Kaset devrinden taş devrine

Fetullahçı Terör Örgütü’nün elebaşı Fetullah Gülen, 1963’te askerken hava değişimi izni alarak memleketi Erzurum’a gitmiş, izinli er olmasına rağmen, cami cami gezerek vaaz vermiş. FETÖ elebaşı Gülen, 1992 yılında Zaman Gazetesi’ne verdiği seri röportajların birinde Erzurum’daki vaazlarıyla ilgili yaptığı bir provokasyonu şöyle anlatıyor:

“Bir gün İslâm’ın Doğuşu veya buna yakın bir isimle bir film oynatılacağını duydum. Millet bir hafta evvelden biletleri almıştı. Oynayanlardan biri de Hadi Ün’dü. Bu ismi tanıyordum, Nazım Hikmet’in affını isteyenlerden biriydi. O ismi duyunca hafakanım kabardı. Adamlar sahabeyi temsil etmeye kalkmışlar. Eşya, misliyle temsil edilir. Dine saygısız biri sahabeyi temsil edemez. Her hali ile dinden uzak bir kadın, Hz. Ayşe, insanlığın medar-ı iftiharı bir kadını canlandıramaz. Bu hususu bir iki defa Cedid Camii’nde dile getirdim, ikindileri orada vaaz ediyordum. Erzurum’da zaten iki tane sinema vardı. İnsanların bütün eğlence yerleri de bu iki sinemadan ibaretti. O gün çok hislendim. Duygulu konuştum. Cemaate ‘Yazıklar olsun size! Sizin dininizle peygamberinizle alay edecekler, siz de kuzu kuzu oturup, burada beni dinleyeceksiniz’ gibi sözler söyledim. Cemaat birden ayağa kalktı… Yolda iltihaklar da olmuş. Büyük bir kalabalık sinemayı bastı.”

Türkiye’de çokça toplumsal olay oldu. FETÖ elebaşının anlattığı gibi, her bir olayın provokatörü vardır. Sivas olaylarında kalabalığı galeyana getirip çakmağı çakan provokatör bulunsaydı, süreç çok farklı seyrederdi. Çorum, Maraş olayları için de aynı şey geçerliydi.

Fetullah Gülen, Erzurum’daki provokasyonun ardından Türkiye’de ikinci Komünizmle Mücadele Derneği’nin kurulmasını sağladı. Bir Gladyo aparatı olan ve tüm darbelerde, toplumsal olaylarda kullanılan bu yapılanmalar bitti mi, farklı bir kimliğe mi büründü? Hâlâ bilmiyoruz. FETÖ’nün çalışma biçimine baktığımızda FETÖ elebaşı Gülen’in 1963’te üstlendiği görevi hâlâ yerine getirmeye çalıştığını söyleyebiliriz.

Fetullah Gülen’in vaiz kılığıyla provokasyon yaparak olay çıkarttığı Erzurum’da, 60 yıl sonra bir provokasyon meydana geldi. Biraz teknolojinin imkânları ancak devletin kararlı tutumuyla sorumlular tespit edildi. Gözaltılar yapıldı ve yargı devreye girdi. Suçlular hak ettikleri cezayı alacaklar.

Erzurum’da 60 yıl sonra meydana gelen provokasyonun konusu CHP’li Ekrem İmamoğlu. Olayın temel hedefi şüphesiz 14 Mayıs seçimleridir. Kazanacağız diye yola çıkan muhalefet, sahaya inince gerçekle yüzleşti. Önce Muharrem İnce’yi linç ettiler. Sonra yalvardılar. Şimdi de yine FETÖ kasetleriyle yok etmeye çalışıyorlar.

Kazanamayacağını iyice anlayan muhalefet, kaos ve gerilime yöneldi. Erzurum’daki, bu işin ne ilk provokasyonudur ne de son provokasyonu olacaktır. Ancak işin içinde Ekrem İmamoğlu olunca başka hesaplar da yapmak lazım.

İmamoğlu ve ekibinin, Kemal Kılıçdaroğlu’nu hiçbir şekilde içine sindirmediğini herkes biliyor. Meydan meydan gezmesinin sebebinin Kılıçdaroğlu’nu seçtirmek olmadığını da herkes biliyor. Ekrem İmamoğlu, Kılıçdaroğlu’nun kaybedeceğini gördüğü için CHP liderliğine oynamaya başladı.

Üzerinde durulması gereken asıl soru şu: Kemal Kılıçdaroğlu’nu kasetle işbaşına getirenler, şimdi de Ekrem İmamoğlu’nu provokasyonla işbaşına mı getirmek istiyor, yoksa Ekrem İmamoğlu tamamen kendi kişisel düşüncesiyle mi hareket ediyor?..