T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
Çok eşlilik

Çok eşliliğin kanunen yasak olduğu ülkelerde yapılan birden fazla evlilikler toplumdaki huzursuzluklara yeni birini daha eklemiş oluyor. Her ne kadar evlenen erkek ve yeni eşi bir nebze memnun görünse de aslında hem çevreleri hem de her ikisi birden korkunç boyutlarda huzursuzluk yaşıyorlar.

Yaşanan huzursuzluklar gündeme gelince de İslam'ın birden fazla evliliğe verdiği cevazı gündeme getirerek teselli bulmaya çalışanlar maalesef bu yaklaşımlarıyla İslam'ın bu ruhsat müessesesini kendi arzu ve emellerine alet etmiş oluyorlar.

Evet aziz dinimiz birden fazla evliliğe izin vermiştir ama sadece izin vermiştir mutlak surette çok evlilik yapılmasını emretmemiştir. Aksine eşler arasında adalet sağlanamayacağı için tek eşliliği tavsiye etmiştir.

Biz müminlerin "neden çok eşliliğe izin verilmiştir?" diye soru sormamız bile zaittir. Çünkü Ahzab Suresi 36. ayette Allah ve Resulu bir konu hakkında hüküm verince hiçbir müminin o konuda tercihte bulunamayacağı açıkça belirtilmiştir. Madem Allah kitabında cevaz vermiştir, müminlerin ona itirazı olamaz.

Ama Tıpkı Hz. İbrahim'in yaratılışı görmek istediğinde "Yoksa inanmadın mı?" sorusuna, "kalbim tatmin olsun diye soruyorum" cevabını verdiği gibi kimi müminler bunun nedenini inkar için değil ama tatmin olmak için sormuşlar/soruyorlar.

İşte bu noktada şu sorulara cevap arayınca ruhsatın ne kadar anlamlı olduğu ortaya çıkıyor. Mesela mutlu bir evlilik yapmış ama -Allah saklasın- hanımı bir müddet sonra bir kaza geçirmiş ve tekerlekli sandalyeye mahkum olacak kalıcı bir sakatlığa maruz kalmış, artık beyine hanımlık yapamaz duruma düşmüş bir vaziyeti düşünelim. Bu eş artık hanımlık yapacak durumda değil tersine hizmete muhtaç durumdadır, erkeğin önünde iki yol vardır ya bu sakatlanan hanımı boşayacak ve yeni biriyle evlenecek ki o zaman sakatlanan hanım mağdur olacaktır, ya da ikinci bir eş alarak hem sakatlanan hanımını koruyacak hem de bir başka kadının yuva kurmasını sağlamış olacaktır. Hangisi daha insanidir, sakatlanan kadını sokağa atmak mı yoksa ikinci bir eş alarak onu himaye etmek mi? Bu durumda ikinci evliliğe izin verilmesi aslında bir zarurettir diyebiliriz.

Veya mutlu bir evlilik yaptığı eşinin doğurgan olmadığı ortaya çıksa, kocanın kadını boşayıp mağdur etmesi mi daha iyidir yoksa ikinci bir eş alarak birinci hanımını da himaye etmesi mi?

Ya da bir şehir düşünün ki hanımların sayısı erkeklerden fazla, her erkek bir hanım alsa çok sayıda kadın yine açıkta kalacak, bu durumda açıkta kalan hanımın ikinci eş olarak evlenmeleri mi daha hayırlıdır yoksa hem haram olan hem de hiçbir sosyal güvencesi bulunmayan gayri meşru ilişkiye girmesi mi?

Bu ve benzeri şartlarda, yapılacak ikinci evlilikleri insaf sahibi hiç kimse yadırgamaz. Belki ilk eşini terk etmediği için sadakatinden dolayı onu kutlar bile.

Ama bunların ötesinde sadece cüzdanı biraz kabardığı için sırf cinsel tatmin arzusuyla çok evlilik yapanların başta yazdığım huzursuzluğa çanak tuttuklarını söylemek gerekir. Hem kendi hayatını hem ilk eşinin hem de ikinci eşinin hayatını zindan etmekten başka işe yaramayan bu evliliklerin hele de gizli sürdürülmesi toplumsal bir yaradır.

Böyle evlilik yapanlar durumu ilk eşlerinden saklarlar; sakladıkları için de ikinci eşe adil davranmış olmazlar dolayısıyla daha ilk adımda çok eşliliğe verilen cevazın adalet şartını ihlal ederler ve ikinci eşi mağdur duruma düşürürler, günah işlemiş olurlar. Bu evliliği ilk eşlerinden sakladıkları için de evden uzak kaldıkları zamanın hesabını verirken sürekli yalan söylerler ve çok eşliliğe cevaz veren dinin yasakladığı yalan günahını da sürekli işlemiş olurlar.

Bu tür evlilikler erkeğin hem kendisini hem de eşlerini aldatmasını getirir ki erkekteki kişilik zedelenmesine yol açar. Gizli sürdürülen bu ilişki açığa çıkınca da ilk eş genellikle boşanır. Böyle bir hayat çekilir mi, böyle bir hayatın tadı olur mu?

Helal haram duyarlılığı bulunmayanlar, arkadaşlarıyla, sekreterleriyle ve başkalarıyla her türlü ilişkiye giriyor ve yadırganmıyor. Ama helal haram sınırlarını gözetip gayri meşru ilişkiye giremeyen ve kah sevdalanarak kah şehvetine mağlup olarak ikinci bir kadınla ilişkiye girmek isteyenler dini nikaha başvuruyorlar.

Hukuku incelendiğinde dini nikahın sosyal güvencesinin çok sağlam olduğu görülür ancak resmiyet olmadığı ve hukuku işletilmediği için herşey erkeğin vicdanına havale edilmiştir. Bu durumlarda erkeğin hevesi geçince genelde ikinci eş mağdur oluyor ya da birinci eşden boşanılıyor. Her iki durum da çirkin.

Çok eşlilik medeni kanun ile de resmen tanınmadıkça bu evlilikten hem erkek hem de eşlerin tamamı zarardide olacağından mevcut sistem içinde çok eşliliği -namaz oruç ve başörtüsü gibi kesin emir olmadığı sadece cevaz bulunduğu için- özellikle de ikinci üçüncü dördüncü eşlerin ve çocuklarının hukuku zayi olacağından kesinlikle tavsiye etmiyoruz.

Etmiyoruz ama Türkiyenin bir gerçeği olarak 1 milyon 300 bin (yazıylabirmilyonüçyüzbin) çok eşli ailenin ve şu anda evlerinde bekleyen ikinci üçüncü eş bile olmaya razı çok sayıda hanımın durumunu da yasama organının ele almasını ve akılcı bir çözüm getirmesini bekliyoruz.

Not: Bu yazıyı evvelki hafta katıldığım "Ateş Hattı" programından sonra hazırlamıştım. Program esnasında mesaj çekerek, sonrasında telefon, mesaj, mail ve şifahi olarak tebrik ve takdir eden; ayrıca başta Hayrettin Karaman hocamız ve Atilla Özdür ağabey olmak üzere program konusunda beni ikaz eden bütün değerli dostlarıma teşekkür ediyorum.


2 Aralık 2001
Pazar
 
Resul Tosun
RESUL TOSUN


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Ramazan | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED