|
|
Müslümanlar'ın
öyle bir meselesi yok
Müslümanlar'ın önemli meseleleri, çözüm bekleyen müşkilleri, aşmaları gereken zorlukları var. Bunlar dururken veya bunları unutturmak ve kamuoyunu başka/gereksiz şeylerle meşgul etmek için mesele icad edenler var; bunlardan biri de "namazlarda ana dilinde Kur'an okuma" meselesidir. Bu meseleyi, temcit pilavı gibi ısıtıp ısıtıp halkın önüne sürenlere karşı şöyle demiştim: "Müslümanlar'ın böyle bir meselesi yok, Türkler Müslüman oldukları günden beri Kur'an'ı ibadette, vahyedildiği dilde okuyorlar, anlamak için ise çok eski zamanlardan beri yapılmış Türkçe meal ve tefsirler var, bunlardan yararlanıyorlar. Ben Türkiye'yi dolaşıyorum, her tabakadan halk ile konuşuyorum, her gün yüzlerce soruya muhatap oluyorum, bana kimse böyle bir mesele getirmiyor, 'Kur'an'ı namazda Arapça aslından okumak istemiyorum, Türkçesini okuyabilir miyim?' demiyor..." Bu sözümü işiten bir demagoji üstadı, adımı saygısız bir üslupta zikrederek "O Müslümanlar'ı şunlardan ibaret biliyor, ona göre böyle bir meselesi olanlar Müslüman değil..." kabilinden laflar etmiş. Benim söylediklerimden böyle bir mana ve sonuç çıkarmak için demek ki insanın "ilahiyat profesörü" olması gerekiyor! Evet tekrar ediyorum "Müslümanlar'ın böyle bir meselesi yok." Şurada burada birkaç kişinin böyle bir meselesi varsa buna da "Müslümanlar'ın meselesi" denmez. O Müslümanlar'la görüşülür, neden bunu mesele yaptıkları öğrenilir ve haklarında en iyi çözüm, uygun fetva ne ise o açıklanır. Meselenin fıkıh ilmindeki durumu ve hükmü üzerinde başka zaman ve yerlerde gerekeni yazdık ve açıkladık. Genel olarak namazda Kur'an'ın, vahyedildiği, her gün büyük bir zevkle dinlediğimiz dilden okunması gerekiyor. Bu hükümde bütün mezhepler ittifak halindedir. İlim ve ahlak sahibi hiçbir müftü aksine fatva vermemiştir, vermez. Özel durumlara gelince; yani bir kimsenin Arapça olarak okumaya dili dönmüyorsa, öğrenmesi zaman alacaksa, bu yüzden namaz kılamıyorsa, mazereti geçinceye kadar mealini okuyabilir. Keza bir Müslüman, namaz kılmak istediği halde "anlamadığı bir sözü ezbere tekrarlama mecburiyeti yüzünden" namaz kılamıyor ve kendi dilindeki tercümeden okumak istiyorsa (namaza başlaması için böyle bir ruhsata ihtiyacı varsa) ona, "namazını terketme de kendi dilinden oku" denebilir. Ama tekrar ediyorum bunlar özel, marjinal durumlardır, Müslümanlar'ın böyle bir meseleleri yoktur. Şimdi gelelim Müslümanlar'ın meselelerinden bazı örneklere: Müslümanlar'ın ümmet olarak birleşmeye, dayanışmaya, güçlenmeye, kendi medeniyet ve kültürlerini, maddi ve manevi değerini korumaya, geliştirmeye, üçüncü bin yılın başında -bu çağa uygun bir üslup içinde- insanlığa sunmaya ihtiyaçları (böyle bir meseleleri) vardır. Radikal laiklik anlayışını uygulayan ülkelerde yaşayan ve insan hakları belgelerinin/sözleşmelerinin tanıdığı din özgürlüğü hakkını tam olarak yaşamak isteyen Müslümanlar'ın öğrenim hakları ellerinden alınmakta, kamu hizmetinde istihdamları engellenmekte, ekonomik faaliyetlerine ket vurulmakta, birçok yerde ikinci sınıf insan muamelesine tâbi tutulmaktadırlar. "Kadınların özel hallerinde namaz ve oruç ibadeti yapmalarını, Müslümanlar'ın Kur'an'ı Türkçesinden okumalarını, namazların bilinen vakitlerine riayet etmemelerini..." isteyen, İslam'ı çağın düşünce, düzen ve ahlakına indirgemek için çıkmaz yollara giren, bunları mesele yapan beyler bir gün olsun bu asıl meselelere parmak bastılar mı, milyonları ilgilendiren bu zorlukların aşılması yönünde bir gayret gösterdiler mi? Göstermezler, gösteremezler; çünkü bu yürek ister, fedâkârlık ister, zamanın makbulleri nezdinde itibar kaybını göze almak ister, hasılı güzel ahlak ister.
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Ramazan | Arşiv Bilişim | Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür |
© ALL RIGHTS RESERVED |