|
|
Dünyanın taşralısı olmak duygusu!..
İçinde bulunduğumuz 21'inci yüzyılda "Dünyanın Taşralısı" olmak, hiç de hoş bir durum değil.. Gelişmiş dünyanın, özgürlük ve hukuk anlayışını yadırgamak.. Diğer ülkelerle ilişkiye girildiği zaman, hep "ya bizi aldatırlarsa" diye endişe duymak.. İleri, cesur, modern olan ne varsa, hepsini birden "tehlikeli şeyler" olarak görmek.. Sürekli "Ah bir kendi ortamımıza dönüp, şöyle sere-serpe dağılıp, rahat etsek"diye, hep iğreti konumda bulunmak.. Türkler, bir imparatorluğun kurucuları olarak, kendilerini Batı'da hiç"Taşralı" konumunda görmediler.. Aksi halde, Orta Asya'nın bozkırlarından kopup, Macar ovalarına kadar gelir ve oralara yerleşirler miydi? Neticede Osmanlı İmparatorluğu döneminde, Orta Avrupa'nın ve Balkanlar'ın pekçok bölgesi, başkent İstanbul'a göre "Taşra"ydı.. Ama şimdi durum farklı.. Sanki iki merkez var "Taşralı Türkiye"nin gözünde.. Biri Amerika, diğeri de Avrupa.. Aslında ikisi de, Türkler'e çok yabancı değerleri temsil ediyor.. Amerika da, Avrupa da, Türkler'i hafife alıyor.. Türkler, çok yabancı bir kültürü, biraz çağ-dışılığı ve tabiî yoksulluğu temsil ediyorlar.. Ne yapsın Türkler bu durumda?.. Amerika'yı Avrupa'ya, Avrupa'yı da Amerika'ya karşı kullanarak, ayakta kalmaya ve istismar edilmemeye çalışıyor. Terörle mücadelede Amerika'ya sınırsız destek verdiğimiz için, şimdi Amerika'nın bize duyduğu minneti, Avrupa'ya karşı kullanabiliriz mesela.. -Biz Afganistan'a asker göndermeye bile razı olduk.. Siz de Avrupa Birliği olarak, Kıbrıs meselesine karışmayın!.. Veya eğer Amerika Irak'a müdahale etmeye karar verirse, belki diyeceğiz ki.. -Siz buradan çok uzaktasınız. Ama biz Avrupalı ülkeler olarak, Ortadoğu petrollerine ve Araplar'la iyi geçinmeye mecburuz.. Bir kabul edebilsek Amerika ve Avrupa'nın birlikte temsil ettikleri "Batı" kavramının, bütün olduğunu.. Ve Türkiye'nin de, Batı'ya göre taşralı olmadığını, Türkiye'nin de bir Batı ülkesi olduğunu bir içimize sindirebilsek.. "Avrupa Konseyi"ne girmişiz.. "NATO"ya girmişiz.. Avrupa Birliği ile "Gümrük Birliği"ne girmişiz.. "OECD" üyesiyiz.. "Batı"yı temsil eden ne kadar temel metin varsa, bunların altında Türkiye'nin de imzası var.. Daha ötesi olabilir mi? Türk vatandaşlarının, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne bireysel başvuru hakkını bile kabul etmişiz.. Öyle bir kararlı çizgi ki bu.. Atatürk cumhuriyeti kurduktan sonra, alfabeyi bile değiştirip, Latin harflerini almışız.. Bir gecede, Batı'nın Medeni Hukuku'nu benimsemişiz.. Üyesi olmadığımız halde, Milletler Cemiyeti'nin Güneydoğu sınırımızı belirlemesini bile kabul etmişiz.. Ve 2001 yılında hâlâ aynı "Taşralılık Kompleksi" seslendiriliyor.. -Bunlar bizi istemiyor!.. -Bunlar bizi bölmek istiyor!.. -Bunlar zaten bize benzemiyor!.. -Biz zaten bunlar gibi olamayız!.. Şu dönemibir atlatıp, yine bir silkinebilsek.. Batılı ortaklarımızdan korkmak veya ürkmek yerine, onlarla bir rekabete girebilsek..
ŞAKA
Aşırı bir önlem!..
"Reel Sektör"ün canlanması için alınan önlemler belli oluyor.. Mesela, yurt-dışına çıkış harcı, reel-sektör canlansın diye dolarla değil Türk Lirası olarak alınacakmış.. Özellikle bu önlem açıklandıktan sonra, dün, reel sektörde bir hareketlenme başladığı yolunda haberler geldi.. Bakarsınız piyasanın harareti artmasın ve enflasyon patlamasın diye, yeni vergiler getirilir..
BASTİAT DİLEKÇESİ
Rekabet engellenmelidir!..
Liberal Düşünce Topluluğu'nun internet sitesinde (www.liberal-dt.org.tr), 19'uncu Yüzyıl Fransız liberali Friedric Bastiat'ın nefis bir mizah denemesi var.. Bastiat, "Mum imalatçıları, fenerciler, sokak lambacıları, donyağı, sıvıyağ ve genel olarak aydınlatma ile ilgili herşey üreticileri" adına, Fransız milletvekillerine hitaben bir dilekçe kaleme almış.. Özetle şöyle demiş dilekçede.. -Bizler, ışık üretiminde bizimkinden çok üstün koşullarda çalıştığı anlaşılan bir yabancı rakibin yıkıcı rekabetinden muzdaribiz.. Bu rakip, iç piyasayı inanılmaz düşük bir fiyatla silip, süpürmektedir. O ortaya çıkar çıkmaz bizim satışlar durmakta, tüm müşteriler ona yönelmekte, Fransız sanayiinin sayısız alt kola sahip bir dalı birdenbire tam bir durgunluğa gömülmektedir. İşte bu rakip, başka birisi değil, güneşin ta kendisidir. Bastiat, mum üreticileri, fenerciler ve tüm aydınlatma işiyle uğraşanlar adına, gündüzleri perdeleri açmanın, çatı havalandırmasının ve güneş ışığı girecek bütün deliklerin yasaklanmasını istiyor dilekçesinde.. Ecevit ve arkadaşlarının "yeniden içe-dönmek ve mümkün olursa Gümrük Birliği'nden de çıkmak" projelerine, Bastiat'ın dilekçesi ışık tutabilir.
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Ramazan | Arşiv Bilişim | Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür |
© ALL RIGHTS RESERVED |