi etkilemesine bakarak insan hayatının "bazı değiştiriciler"e ihtiyaç duyduğunu anlayabiliriz. Toplum hayatı, zaman zaman yeni ikazlara muhatap olmalı ve kendini toparlayacak 'nefesler'i duyabilmeli. Sosyal yapıda mevcut zenginlik ve niteliklerin yok olmasına imkan vermeyerek, asıl fonksiyonların kaybedilmesine izin verilmemelidir. Bu tavır, kişinin ve toplumun; belirli bir irade dahilinde yaşamasının gerekliliğini ortaya koymaktadır. Her toplum, iradesi ile belirli bir hayat anlayışını seçer ve bunun gereğini yaşayışının her safhasında gerçekleştirmeye çalışır. Bu durum, bir manada o topluma ait kültür ve medeniyetin kendisidir. Her medeniyet, kendi insanını arzu ettiği bir vasıfta ve nitelikte şekillendirmek suretiyle, hedef aldığı yaşama felsefesini ayakta tutmaya çalışır. Bu arada,çeşitli yönlerden gelen farklı anlayış, inanç ve geleneklerin kendi felsefesini ortadan kaldırmak istemesinin de önüne geçmiş olur. Bu çaba, medeniyetlerin birbirleri ile olan ilişkisinde kendi aralarında cereyan eden "varlık mücadelesi"nin bir sonucu olarak cereyan eder. Öte yanda, kültür ve anlayış felsefesinin, kendi varlığını diri tutması gibi, farklı bir olayın yaşanması söz konusudur. Bu durumda, duygu ve düşünce, çevre etkileri ile yozlaşma ve değişme tehdidi altında olur. Buna rağmen her değer, ancak yaşanıp, pratiğe geçtiğinde kendi dinamizmini ve varlığını muhafaza etme imkanı bulabilir. Aksi halde, varlığının bir manası yoktur. İşte bunun için, o değerin, gerekli olduğunu ortaya koymak üzere, bir imtihandan geçme mecburiyeti bulunmaktadır. Sonuç olarak,bir toplum; ya yaşayış pratiğinin olumlu sonuçlarını alabileceği verimli uygulamalara şahid olmak veya benimsediği yaşayış pratiklerini daha iyileri ile değiştirmek zorundadır. Bu tavrı, her toplum; gerçek hayatta görebildiği gelişmeler yardımıyla belirleyip, gereğini yerine getirmek seçimi içindedir. İşte Ramazan ayı gibi bir yaşayış pratiği ile, kendimizi yeniden test edip; değerlerimizin dinamik yapıda olup olmadığını anlama imkanını bulabiliyoruz. Aslında bu değerlendirmeyi, hayatın her safhasında ve zaman diliminde yapabilecek durumdayız. Fakat nedense, günlük meşgale ve işler içerisinde, sahip olduğumuz birçok fonksiyonları işletme imkanını kaybedebiliyoruz. Ekonomik, politik ve günlük hayatın bizi, genel ve büyük hedeflerden uzaklaştırıp, sığlaştırdığını görmemek mümkün değil. Elbette ki bu bahsi geçen hayat fonksiyonları, kendi gereklerini yerine getireceklerdir. Ama, bizim manevi ve fikri oluşumlarımızın önüne geçerek değil... Çünkü, manevi ve fikri oluşumlar; ekonomik, politik ve günlük hayatımızı da düzenleyecek önemli sınır çizgilerini çizebilecek kalıcı ve yönlendirici özelliklere sahip bulunmaktadır. Yaşamamızın manasını ve önemini belirleyecek, temel değerlerin unutulması; her alanda büyük yanlışlık ve düzensizliklerin varlığına yol açmaktadır. Bize asıl mana ve istikametimizi tayin edecek ruh ve fikir dünyamızın imarı hareketi, yarınlarımızı daha rahat ve emin bir biçimde görmemize yol açabilecektir.
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Ramazan | Arşiv Bilişim | Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür |
© ALL RIGHTS RESERVED |