"Türk Şiiri Özel Sayısı": Buradan bakınca...

00:004/06/2001, Pazartesi
G: 12/09/2019, Perşembe
İhsan Deniz

Hece''nin geçtiğimiz ay çıkardığı Türk Şiiri Özel Sayısı''nın "Tarihsel Süreç" başlıklı bölümünde yer alan ve ağırlıklı olarak 80''li yıllar şiiriyle bu şiire dair gözlemleri konu edinen Mehmet Can Doğan imzalı "Sular Durulmadan: 1980-2000" adlı yazıyı okuduğumda, doğrusu pek tuhaf bir 80''li yıllar tablosuyla karşılaştım ve "Hâlâ" dedim kendi kendime, "Mehmet Can Doğan, sol karşısındaki kompleksli tutumunu yenemiyor!".. Zira, tipik bir kişilik/kimlik erozyonunun vahameti okunuyordu satır aralarında..Benim

Hece''nin geçtiğimiz ay çıkardığı Türk Şiiri Özel Sayısı''nın "Tarihsel Süreç" başlıklı bölümünde yer alan ve ağırlıklı olarak 80''li yıllar şiiriyle bu şiire dair gözlemleri konu edinen Mehmet Can Doğan imzalı "Sular Durulmadan: 1980-2000" adlı yazıyı okuduğumda, doğrusu pek tuhaf bir 80''li yıllar tablosuyla karşılaştım ve "Hâlâ" dedim kendi kendime, "Mehmet Can Doğan, sol karşısındaki kompleksli tutumunu yenemiyor!".. Zira, tipik bir kişilik/kimlik erozyonunun vahameti okunuyordu satır aralarında..

Benim hayıflanmama sebep olarak, "Hâlâ" vurgusunu doğuran bu durum, anlaşılacağı gibi yeni değil: Örneğin, bu arkadaşın, TYB''nin 1996 yıllığında bir önceki yılın şiiriyle ilgili yaptığı değerlendirme üzerine kaleme aldığım metinde de (Yeni Şafak, 12 Aralık 1996) zikrettiğim gibi, şiirin nerelerde, hangi çevrelerde soluk alıp verdiği hususunda "Kendimizi görmeyelim de, sadece bizi görmeyenleri görelim" ya da "Yalnızca onları görelim" türü bir zevzekliğin adresine çıkan ve benim ''Kör bakış'' dediğim o şifâsız hastalığın pençesinde kıvranmayı sürdürecek denli zaaf içeren bir yaklaşımın ürünüydü yazının atmosferi. Gördüm ki, değişen/yenilenen hiçbir şey yok; yinelemeler dışında tabii..

Mehmet Can Doğan''ın Hece''deki değerlendirmesi, bu sefer de 80''li yıllar şiirine tek boyutlu, tek odaklı, yanlı/yanlış eğilimlerin hakimiyet kurduğu bir zihin/algı coğrafyasının etkilerinden arınamamışlığın tezahürleriyle dolu.. Kaynaklar, veriler, belgeler tek kutuplu bir dünyanın şiir çevrelerine boca edilmesinin etik/estetik kıyıcılığından ibaret. Arkadaş, döne döne, ''karşı yaka''da o yıllar boyunca söz konusu edilen, dayatılıp benimsetilmeye çalışılan kimi görüş ve anlayışları merkeze alarak ve son derece subjektif/ideolojik kokular yayan algılamaların bir kısmına katılarak, bir dönemi anlatmak/açımlamak adına kendi komplekslerine kılıf oluşturmak peşinde..

Sanki 80''lerde yalnızca belli isimlerin görüş ve değerlendirmelerinden kalkılarak dönemin tümünü ifade edip kuşatmak mümkünmüş gibi.. Sanki ''bu yaka''dan gerek o yıllarda gerekse takip edilen yıllarda 80''lere ve 90''lara ilişkin hiçbir poetik değerlendirme, hiçbir estetik anlayış çıkmamış gibi.. Sanki bu ülkede, örneğin 80''li yılların en belirleyici konumunda bulunan Yönelişler diye bir dergide, dönemin şiirini ele alan ve genç şairlerin ufkunu aydınlatıp özgün bir şiir iklimi oluşturan yazıların esamesi okunmamış gibi..

Ama, 80''lerde olup bitenler hususunda tipik bir cehalet sergileyen Mehmet Can Doğan''a bakılırsa, örneğin Milliyet Sanat dergisinin, Gösteri''nin, Yeni Düşün''ün, Varlık''ın, Yusufçuk''un zemininde dile getirilenler önemli ve yol gösterici; Konur Ertop''un, Attila İlhan''ın, Memet Fuat''ın, Özdemir İnce''nin, Mehmet H. Doğan''ın, Turgay Fişekçi''nin, Hilmi Yavuz''un ve hatta ucûbe felsefeci Aslan Kaynardağ''ın görüş ve izlenimleri kayda değer; 80''li yılların en sıradan ismi olan Atilla Birkiye''nin saptamaları (!) ise, "1980 sonrası şiiri için tanımlayıcıdır".. Ve bu isim ve zeminleri yokladığınızda, tüm bir 80''li yıllar şiirini anlamak, anlamlandırmak, çözümlemek ve sonra da ahkâm kesmek muhtemeldir!. Ne zaviye ama?!

Mehmet Can Doğan''ın sözünü ettiğim yazısını nasıl bir hâlet-i rûhiye içinde ve ne tür bir zavallılık eseri olarak kaleme aldığını anlamak için vereceğim alıntı, aynı zamanda, bu yorucu (!) çalışmanın ana rengini ortaya koyacak işaretler taşıyor; şu komediye bakar mısınız lütfen: "1980''lerden 1990''ın ortalarına, belki de Sivas olaylarına kadar modernizm kaynaklı şiir baskınken ve şiirde bir ortak payda yakalanmışken bu tarihten sonra gerçekçilerin öne geçtiği görülmektedir (vurgu benim). Öyle ki, farklı dünya görüşlerine bağlı insanlara şiir ortak paydasında verilen şans geri onların elinden alınmak istenmiş gibidir." (!) Allah Allah; hangi "gerçekçi" öne geçmiş, kim kime "şans" vermiş de geri almış? Ne zaman, nerede, nasıl?.. Bu arkadaş ayın hangi bölgesinde yaşıyor; kimi, neyi, nasıl, ne kadar izliyor?.. Böylesi bir saçmalama krizine tutulmak için kullandığı vitamin, yalnızca ğ mi?.

Hani, "Kelin ilâcı olsa..." diye başlayan bir atasözü vardır ya; anlaşılan o ki, "ilâç" bulunmuş bulunmasına da, nereye sürüldüğü belli değil!.. Vallahi, ben çıkamadım bu işin içinden...