Üretken bir yazar Osman Koca. Öykü dışında roman, inceleme, kuram, çeviri, tarnskript, klasikler başta olmak üzere önemli birçok esere imza atmış biri. Kendisini aşan, tekdüze bir düzlemde kalmadan ürünler ortaya koyabilen nevi şahsına münhasır bir kalem.
Usta Öykücü Osman Koca’nın dokuzuncu öykü kitabı “Kurudu Kalbim” yazarın tüm eserlerini bünyesinde bulunduran Beyan Yayınları tarafından Şubat 2024’ta yayınlandı. Üretken bir yazar Koca. Öykü dışında roman, inceleme, kuram, çeviri, tarnskript, klasikler başta olmak üzere önemli birçok esere imza atmış biri. Kendisini aşan, tekdüze bir düzlemde kalmadan ürünler ortaya koyabilen nevi şahsına münhasır bir kalem. Özellikle öykü kuramı, felsefesi ve kritiği üzerine güncel çalışmaları mevcut. Farklı türlerde eserler kalem alışı hikâyevî dairelerde ona geniş bir anlatım alanı oluşturuyor. Düşnane ile başlayan biçemdeki ironik serüven periyodik halkalarla günümüze kadar gelmiş durumda. Taşlama, hiciv gibi edebiyatımızın geleneksel biçimlerinin modern ifade şekli olarak ironi bütün bir olay örgüsünde kullanıldığında doğal bir eleştiri şeklini alabiliyor. Böylelikle öykünün akışı içerisinde kullanılan her cümleyi doğal bir eleştiri şeklinde okumaya imkân sağlıyor. Tanzimat’tan günümüze ulaşan, hikâye’den öykü’ye evrilen damarı başarılı bir şekilde yansıtan Koca, hayatın içinde ve üstünde, aklı zorlayan ve bazı anlatılarda aşan olay ve olguları mercek altına alırken çok zaman okuru da yanında taşıyor. Herkesin yanı başında akan, sıradan bir hayatın içinden yakaladığı kahramanın ya da olayın peşi sıra giderek bir bakıma gizem kovalıyor. Etkileyici bir gerçeklikle yaşanan hayatlara bir düş perdesi indirerek ilgi çekici hale getiriyor. Metinlerde çoğu kez farklı heceler yoluyla ya da yapım eklerini kuraldışı kullanarak kurduğu yeni sözcükler, söz öbekleri yapısal hamleler olarak göze çarpıyor. Toplumsal meseleleri, trajik yanlarından kavrayıp etkileyici biçimde betimliyor. Koca, öyküsünde imgeyi belirgin ve bilinçli şekilde metne yediriyor. Bunu yaparken de dilin alışılmış ve alışılmamış bağdaştırmalarına müracaat ediyor. Özellikle eksiltili ve kısa cümlelerle, deyimleri ve atasözlerini ters yüz eden ifadelendirmelerle dikkat çekiyor.
KELİMELERLE OYUN
Okuru şaşırtmayı seven bir yazar Koca. Bilinç akışıyla oynamaktan, bunu bile isteye yapmaktan hoşlanır bir tarafı var. Biçemsel açıdan bu da özgünlük ve özgüllük isteyen bir yeti. Kitabı okurken özellikle deneysel metinlerde fark ediyorsunuz bu durumu. Yazarın dili kullanmadaki başarısı, kelime oyunları, söz sanatları, sıra dışı anlatım teknikleri biçemsel açıdan öncellediği hususiyetler okuru şaşırtmayı yeğliyor. Aynı zamanda usta öykücünün Türkçeye bağlı kalması, eski kelimeler yerine yeni kelimeleri tercih etmesi, hatta çoğu zaman kendi kelimelerini türetmesi oldukça farklı bir deneyim yaşatıyor okura. Bu minvalde kaleme aldığı hikâyelerinde daha önce hiç duymadığınız ama okuduğunuzda hoşunuza gidecek olan kelimelere rastladığınızda hayret melekenizi bir kenara bırakıyorsunuz. Kasıtlı bir yazınsal çaba ondaki. Sıradanlıktan, alışılagelmiş kalıpların dışında çıkmaktan endişelenmiyor. O kerte ki bu biçem ismiyle müsemma bir hale bürünüp tipik bir Osman Koca öyküsü adını alabiliyor.
Anlatıcı sözcüklerle oynamayı ve şaşırtmayı seviyor. Osman Koca için öyküde deneyselliği hayata geçirecek kadar cesur, dilde ironi zırhını kuşanmış derecede güçlü bir kalem demek yanlış bir tabir olmaz sanırım. Modern dünyanın dayatması olan pek çok şeyle de dalga geçtiğine şahit oluyoruz. Özellikle deneysel ürünlerinde sınırları epeyi zorlamakta kararlı öykücümüz. Yok Yere başlıklı çift katmanlı öyküntüde büyük harf kullanamaz örnekle:
“onların derdi ne nurcan, ne ben.. onlar ki; aç yırtıcılar gibi sürekavında pusuya yatmış, eğleklerini beklemektedirler. ve gene onlar ki; mürailer misali hayat-alanında kurbanlarının kan ve gözyaşlarıyla beslenmektedirler. ayletmeyin kestirmeden.. yeteeerr! geçti bi hafta.. hocabazları katakulliye getirtip, mezun ettik nurcanı. telefonumu istedi. verdim. yeni aldıydım. zatı sade ve sadece onun içindi.. kadife elleri, şiş göbeciği üzerinde; doğuracağım dedi, ne pahasına olursa olsun. iki ay sonra mesaj attı. boşanmış. altı ay geçti geçmedi, bi mesaj daha: çocuğu erkek olmuş, benim adımı vermiş. sekiz ay sonra bi manşet..”
BÜYÜK HARFLERE YER YER
Biçim ve biçemsel açıdan sınırların aşıldığı anlatıdır Bay Anton:
“Kafan karışsın Tülin. Duymasan da söylemezsem çatlarım. Ömer ile Bay Anton’u boşlayıp öznel yargılara biz bürünelim bu kez. Faslın devamında ne de olsa sahneye çıkacak bu mühimsiz figürler. Sıkı dur. Hazırsan başlıyorum. Tamam o halde, bak ve dinle! * sen “t” ol.. ben “o” / seni seninle çarptımdı ne oldu? / “sen ve sen” / yani “sen ve ben” / ya da “ben ve sen” / imgesel anlatıyla; “t ve o” * Doğru mu? Hımm. Cevap vermek istemiyorsun. Peki öyle olsun. Dur dur, daha bitmedi. Yeni başladım. Kafası duru ve kurular için jimnastik tecrübesi benimkisi. * “sen ile ben”imin “sen ile ben”ini alırsak ne olur? / “sen ile ben”imin “ben” eksiği olmaz mı? / her iki zamirden yalnızca “ben”imin “ben”ini çıkarırsak? * Biliyorum sabah sabah çekilmiyor. Ama ne yapiim. Ben -kahretsin- matematikçiyim. Bütün sevilerin bile olasılık hesaplarını çıkartabilecek kadar rasyonel ama duygusuzum.”
Son olarak bazı hikâyelere dair izlenimleri aktararak bitirelim sözü. ‘Müzekker/eril, müennes/dişil, müşterek/ortak, gaip/anlatıcı’ başat dört farklı kahramanın iç içe geçmiş tipsel hikâyesi Son Kez. Adından da anlaşılacağı üzere 3060 sözcükten müteşekkil tek paragraflık öykü Arutin. Yine tek paragraf ve fakat bu kez 1177 kelimelik bir öykü Argonomi. Kudüs özelinden Gazze ve Filistin meselesinin çağdaş format ve aşk fragmanıyla birleştiği Kurusun Kalbimiz kitabın adına da esin kaynağı olan tezli ve tematik bir anlatı. Mübdelî ritim, tını, şekil ve tema açısından hayli sıra dışıdır. Geleneksel tahkiye metaforu ile çağdaş öykü argümanlarını barıştırmak için kaleme alındığı anlaşılan Üç İplik bu meyanda deneysel başarılı bir metin. Kalleşnikof, Seçilmen, Hâlâyât, Ölümbaz ironinin tavan yaptığı hikâyeler. Bundan sonrası okurun takdirine kalıyor.